AYLİN
İstanbul'daki Sabiha Gökçe Havaalanında indik. İstanbul'un hüzün şehri olduğunu söylerdi annem. İstanbul eski aşıkları buluşturur,ancak sonra tekrar ayırırmış. Mutlu bir insanı daha da mutlu edebileceği gibi yerin dibine de sokabilirmiş. Sahi ya annem niçin bir kere aramadı beni? Tamam o kadar ahım şahım anne kız değildik ancak bir " nasılsın" ı hakettiğimi de düşünmüyor değiildim hani.
Ben kendi hayallerimle meşgulken Cem'in bana bakan gözlerini fark edememiştim. " Ne güzel değil mi? Mis gibi bir hava, yeniden yazacağımız bir hikaye var. Ayrıca bugün hava Rüzgar'lı değil." dedi Rüzgar'ı hatırlatmaya çalışarak. Acaba ne yapıyordu. Elimdeki buketi son anda valizime sokuşturabilmiştim Cem görmeden. O kadar uykuluydu ki fark etmedi bile.
Kendi hikayemi kendim yazıyordum. Edebiyatım sıfırdı ancak söz konusu kendi hikayemse zorlanmazdım sanırım. Cem'in ellerini -mecburen- tuttum ve ilerlemeye başladık. Önce bir taksiye bindik oradan da Cem bir arkadaşının evini taksiciye tarif etti. Cem ev alana kadar birkaç gün burada kalacak, bu süre zarfında da yıldırım nikahıyla evlenecektik. Annem beni umursamazdı ve kız kurusu olmayayım diye kabul etmişti bu işi. Ah babacığım..! Onun hiçbir şeyden haberi yoktu. Beni Rüzgar'a emanet etmişti. Oysa ben bir haftadan kısa bir süre zarfında evlenecektim. Ancak kesinlikle okumamdan taviz vermeyecektim. O sırada kalbimi başka bir sızı kapladı.Ne kadar evlenmek konusunda isteksiz olsam da bu yola bir kere kendim girmiştim ve sözümden dönemez, en azından Cem'e ihanet edemezdim. Peki ya Rüzgar? Nilay'a döner miydi? Gözlerimden yine o bilindik yaşlarım eksik olmazken, sonumuzun nasıl bu denli olabildiğini düşünüyordum. Daha 1 ay öncesine kadar platonik aşık sıradan bir kız iken, birden Rüzgar'ın babası bana burs vermiş, Rüzgar ile beni 1 ay yalnız bırakmışlar, ben Rüzgar ile yüzleşmiştim. Ve sonucunda evet buradaydım ve nikah dairesinden gün alıyorduk.!
Karşımızdaki adam birşeyler gevelerken dinlemiyordum bile. Gözlerimi dışarıdaki şehrin sisine diktiğimde gözyaşlarımı bu sefer tutabilmiştim. Cem en sonunda işini bitirdiğinde dışarıya çıkabildik. " Aylin seni götürmek istediğim bir yer var. Küçük bir mekan. Arkadaşımın yeri. Bugünlük kapattırdım ne dersin?" dedi bana dönerek. Şuursuzca başımı salladım. Şu anda olmak istediğim tek yer Tilki'min yanıydı. Ona sarılmak istiyordum. O kollara bir daha sarılamayacağımı bile bile.
En sonunda bir mekanın önünde durduk.Küçük bir mekandı beni getirdiği yer. Güzel ve rahat döşenmiş koltuklardan birisine oturduğumda aynı zamanda mekanı inceliyordum. Bar kısmı bir seramikçi eli değmiş gibiydi. Bu küçük bara sanat eseri görünümü verilmeye çalışılmıştı, yukarıdaki avizenin gül şekli, koltuklardaki güllere benziyor ve bu da ortama bir uyum sağlıyordu. Cem iki taze sıkılmış portakal suyu istedi. Mekandaki tüm garsonların bize hizmet ediyor oluşu beni biraz germişti.
O sırada karşı kaldırımda gördüğüm yüzle birlikte nefes almayı unutmuştum. Babamdı..!
Babam sinirlice bana yaklaştı ve elleri havaya kalktığıda yumruklarını sıkıp geriye indirdi. Zaten bozuk olan moralim çökünce ağlamaya başladım.Babam daha fazla dayanamadı ve sarıldı bana. " Ah kızım , ah kızım." diyor, başka tek bir kelime etmiyordu. Ancak kalbimi anlamıştı. Hissediyordum. Çünkü o benim babamdı. İçimdeki derin uçurumu görüyor, ve benim de o uçurumdan düşmek üzere olduğumu fark ediyordu. Babam, o koskacaman adam, benim kuvvetli babam küçük bir çocuk gibi sarsıla sarsıla ağlıyordu. Kendimden nefret etmiştim o an. Geriye çekildi ve bana acıyarak baktı. " Ben senin babanım kızım. Karşı çıkacak bile olsam, elbette sevdiğinle mutlu olmanı isterim." dediğinde daha da kıyılmıştı içim. Ah babacığım, bilmiyor ki benim kalbimin sahibini. " Özür dilerim" dediğimde tekrar bana sarıldı babam. Ve beni iliklerime kadar donduran o cümleyi söyledi. " Sen iste , hemen yarın evlenin kızım."
RÜZGAR
Aylin'i gidişini hazmedemiyordum. İçime oturan bir sıkıntı kısa zamanda tüm eve yayılmıştı. İçimdeki kırıp dökme, parçalama isteği her geçen gün artıyordu. Ancak hayır.! Kesinlikle arkasından gitmeyecek ve gururumu artık hiçe saymayacaktım. Ancak yine başaramamış ve ani bir hızla kendimi İstanbul'da bulmuştum. İstanbul'a bir çok defa gelmiştim. İkinci yurdum burası olmasına rağmen , ilk defa bu kadar heyecanlanıyordum. İçim içime sığmıyordu. İçime oturan sıkıntı en azından ayağa kalkmıştı ancak hala yerindeydi. Öncelikle babamın otellerinin birisine eşyalarımı bıraktım ve otelin kapısından arabamı alarak şehri turlamaya başladım. Kendime şaşırmam normal miydi? İstanbul'da Aylin'i aramak, samanlıkta iğne aramaktan daha beterdi.
Akşama kadar aramış ancak onu bulamamıştım. Bu sırada fark ettiğim diğer bir şey ise takip edildiğim gerçeğiydi. Babam bana son zamanlarda mesaj atıyor ve " Dikkat etmem gerektiğini." söylüyordu. Ancak biliyordum. Babam ne kadar iyi bir adam olsa da kıskanan düşmanları vardı ve ona verebilecekleri en iyi acıyı,evlat acısını, vermeye çalışıyorlardı. Ancak bu seferkinlerin amaçlarının farklı olduğunu düşünmeye başlamıştım
Aylin'i sonunda bir mekanın önünde gördüğümde bir adama sarılıyordu. O adamın da babası olduğunu fark etmemle gözyaşlarımı tutamadım. Ancak mutluluk gözyaşları..! Onu İstanbul'da bulmak benim için imkansızı başarmaktı ve evet.! Ben imkansızı başarmıştım. Arabada ineceğim ve Aylin'in huzurunda aşkımı itiraf edecektim. Ancak Cem'i görmemle olduğum yere çakılı kaldım. Tabi ya onunla geldiğini unutuvermiştim. Yumruklarımı sıkarak dışarıya fırladım ve arabanın camına bir yumruk geçirdiğimde üçü de bana baktılar. Aylin koşarak yanıma geldi. Gözü yaşlı olmasına dayanamıyordum. " Rüzgar elin ka-kanıyor." dediğinde elime baktım. Acımıyordu. Acı çekmeye alışkın ruhum bedenimi de ele geçirmişti demek ki. Aylin gözlerime baktığında ben de onun kahverengi güzel gözerine baktım. Özlemiştim bu maviliklerde kaybolmayı. " Aylin benim sana bir şey demem gerekiyor." dediğimde sözümü hemen kesti. " Rüzgar önce elin.." dediğinde susturdum onu. " Şimdi diyemezsem bir daha son nefesime kadar diyemeyeceğim." dediğimde bana meraklıca baktı. O sırada Aylin'i Cem'in çekişi, kolları arasına alışı ve alnına koyduğu öpücük, aslında küçük gözükseler de,bizim geleceğimiz için içimdeki fırtınalardan daha kötüye mal olacaktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/64946086-288-k732810.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hey Aptal..! #Wattys2016
Novela JuvenilAptallık ve Zekiliğin ayrılıp birbirlerine savaş açtıklarını hangi aşkta görebilirdiniz ki? Rüzgar aptallığa karşıydı, Aylin Rüzgar'sızlığa. .Birisi nefesini öbürü için alırken, diğeri nefesini sadece kendisi için alıyordu... Peki kim bir başkasını...