• Elgin'in Gözünden •
Erdem ve bahsettiği cezadan ses soluk çıkmamıştı. Bu yüzüden ne zaman bişey yapıcak gibi yapsa geriliyordum. Korku filmi gibiydi. Bu sebepten dolayı son birkaç gündür Ecem ve Mertcan ile takılıyordum. Kahvaltı etmeye başladığımızda ortalıkta Erdem'den eser yoktu . İçimde yeniden bir yerden çıkıcak korkusu başlamıştı. Ancak hiçbir yerden çıkmamıştı ve bunun iyi bir işaret olduğunu düşünmüyordum. Kahvaltım bitince biraz dizi izlerim umuduyla odama yöneldim. İçeri girmemle Erdem'i bulmuş oldum. Durduğum yerden beni yanına çekip kapıyı da üstümüze kapattı.
-Beni özlemişsindir diye düşündüm.
-Sorma diye mırıldandım.
-Peki sormak istiyorsam? Diyip elini belime yerleştirdi.
-Rüyanda.
-Rüyalarımda sadece seni görüyorum diyip dudaklarıma yaklaştı. Kafamı yana çevirip ellerini ittirdim. Tabi ki uzaklaşmadı. Bende ona kapıyı gösterip çıkmasını işaret ettim.
-Kendin mi çıkarsın, yoksa bağırmamı mı tercih edersin.
-Benim altımda adımı bağırmanı tercih ederim. Dediği zaman yüzümü buruşturdum.
- İğrençliğin beden bulmuş halisin.
-Biliyorum. Bana hala iç çamaşırlarını vermemekte ısrarcı mısın? Dedi eliyle açık olan çekmeceyi göstererek.
- İşte bu yüzden iğrençsin! Eğer sana bi tane takım iç çamaşırımı verirsem defolucakmısın?
-2 tane.
- İyi al ve defol diyip en sevmediğim olan lacivert ve yeşil takımı ona verdim. Tatmin olmuş bi şekilde sırıtarak,
- Birgün üzerinde de görmek isterim, dedi.
- Çık git şu odadan diyip ona yastık attım. Yana kayıp kurtuldu.
- Senin gibi bir prensese hiç yakıştıramadım.
- Ama ben yakıştırdım. Şimdi defolucakmısın?
- Tabi ki. Sadece ufak bir hatırlatmadan sonra.
- Yine ne var?
- Kafanı kurcalayıp dursun diye söylüyorum. Elimde hala kullanılmamış bir cezan var. Diyip göz kırpıp odadan çıktı.
O gider gitmez bilgisayarımın açma tuşuna bastım. Açılmasını beklerken telefonuma gelen bildirim sesiyle telefonu elime aldım. Erdem'in beni bir resimde etiketlediğini gördüm. Gözlerimi devirip bildirimin üstüne tıkladım. Gördüğüm resimle gerçekten gözlerimden şimşekler çıktığını hissettim. İç çamaşırlarım ve boxer'ının yan yana durduğu bir resimdi bu. Bende Erdem'in yanına onu öldürmeye gittim.
Öyle bir hızla odadan çıktım ki ne olduğunu anlamadan her yere çarparak Erdem'in yanına gittim.
- Sen var ya bittin oğlum sen! Bi daha sakın yanıma bile yaklaşma!
- Yine ne yaptım çok merak ediyorum.
- Dediğine bak bi de ya! Ne yapmadın ki?
- Aman be iyi. Özür dilerim. Silerim şimdi. diyip dudak sarkıttı. Bunu yapınca ona kıyamıyordum. Zayıf noktam falandı herhalde.
- Bu seferlik seni affediyorum. Ama son bir şansın kaldı. Onu da harcarsan seni dinlemem basar giderim.
- Bana da hiç kıyamazmış diyip yaklaşmaya başladı.
- Yok öyle bişey. Dediğimde iyice yaklaştı. Ve burnu burnuma deyince durdu. Dudaklarını benimkine sürterek:
- Bence öyle. Diyip geri çekildi sonra devam etti. Kabul et çok tahrik oldun diyip sırıttı.
- Ben sana yapma demedim mi daha az önce!
- Bişey yapmadım ki.
- Gidiyorum o zaman. Seninle de bütün bağlarımı kesiyorum.
- Valla bi daha hiçbir şey yapmayacağım. Bari son bir kez öpsem?
- Hayır
- Evet
- Hayır
- Evet
- Hayır dediysem hayır!
- Ben bi yolunu bulurum.
- Anlamadım?
- Bişey demedim. Hadi aşağıya inelim merak edecekler.
Bende bişey söylemeden arkasından takip ettim.