*Özel Bölüm 2

71 1 3
                                    

aysenurkkc ...

Derin'den...

Ne kadar zor bir şeydi aşık olduğun, deli gibi sevdiğin kişiden vazgeçmek. Hayır, ayrılmaktan bahsetmiyorum. Kaybettim. Kendi ellerimle emanet ettim toprağa biricik Gece'mi. Nasıl yüzleşecektim onunla? Hava her karardığında aklıma gelecek olan o.

Nasıl unutayım kendi ellerimle o mezara koyuşumu? Korkardı. Tek kalmaktan. Şimdi ne yapıyordur?

Sessizlik.

Mezarın başından herkes gitmişti. Herkes. Gökyüzü... Maviye dönmüş, hava kararmaya başlamıştı bile. Gidemiyorum. Tek bırakmama izin vermiyor kalbim.

Son bir kez daha sarılmak, o gözlerinin canlılığıyla can bulmak isterdim.

Veda edemedim. Gitmesine izin verdim. Oysa ki vermemeliydim o benim meleğimdi. Doğru ya. Melekler giderdi gökyüzüne. Doğmamak isterdim.

Annemi kaybettim, Gece'mi kaybettim. Kendimi de kaybetmemin zamanı gelmiş miydi? Ben ki; Derin Söyleyen. Ağlıyorum. Prensesim için. Bembeyaz olan yüzünde ölüm bile güzeldi. Eğer ölüm böyleyse ondan korkmamalı. O nur yüzünde ölüm bile güzel.

Ellerimle uğurladım sonsuzluğun derin kuyusuna onu. Ellerim. Tırnaklarımın arasında hala bir kaç parça toprak var.

Kollarımda veda ettim ona. Ruhumla. Ama son kez konuşmak isterdim. Sesini son kez...

***

Doğan'ı karşılamak adına havaalanına geldim. Şiş şiş olan gözlerim, halsiz vücudum. Tıpkı zombilere benziyorum.

Geldiler.

Doğan koşarak geldi yanıma, elinde ki valizi yere sertçe bırakıp sarıldı. Sımsıkı. Kardeş sevgisi işte. Bir içgüdü. Nasıl hasretim ağlamaya.

"Kardeşim." Dedi sesindeki üzüntüyle.

"Mahvoldum."

Karşıma dikildi. "Dik dur! Sen Derin Söyleyen'sin. Gece ister miydi ağlamanı hiç?" İstemezdi.

***geçmiş***

"Derin?" Dedi yine o güzel sesiyle. Daha önce adımı hiç bu kadar güzel dudakların arasından çıkarak işitmemiştim.

"Efendim?"

"Ben öldüğümde... Ağlayacak mısın?"

"Neden bunu sordun şimdi?" Dedim gözlerimi gözlerine dikerek.

"Ben... Biliyorum olacak. Yakında. Ve ben senin ağlamanı istemiyorum. Benim adamım ağlamaz. Sen var oldukça buranda..." Ellerini kalbime koydu. "...burada yaşıyor olacağım. Sen unutsan bile burası unutmayacak. Seni seviyorum. Gerekirse ben yokmuşum gibi davran ama bunu unutma. Sakın ağlama. Benden önce nasıl yaşıyorsan öyle davran. Benim adamım asla pes etmez..."

***günümüz***

"Ne bok yiyeceğim ben ha? Onsuz ne yapacağım? O olmadan nefes alamam Doğan. Derin Söyleyen sadece bir isim benim için! Boğazımı sıkıyor bir şey. Asla kurtulamayacağım öleceğim kardeşim."

"Derin. Gece biliyordu. Öleceğini biliyordu. Beni de aradı bir gece öncesi. Ağlıyordu. Kendini tuvalete kilitlemiş, 'Dila bir şey hissetmiyorum sanırım ölüyorum.' Diye ağlayarak anlattı. Hala seni düşünüyordu. Yalvardı bana onun yanında olun diye." Dila gözünden akan yaşları tekrar temizledi. Gözleri kıpkırmızı olmuş bir haldeydi. O da mahvolmuştu.

"Kardeşim, herkes seni merak ediyor. Annem, havaalanına kadar geldi beni oğluma götür diye mahvoldu kadın. Seni merak ediyor. Ama asla pes edemezsin." Doğan olmasaydı şuan nerede ne haldeydim?

"Ben zaten öldüm. Her şey iyi giderken beni bıraktı. Benim kadınımı, kendi ellerimle, bu ellerle toprağa verdim. Anlayamazsın." Hüngür hüngür ağlıyordum işte. Hıçkırmaktan iki kelimeyi bir araya getiremiyordum.

"Anlayamam tabii, anlayamam. Ama seni tanıyorum. Sen güçlü bir adamsın."

"Değilim işte! Ben hala içinde anne diye ağlayan büyümüş bir çocuğum! Annemin sesini bile hatırlamıyorum ama o silah sesi gitmiyor aklımdan! Şimdi ise, her şeyi unuttum derken başa döndük. Bana güçten bahsetme sakın. Ben sevgiye muhtaç biriyim. Sadece bu!" Doğan tekrar bana sarıldığında gözünden yaşlar düşmüştü onunda. İlk kez ağlarken görüyordum.

"Derin... Biliyorum ne desek yeri değil. Ama sen güçlü durmak zorundasın."

"Teşekkürler Dila. Eğer siz de olmasanız!" Gözümde ki yaşları temizledim. "Hadi geçin arabaya."

••••

Gece olmuştu. Karanlığa bakarak sigaradan bir nefes daha aldım. Ve üfledim. Çıkan dumanı izlemekten başka yaptığım bir bok yoktu.

Bugün tam iki kutu sigara bitirdim. Gücüm tükendi. Yıllardır oluşan Derin Söyleyen egosu tükendi. Gerçi kendim de yok olmuştum.

Gidiyorum. Her şeyin başladığı yere o kumsala gidiyorum.

Deri ceketimi aldım. Üzerimi hiç çıkartmadım. Üzerimde hala topraklı beyaz tişört ve kirlenmiş bir pantolon vardı. Çekmeceden silahımı alıp belime yerleştirdim.

Her şeyin bittiği ana doğru.

••••

Burası bana çok şey yaşattı ve her şeyin başladığı yerde her şeyim bitecek.

Benim hayatım biteli çok oldu. Şimdi gerçekten bitiyor.  Sevgiye muhtaç bir çocuktum işte. Hiç sevgi görmemiş, gördüğümde de bin mislini ödeyen biriydim.

Şimdi ise. Bir şey olmak zorunda. Her şeyin bittiği yere son kez baktım.

Denize doğru "İşte her şey bitiyor!" Diye bağırdım ve belimde ki silahı çıkartıp kafama dayadım. Son kez nefes aldım. Gözlerimden yaşlar aktığında, gözlerimi kapadım.


Oturdum yere. Silahı yanıma koydum ve tekrar aklıma geldi anılar. Hiç gitmiyordu ki zaten gözümün önünden. Gülüşü, bakışı.

"Derin, burada ne yapıyorsun?" arkadan Doğan'ın sesi geldi. Daha sonra omzumda elini hissettim. Tam yanıma oturdu.

"Ölmek istedim. Şu silahta ki tek kurşunla. Yapamadım. Ya öldüğümde onu bir daha göremezsem?"

"Bir daha asla böyle şeylere karışmak yom Derin! Sen benim kardeşimsin. Seni kaybedemem. Bizimle geliyorsun. Toparlanana kadar bizle kalırsın."

"Gece... Yalnız kalırsa?"

"Sen kalbinde onunla yaşadıkça, asla yalnız kalmayacak..."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Derin Aşk (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin