Deniz'in tekrar gitmesi Mine'yi ilk gidişi kadar sarsmamıştı. Alışmıştı onun git-gellerine.
"Git-gellerine aşık olduğum adam..." diye mırıldandı kendi kendine. Kafasını sağına çevirdiğinde Ege'nin yorgun bakışları ile karşılaşmıştı. Kocaman bir gülümseme ile karşılık verdi oğluna.
"Babam nerede?" diye sordu Ege kısık bir sesle.
"İşleri varmış." Mine, Ege'nin yalanını anlamamasını umdu. Derin bir nefes alıp oğlunun minik ellerini avuçlarının arasına aldı. "Kendini nasıl hissediyorsun?"
"Birazcık yorgunum anne, eve gidemez miyiz?"
"Üzgünüm, bir süre burada kalmamız gerekecek."
"Ölecek miyim?" Ege'nin birden sorduğu soru Mine'nin kalbinin sıkışmasına sebep olmuştu. Başını hızlıca sağa sola salladı.
"Basit bir hastalık Ege, geçecek."
"Geçmezse?"
"Geçmezse diye bir seçenek yok. Biz senin için elimizden geleni yapacağız." diye açıkladı Mine.
"Çok hastayım, doktorlar sürekli benimle ilgileniyor. Bu sefer grip olmadım anne. Ben..." deyip duraksadı Ege. Kendisi de kabullenmek istemiyordu bu gerçeği "Ben ölmek istemiyorum anne. Su'ya onu sevdiğimi söylemeden, yıl sonu etkinliğine katılmadan, babamla tekrar maça çıkmadan, seninle defalarca pizza yemeden ölmek istemiyorum."
Mine bu sefer duygularını gizlememişti minik oğlundan. Gözlerinde biriken yaşları saklamamış, özgür bırakmıştı. Ege'nin daha on yaşında olması hiçbir gerçeği değiştirmiyordu. O hastaydı ve Mine elinden geleni yapmazsa onu kaybedecekti.
"Küçük prensim..." diye söze başlamıştı ki Ege sözünü kesti annesinin.
"Bana küçük prens deme anne."
"Pekala." deyip soluklandı Mine "Henüz çok küçüksün ve hastalığın daha ilerlemedi. Doktorlar mikrobun vücuduna yayılmasına izin vermeyecekler. Bunu engellemek için çeşitli tedaviler göreceksin. Ara sıra minicik acılar hissedeceksin. Sen bu duruma alışmak zorundasın Ege. Hayatında bir süreliğine değişiklik yapmak zorundasın. Bir süre arkadaşlarından, okulundan ayrı kalmak zorundasın ama söz veriyorum hepsini telafi edeceğiz."
"Nasıl?" diye sitem etti Ege ağlamaklı bir sesle.
"Su için harika bir sürpriz hazırlayabiliriz, böylelikle onu daha fazla etkilersin. Öğretmeninle görüşüp yıl sonu etkinliğinde seni yormayacak bir görev vermesini rica edebilirim, sahneye her türlü çıkarsın. Babanla maç oynayamazsın ama izlemeye gidebilirsiniz, o seni yormaz. Ayrıca hastanede bile pizza partisi yapabiliriz!" diye sevinçle konuştu Mine. Oğlunun hastalığından korkmasını, kendini dışlamasını istemiyordu. Bunun için elinden geleni yapmaya hazırdı. Ege'nin yüzünde oluşan tebessümü gördüğünde içi rahat etti. Ege normal odaya alındığından beri sakinliğini koruyabiliyordu.
"Hemen şimdi pizza yiyebilir miyiz? Kurt gibi acıktım!" diye heyecanla konuştu Ege. Üzerindeki kabloları önemsememişti.
"Doktorunla konuşup gelene kadar odadaki eşyaları yeme olur mu?" deyip kıkırdadı Mine. Ege annesine başını sallayarak onay verdikten sonra kafasını yastığa koyup gözlerini yumdu. Mine odadan çıkıp alt kattaki doktorun odasına yöneldi. Kapıyı tıklayıp içeriye girdikten sonra doktorun hareketiyle sandalyeye oturdu.
"Bir sorun mu var?" dedi Gültekin bey gözlüklerinin ardından.
"Aslında yok. Ege'nin canı pizza istiyor, yemesinde herhangi bir sakınca var mı?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONUN İÇİN
Roman d'amourMine ve Deniz 15 yıllık aşklarını hiç tereddüt etmeden bitirmişlerdi. Bunda sadece Deniz'in değil, Mine'nin de etkisi vardı. Henüz anne ve babasının boşanmasını idrak edemeyen Ege'yi ise büyük bir talihsizlik bekliyordu. Ege'nin hastalığı aile bağla...