0.5

824 30 2
                                        

Bu bölümün ithafı, bölümü sabırsızlıkla bekleyen okurumuza gelsin o zaman :)

Mine'den...

Benim için hayat Deniz'in aramasından sonra durmuştu. Ne ara toparlanıp evden çıktığımı, arabayı ne hızla sürüp hastaneye ulaştığımı hatırlamıyordum. Korkuyla krem rengi kapıya baktım. İçeriden çıkacak doktorun söyleyecek bir iyi cümleye ihtiyacım vardı. Kafamı sinirle Deniz'e çevirdim. Yoğun bakışlarından etkilenmemeye çalışarak ağzımı açtım.

"Sana dava açacağım! Beni oğlumu almakla tehdit etmiştin, şimdi alamazsın. Hafta sonları gördüğün bir çocuğa sahip çıkamıyorsun! Sen nasıl babasın?" sözlerim Deniz'in zaten bozuk olan sinirlerini iyice bozmuştu. Sinirle ayağa kalkıp duvara bir tekme geçirdi.

"Yeter!" diye bağırdı eş zamanlı olarak. Korksam da korkumu belli etmedim. Duruşumu değiştirmeden boş gözlerle Deniz'e bakmayı sürdürdüm. Ona inanıyordum. Deniz'in çok iyi bir baba olduğunu, Ege'ye fazlasıyla dikkat ettiğini biliyordum. Sadece korktuğum için suçu üstüne atacağım birilerini arıyordum o kadar. Deniz hışımla koridorda ilerleyip bahçeye çıkmak için merdivenlere yöneldiğinde derin bir nefes alıp gözlerini yumdum. 

"Mine..." omzuma dokunan el ile gözlerimi açıp ablama baktım. Bakışları endişeliydi. Oturduğum sandalye üzerinde rahat bir pozisyon aramaya başladım.

"Efendim?" diyebildim sonunda oturduğumda. O da yanıma çabucak oturmuştu. 

"Deniz'in üstüne çok gitmesen mi? Bak o da hala kabullenememiş zaten. Sen Deniz'i çok iyi tanıyorsun, bile isteye oğluna zarar verir mi hiç? Birbirinize ihtiyacınız var, hadi git bul onu." dudaklarımı büzmüş tam ayağa kalkmıştım ki Ege'nin odasından çıkan orta yaşlı doktorla adımlarımı değiştirdim.

"Ege'nin annesi ve babası?" dedi sorar bir tonla.

"Ben annesiyim." diye atıldım hemen.

"Babası?" dedi bu kez.

"Deniz..." diye mırıldanıp etrafa bakındım. "Bahçede, hava alıyor."

"Eşiniz ve sizi odama bekliyorum. Gerekli açıklamayı orada yapacağım." başka hiçbir şey demeden gidişi içimde bir boşluk yaratsa da susup bahçeye çıkmak için merdivenlere yöneldim. Bahçenin ön tarafında Deniz'i bulamayınca arkaya baktım. Acil kapısının yanındaki bankta oturmuş düşünceli bir şekilde sigarasını içiyordu. Yanına büyük adımlarla ulaşıp yere baktım. Ona ait üç tane sigara izmariti vardı. Elindeki yarım sigarayı alıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Böyle durumlara alışık olduğu için sesini çıkartmadan cebinden paketi çıkarttı. Onu da elinden alıp deri montumun cebine koydum.

"Doktor çağırıyor, bizimle konuşacakmış." yine bir şey söylemedi. Ayağa kalkıp bahçeyi dolandı. Bende ayağımla sigarayı ezip peşinden gittim. Doktorun odasına geldiğimde kapıda beni beklediğini gördüm. Gülümsemeye çalışıp kapıyı tıklattım. İçeriden gelen onay sesiyle kapıyı açıp içeriye girdim. Arkamdan gelen kendinden emin ve tok ayak sesleriyle içim biraz rahatladı. Deri koltuğa oturup Deniz'in karşıma oturmasını bekledim. Doktor elindeki dosyaları bırakıp gözlüğünü çıkartarak bize baktı. 

"Ege hastaneye geldiğinde bilinci kapalıydı ve vücut fonksiyonları çalışmıyordu. Çok fazla kan kaybetmişti ve açıkçası iç organlardan yana umudumuz yoktu." titrek bir nefes alıp bacaklarımı sallamaya başladım. Oğluma dair kötü bir şeyler duymak istemiyordum. 

"Ama iyi öyle değil mi?" diye sordu Deniz temkinli bir sesle.

"Çok iyi olduğu sayılmaz beyefendi." nefes almayı ne zaman bıraktığımı hatırlamıyordum. "Siz..." derken eliyle bizi gösteriyordu. "Ayrı mısınız?"

ONUN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin