Evet arkadaşlar. Yeni sezonumun ilk bölümü. Yazım tarzımı iyileştirdim biraz daha. Okurken fark edeceğinizden eminim. Bu kitabı basmak istiyorum bu yüzden lütfen yardımlarınızı esirgemeyin. Bu arada dün doğum günü olan arkadaşım için gelsin bu bölüm. Aslında dün gelecekti bu bölüm. Umarım bu harika bölümü okuyunca beni affeder. O da ben gibi. Bir Serhat Teoman Fanı. Hepiniz lütfen onun doğum gününü kutlayın eğer kutlamadıysanız. Gerek buradan yorumlardan gerekse onun duvarından. Ama kutlamayan kalmasın ^_^ Resim kıpırdıyor :O
AYLİN
" Hala onu suçluyorsun değil mi?" Merve'nin sorusuna ne diyebilirdim ki? Ellerimi sıkıca sardığım kahve fincanıma kaydı gözlerim. Az önce çok büyük bir hata yaparak Kuzey'den bahsetmiştim yine. Oysa iki yıl geçmişti onu en son gördüğüm andan beri. Son sözlerini de o zaman söylemişti zaten. "O isteseydi benimle kalabilirdi Merve ama o gitmeyi seçti." Merve susuyor ve Tuna'ya çaresizce bakıyordu. Tuna en son koridordaki adamlardan birisini vurmuştu. Duyduğum silah sesi de oydu. O olaydan sonra beni affetmese de artık eskisi kadar kin tutmuyordu bana. "Aylin. Canım arkadaşım. Kaderine boyun eğmek zorunda. İsteseydi de seninle kalamazdı."
Fincanı hızla sehpaya bıraktım." Yeter artık.! İsteseydi kalırdı. Her şeye dayanabilirdi. Onu suçluyorum evet..! Ben ona hastahane odasında ellerini tutarak yalvardım. Gitme dedim. Beni bırakma dedim." Yüzümü avuçlarıma gömüp ağlıyordum işte. En iyi ben anlıyordum kendimi. " Rahat bırakın beni." Merve ayağa kalktığında Tuna'da sendeleyerek ayağa kalktı. Şu geçen iki yılda daha da ayakta durmayı başarmıştı. Bunda Merve'nin desteği büyüktü. Merve Tuna'nın koluna girdi. Bu sırada atladığım bir şey var. Bir yıl önce kendi aralarında bir nişan yapmışlardı. "Peki gidiyoruz. Ama lütfen artık Kuzey'i suçlama. Onun... Onun da başka şansı yoktu. Ve bu olaydan sonra asıl zarar gören o oldu."
Merve ve Tuna'nın odadan çıkmasıyla ağlamam şiddetini arttırmıştı. Evet.! Kuzey'i suçluyordum. Onun suçuydu. Hepsi onun suçuydu.
FLASHBACK
Aylin dezenfekte edilen hastahane kıyafetlerini gidip odaya daldı. Hemşirenin uyarılarını dikkate almadan yanına sokuluverdi Kuzey'in. Daha solgun görünüyordu. Uçurumdan düşerken son anda bir kayaya tutunmayı başarmıştı Kuzey. Eli ise Aylin'i bırakmamaya yeminliydi. Mağara şeklindeki oyuğu görünce Aylin'i oraya doğru sallamaya başlamıştı. Aylin'i en sonunda o mağaraya sokmayı da başarmıştı. Ancak elleri kayıyordu Kuzey'in. Paramparça olmuşlardı tutunmaktan. Aylin'e son kez bakmıştı o zaman. Son olduğuna da inanmıyordu ya. Neyse... Ellerini bırakıvermişti sonra Kuzey, Aylin'in feryat çığlıkları arasında. Genç kızda bayılıvermişti oracıkta. Hatırladığı tek şey buydu.
Kablolara bağlı Kuzey'in ellerini öpüyordu şimdi Aylin. Kendisini kurtaran o elleri. Ah o kahve gözlerini de açsaydı da Kuzey, öpebilseydi keşke doya doya. Gözyaşları yanağına damlayınca mucizevi bir şey oluverdi. Açılmıştı o kahveler..! Ve Aylin yalvarmaya başlamıştı bir daha kapatmaması için.
Sonrası çok bulanıktı onun zihninde. Son görüşüydü onu. Çünkü daha Kuzey ağzını bile açamadan Kuzey'in annesi Melda hanım odaya dalıvermiş ve öfkeyle Aylin'i kapıya doğru fırlatmıştı. Kuzey'i hatırlıyordu sadece. Onun ebedi susuşunu. Tek kelime bile etmeyişini.
Sonrasında babasından öğrenmişti Aylin. Kuzey İtalya'ya gidip bir kızla nişanlanmıştı. Unutmuştu demekki Aylin'i. Aylin'in de onu unutmayı başarıp unutamadığının zıttı gibi.
FLASHBACK
Suçluydu o. Katildi!! Benim hayallerimin katiliydi. Benim için ölümü göze almış ama ben tüm o haksız ithamlarla yargılanırken başkasıyla nişanlanmıştı. Gözyaşlarımı sildim tekrardan. Onun için hiçbir şeye değmezdi. Hiçbir şeye!! Mantomu alıp Tuna ile Merve'ye yetişmek için evden fırladım. Arkadaşlarımı kırmak da hiçbir şeye değmezdi.!
KUZEY/ RÜZGAR
"Seni sevemem neden anlamıyorsun beni Nazlı. Seninle neden nişanlı olduğumuzu bilmiyor musun?" Nazlı karşımda bir elinde krem diğerinde sargı bezi bekliyordu hala. Sadece az öncekinden farklı olarak gözünde yaş vardı." Ellerindeki parçalanmanın izleri hala geçmedi ve yardım etmeme bile izin vermiyorsun." Gözyaşlarından nefret ediyordum. Hele de en son gördüğüm Aylin'imin gözyaşlarından sonra. "Rahat bırak beni." Başını sallayıp yanıma oturmasıyla kolundan tutup onu kapıya doğru sürüklemem bir oldu." Defol dedim sana." Hiç bir şey demedi. Sadece gözlerime bir süre baktı sonra da derin bir nefes aldı." Bir işim var. Yarın gelemeyeceğim." Gülümseyerek kapıyı birazcık kapattım." Sevinirim. Mümkünse düğüne kadar görüşmesek de olur." Krem ile sargı bezini ellerime tutuşturup gözyaşları içinde gözden kayboldu.
Derin bir nefes alıp odama girdim. Cehennem hayatı yaşıyordum ve bunun tek suçlusu annemdi. Herkese Nazlı ile olan muhteşem(!) nişanlılığımızdan bahsediyordu. Kimbilir Aylin'e neler demişti. Onu asla affedememişti bir kere. Uçurumdan düşmemin tek sorumlusu olarak onu tutuyordu ancak... Ancak asıl suçsuz olan da oydu. Onunla görüşmemem için beni öyle bir şeyle tehdit etmişti ki. Hayır bu, servetimden vazgeçmemle ya da evlatlıktan reddedilmemle ilgili bir şey değildi. Çok farklı bir şeydi. Herkesin hayatını karartıverecek bir sır ile... "Kuzey!! Nazlı'ya yine ne dedin?" İyi insan lafın üstüne gelirdi. Annem odaya dalmadan önce hemen etrafa göz gezdirdim. Lambam, koleksiyonlarım, Aylin'in şalı, futbol topum... Aylin'in şalı mı? Hızlıca onu yastığımın altına sokup derin bir nefes aldım. Ben daha nefesimi veremeden annem dalmıştı bile." Kuzey sana diyorum. Ne yaptın kıza?" Benim Rüzgar olduğumu kimse bilmiyordu ve bu sırrı tek başıma taşımam bazen boğuyordu beni. Bir de Mert biliyordu ya. O da bulmuştu belasını. "Gerçekleri söyledim. " Annem köpüren gözleriyle beni delip geçecek gibiydi." Ne dedin!" Ben de ayağa kalkıp gözlerimi ona diktim. "Söyleyeyim mi ne dediğimi! Onu asla sevemeyeceğimi söyledim. Ona neden nişanlandığımızı hatırlattım!!" Lafımı bitiremeden yediğim tokatla başım yana dönmüştü." Sen istedin oğlum. O ucube kıza aslında ne olduğunu söylememi sen istedin." Kapıya hırsla yönelmişti annem. Kolundan tutup onu durdurdum." Asla. Bana attığın bu tokat canımı yakmış olabilir ama asıl ona söyleyeceklerinle beni kaybedersin anne." Gözlerindeki öfkeyi de alıp odadan çıktı ve kapıyı çarptı. Ben de tekrar yerime oturdum. Pencereyi açmaya ihtiyacım vardı. Kalkıp perdeyi çektim ve karşımdaki görkemli İtalya sokaklarını izlemeye başladım. "Dit dit." Mesaj gelmişti. Tuna'dan... Onunla hiç konuşmamıştım. Görüşmemiştik bile. Araba patlamasından sonra haberleşmemişken şimdi neden... Merak edeceğime açsam iyi olacaktı mesajı.
" Hayata küstürdüğün bir kalp var burada. Artık erkek ol ve gel de bu kalbi geri kazan. Korkuyorum onun için. Bunu yapmaya hakkın yok. - Değişik."
Bilmiyordu ki. Nazlı ile neden nişanlandığım hakkında en ufak bir fikirleri yoktu. Annemin sözleriyle yaşıyorlardı resmen. Ben de ona karşılık vermeliydim.
"Hiçbir şeyden haberin olmadan yargılama hakkına sahip değilsin değişik. Artık o yok ve onun için ben de yokum. Bırak beni suçlasın.Sen bunu onun için yaptığımı bil de yeter."
Elimde telefon gelecek mesajı beklerken yine gelen aynı sesle irkilip mesajı açtım. İşte bu mesaj yeni yazılacak bir hikayenin başlangıcıydı.
" İtalya'ya geliyoruz. Rüzgar'a olan son görevimi yerine getirmek istiyorum. Anlatabildim mi?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hey Aptal..! #Wattys2016
Fiksi RemajaAptallık ve Zekiliğin ayrılıp birbirlerine savaş açtıklarını hangi aşkta görebilirdiniz ki? Rüzgar aptallığa karşıydı, Aylin Rüzgar'sızlığa. .Birisi nefesini öbürü için alırken, diğeri nefesini sadece kendisi için alıyordu... Peki kim bir başkasını...