Sabah olup uyandığımızda ilk iş erkekleri odadan kahvaltı almaya yollamak oldu. Bende bu sırada Ecem'in giyinmesine ve kendine gelmesinde yardımcı oldum. Düne göre gayet iyi olmasına rağmen henüz tam olarak iyileşmemişti. Biraz ağrısı vardı ve yürümekte zorlanıyordu. Ayrıca Ecem olanları azıcık değiştirerek ailesine anlatmıştı ancak ailesi yine de eve gelmesi konusunda ısrarcı olmuştu. Bu yüzden Ecem kendine geldiği zaman hep birlikte Ankara'ya dönüyorduk.
Sonunda kahvaltılarla yanımıza döndüklerinde hep birlikte kahvaltı edip bol bol güldük. Daha sonra Mertcan'la birlikte çıkış işlemlerini yapmak için doktorun yanına gittik. Erdemle gitmemiştik çünkü o zaman doktora Çağatay'ın nasıl olduğunu soramazdım. Durumunun stabil olduğunu ve en fazla 2 hafta içinde uyanmasını beklediklerini söyledi. Mertcan Ecem için form doldururken bende doktora numaramı verip durumunda bir değişiklik olduğu zaman bana haber vermelerini istedim. Çünkü eğer one ne olduğunu öğrenemezsem tek düşünebildiğim şey bu olurdu.
Daha sonra Ecem'in çıkmasında bir sorun kalmayınca Erdemle birlikte kampa gittik. O, Mertcan ve kendinin eşyalarını topladı ve bende Eceminkilerle kendiminkileri topladım. Hastaneye geri dönerken Erdem'in bana yardım etmesi gerekti. Mertcan ve Erdemin toplamda 2 küçük valiz ve 1 çantası varken bizde 2 büyük valiz ve 5 çanta vardı. Kız olmak işte bu yüzden kolay değil.
Hastaneye gelince bir taksi çağırdık. Biz Erdemle çantaları yerleştirirken Mertcan'da Ecem'i arabaya bindirdi. Havaalanına gelince uçağımıza daha 5 saat olduğunu öğrenip beklemeye başladık. Ecem'i Mertcan'la aramıza yatırdık. Kafası benim kucağımda, bacakları Mertcan'ın kucağındaydı ve uyuyordu. Diğer yanımda da Erdem oturuyordu. Ben çok sıkılınca Erdemle birlikte snapchat efektleriyle oynamaya başladık. Mertcan'da bize bakıp sırıtıyordu.
-Ne var Mertcan diyip ona güldüm.
-Hiiiç. Sadece sizi bu tatilin başında hatırlıyorum da.... Aradaki 7 farkı bulun. Diyip kahkaha attı. Bizde gülünce Ecem homurdandı.
-Mertcan'ın ben uyurken sizi güldürmesine izin vermeyin diyip geri uyumaya başladı.
-Emir büyük yerden gençler. Dedi Mertcan gülmesini bastırarak.
Erdeme bakıp gülümsedim. O da bana bakıyordu. Elimi tuttu ve beklemeye devam ettik.
Uçak sonunda geldiğinde hemen yerlerimize geçtik. Ecem cam kenarına oturdu. Yanına Mertcan oturdu ve onun yanına da Erdem oturdu. Bende diğer sıranın cam kenarına geçtim. Biletler böyle denk gelmişti ve ben cam kenarını hastalar ve çocuklar hariç kimseye kaptıramazdım.
Çantamı Erdem isteyince ona uzattım. Yerleştirmesini izledim. Sonrada kafamı cama yasladım. Yanıma kimse oturmamıştı daha. Bu yüzden Erdem yanıma oturdu.
-Okullar 2 haftaya açılıyor. Heyecanlı mısın?
-Yaa sorma.Zaten son sınıf oluyoruz. Birde üstüne sen ve popülariten yüzünden bütün okulun ağzına düşeceğiz.
-Bundan kötü birşeymiş gibi bahsediyorsun? diyip sırıttı. Bende ona dil çıkardım. O sırada yandan bir ses gelince ikimizde oraya döndük.
-Pardon bölmek gibi olmasın ama galiba yerimize oturmuşsun. Dedi kumral dalgalı saçlı, yeşil gözlü ve kaslı çocuk, yanında da arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim kahverengi saçlı, esmer ve aynı derece de kaslı kahverengi gözlü bir çocuk vardı. Erdem'in bile gözü onda kalmıştı.
-Affedersin anlayamadım? Dedi Erdem.
-Oturduğun koltuk benim yerimde. Yanlış yere oturmuşsun galiba.
-Tamam kalkıyorum 1 dakika dedi ve bana dönüp sessizce konuştu.
-Birine bile baktığını görürsem ikisinide öldürürüm diyip. Son bir kez dönüp çocuğa baktı. Sonra dudaklarımdan öpüp gitti. Sanki çocuğun bunu gördüğünden emin olmak istemişti.
Erdem kalkınca yanıma kumral saçlı, onun yanına da arkadaşı oturdu. Bende Erdem'in dediğini düşünüp kafamı cama yasladım ve onlarla göz teması bile kurmadım. Uçağın kalkışını izledim ve sonrada uyumaya başladım.
Aradan yaklaşık 10 dakika sonra birinin kolumu dürtmesiyle uyandım. Yanımdaki sarışına şaşkın şaşkın bakıyordum ki konuşmaya başladı.
-Yemek servisinde sıra buraya gelmek üzere de. Uyanmak istersin diye düşündüm.
-Evet teşekkür ederim. Diyip güldüm. Sonra elini uzattı.
-Ben Burak. Dediğinde elini sıkmadan önce arkasına doğru baktım. Erdem Mertcan'la konuştuğu için bu tarafa bakmıyordu. O yüzden hemen elini sıkıp adımı söyledim.
-Bu da Alperen. Dedi yanındakini göstererek. O da elini uzatınca gülümseyip onunda elini sıktım. O sırada bir el Alperen'in omzunu sıktı.
-Tanışmaya bu kadar meraklıysak bende Erdem. Dedi ikisine de dik dik bakarak. Alperen elini kolundan itmek dışında bişey yapmadı. Sonra uçak inene kadar kimse konuşmadı.
Uçak inip kemerleri çıkarmamızı söyleyen ses gelince herkes ayaklandı. Burak tam çıkmadan önce elime bir kağıt tıkıştırıp göz kırptı. Bende kağıdı hemen cebime koydum. Daha sonra Erdem bana çantamı verince onu alıp uçaktan indim.
Ecem daha iyiydi ama Mertcan yine de elini tutmadan yürümesine izin vermedi. Uçaktan indikten sonra da elini beline sardı. Böylelikle valizlerimizi almaya gittik. Sonrasında hep birlikte Ecemlerin evine gidecektik. Annesiyle konuşmuştuk ve ne kadar istersek kalabileceğimizi söylemişti. Zaten Mertcan, Ecem ve benim evlerimiz yakındı ama Erdem tam olarak nerde oturuyor bilmiyordum. Ama çok uzak olmadığını söylemişti.
Eve gelince Ecem'in annesi Yasemin abla kapıyı açtı ve hemen Ecem'in üzerine atladı.
-Ecem, kızım! Seni burada iyi bir şekilde görmek ne kadar güzel! Çok korkuttun bizi! Diyip iyice sokuldu Ecem'e. Bir kaç dakika sonra ondan uzaklaştı ve sanki orada olduğumuzu unutmuş gibi irkildi. Sonra gülümseyip benimde boynuma atladı.
-Elgin, canım benim, seni de çok özledim! Annen yarın seni görmeye gelecek, ben ona haber verdim buradan bir süre gitmemeye karalı olduğunuzu-- Derken birden elimi tutan Erdem'i gördü. Sırıtarak ellerimize baktı. Sonra kulağıma yaklaşarak,
-Annenin haberi var mı bakayım dedi. Ben hem kızardım, hem de ne diyeceğimi şaşırdım. Bunca olay arasında annemle konuşurken Erdem'e sıra bile gelmemişti. Gözlerimi kocaman açıp Yasemin ablaya bakınca durumu anladığını fark ettim.
- O zaman yarın büyük gün, desene diyip sırıttı. Daha sonra Mertcan'a da sarıldı. Yasemin abla sonuçta, bilmediği dedikodu yoktur. Mertcan'ı da zaten uzun yıllardır tanıyor. Ama Mertcan öyle bir gerilmişti ki, yüzüne kocaman bir gülümseme koyup konuşmadan Ecem'in yanına, içeriye geçti. Bizim için bu kadar komik olan durumun onun için çok da eğlenceli bir tecrübe olduğunu hiç sanmıyordum.
-Merhaba, ben Yasemin, Ecem'in annesiyim. Diyerek elini uzattı, ancak Erdem uzaklarda bir yere bakıyordu. Ben hafifçe öksürünce Erdem sonunda dünyaya döndü.
-Çok affedersiniz, Erdem, Elgin'in sevgilisi. Memnun oldum. Size bir soru sorabilir miyim acaba?
-Sor tabi.
-Şu aşağıdaki 2 evi görüyor musunuz? dediği zaman Yasemin abla ve ben aynı anda eğilerek evlere baktık. Ben gördüğümle kalakalırken Yasemin abla devam et dercesine Erdem'e baktı.
-Kim olduklarını öğrenebilir miyim?
Bunlar uçaktaki çocuklardı! Burak ve Alperen! Bu kadar tesadüf, gerçekten tuhaftı.