Merhaba yeni bölümü hemen yazmaya çalıştım inşallah beğenirsiniz.
Sonunda uçaktan inebilmiştik. O boğucu yerden kurtulmak yeniden doğmak gibiydi. Taksiyle yazlığa gelir gelmez Ecem bizi gezdirmeye başladı. Arka taraftaki bahçenin ortasındaki havuz kesinlikle yazlıkla ilgili en dikkat çekici şeydi. İki katlıydı. İçeri girince birbiriyle içiçe bir mutfak ve oturma odası sizi karşılıyordu. Üst katta ise karşı karşıya iki tane yatak odası vardı. İkisinde de iki yatak vardı. 2 katın da kendi tuvaleti vardı.
Evi gezmek bitince valizimi ve çantalarımı alıp eşyalarımı yerleştirmek için yukarı kata çıktım. Üstü dolu olan yatağın Ecem'in olduğunu düşünüp diğer yatağın üzerine çantaları yığdım. Üzerimdeki kıyafetlerin beni biraz sıktığını fark edince üzerimi değiştirmeye karar verdim. Çantanın içinden daha rahat kıyafetlerimi çıkarıp yatağın üstüne koydum. Kıyafetlerimi çıkarınca arkamdan gelen tıkırtıyla kafama bir düşünce çarptı; kapıyı kapatmamıştım. Kapı da dikilen Erdem'i görmek beni gerçekten hiç şaşırtmamıştı. Sonuçta nerde bir terslik, orda bir Erdem. Hemen yatağın üstündeki pikenin altına girdim.
-Ne bakıyorsun be gitsene! diye bağırdım. Sırıtması yüzüne iyice yayılınca pikenin altında iyice büzüldüm. Yavaş adımlarla yanıma geldi ve uzandı. Ben ona söverken yaklaştı ve kulağıma fısıldamaya başladı.
-Zor kızlar... benim ilgimi en çok çeken onlar. Diyip kulağımın altına bi öpücük kondurdu ve gitti. Şuana kadar 3 kural edinmiştim. Tuvaletlerin kapısını çalmadan girme. Giyinmeden önce kapıyı kapattığını en az 10 kere kontrol et. Erdem öküzünden uzak dur.
Aşağı indiğimde herkes beklemekten bunalmış bakışlarla bana bakıyordu. Çıkabileceğimizi söylerken onlara gülümsedim. Yemeğe gidiyorduk. Çok güzel bi restorana geldik ve yemekler harikaydı. Yemek sonrası kahvesini içerken bacağıma sürtünen bişey hissettim. Ecem karşımda oturduğu için mertcan yerine bana bacak sürtüyo bu kız deli :D anlaması için tekme attım ve bir inleme sesi duydum ama bu ecem değildi. Erdem?! Hadi ama! Hem bu işi kızlar yapmıyor muydu? Neyse.
Tuvalete gitmek için masadan kalktım. Tuvaletten çıktım ve tam masaya giderken erdemin sandelyesinin boş olduğunu gördüm. Yine bi yerden pörtlemicek dimi hortlak gibi. Al işte yine arkamda bi nefes. Çok alıştım be bende.
-Çabuk çıkmışsın.
-Niye beni mi gözetliyorsun?
- Her zaman diyip göz kırptı.
Yine beni öpmesine izin vermeden hemen masaya döndüm. Geldiğimde Ecem ve Mertcan toparlanıyordu. Bende hemen çantamı aldım ve Erdemi beklemeye başladık. Neyse ki çok geçmeden o da geldi ve eve döndük. Erdemden az tırsıyo değilim hani. Çünkü odalarımız dediğim gibi çok yakın ve ben havanın sıcaklığı yüzünden en mini geceliklerimi getirdim! Lanet!
•Aynı gün gece•
Uyku sorunumun yine tutmuştu. Saat sabah 4tü ve benim gram uykum yoktu.En azından telefonumla ilgileniyim diyerek telefonuma uzandım. Bir süre sonra bundan da sıkıldım. Mesaj atan kimse de yoktu ki. Daha da çok sıkılınca aşağı inmeye karar verdim. Odadan çıktığım gibi merdivenlere daldım yavaş yavaş ama hızla inerken aşağıdan bir ses geldiğini duydum. Panikleyince eve girdiğimde gördüğüm merdivenlerin bitişindeki beyzbol sopasını elime aldım. Saklanarak gidiyodum ve birini gördüm. Buz dolabının önünde duruyordu. Nefesimi tutup olabildiğince sessiz bi şekilde baktım. Bu nasıl bir hırsızdı böyle? Üzerinde hiç bişey yoktu! Tam arkasına gelip sopayı havaya kaldırmıştım ki sanki orada olduğumu hissedip birden arkasına döndü. Beni tezgaha yasladı ve elimdeki sopayıda yavaşça tezgaha koydu. Yine çok şaşırarak söylüyorum ki karşımdaki Erdem'di. Yüzlerimiz olması gerektiğinden çok yakındı. Arkamdaki tezgahta uzaklaşmamı engelliyordu. Ecem'e bağırmak için tam ağzımı açmıştım ki birden beni öptü. O an yaşadığım şokla ağzına bağırdım. O galiba inlediğimi sandı ve beni kucağına aldı sonrada tezgaha oturttu. Bana daha da sokulmasıyla kendisini ve ağzını kendimden uzaklaştırmak için tepindim. Tabi ki hiçbir işe yaramadı. Bende aklıma gelen dünya üzerindeki en saçma fikri yürürlüğe koydum. Onu geri öpüp kollarımı boynuna sardım ve bacaklarımı da beline doladım. Tabi ki o da durumdan faydalanmak için beni kucağına alıp koltuğa doğru gitmeye başladı. Sonra beni koltuğa bıraktığı aralıkta hemen kendimi yana attım. Böylelikle o ve ellerinden kurtulmuş oldum. Şaşkınlığından faydalanıp bacaklarının arasına aşırı sert olmayan bir tekme attım. Ama kendine gelmesine yetmişti. Kulağına yaklaşıp onun bana yaptığı gibi fısıldadım.
-Bir daha beni öpersen sana daha kötüsünü yaparım.
Onu arkamda bırakıp yukarıya çıktım ve ben yokken soğumuş yatağımın içine girdim. Tabi ki yine düşünmeye başladım.
Acaba benden hoşlanıyor muydu? Yani ne bileyim sonuçta insanlar sevmediklerini böyle öper mi? Erdem sonuçta bu. Sorunlunun teki. Keşke beni rahat bıraksa.
• Erdem'in gözünden •
Kıza sinirlenince bir güç geliyor yani ben bile anlayamıyorum. Canım hala acıyor. Aklınızdaki bütün o romantik düşünceleri silin. Elgin'den hoşlanmıyorum. Yalnızca güzelliğinin hakkını vermeye çalışıyorum. Belki de sadece tek geceliğim olsun istiyorum. Emin değilim, son zamanlarda kendimi hiç tanıyamıyorum. Sanki ben, ben değilim. Ama elgin, buraya yazıyorum, seni benimle yatmadan bırakırsam adım erdem olmasın. (ayşe olsun .s.s)
En iyisi bizimkiler uyanmadan yukarı çıkmak. Aslında Ecemde gideri olan bir kızdı ama Mertcan onu gerçekten seviyordu. Yani öyle bir hata yapmazdım. Kapının yanındaki yatakta yatmaktan yine mutlu olmuştum. Hem daha serindi hem de kapıdan Elgin'in yatağını görebiliyordum.
Sonunda Mertcan da uyanınca aşağıya inip kahvaltı edebilecektik. Elgin'in yanına oturmuştum ama bu sefer bacak sürtme hatasını yapmayacaktım. Dedikoduyla geçen bir kahvaltı sırasında en güzel ne giderdi? Cevap veriyorum; Elgin'in bacağı. Elimi bacağına koydum. Bir kaç sefer çekmeye çalışsada sonunda pes etti. Masadan kalkarken de kalçasını sıkmayı ihmal etmedim. Bana attığı kötü bakıştan anlayabileceğim üzere yalnız kaldığımızda sağlam bir dayak yiyecektim. Yine de buna fazlasıyla değerdi.
Bol yorumlu ve votelu günler dilerim(iz):)))
