"Elbisenin hangi renk olacağına karar verdin mi?" dedi hemen yanımda oturup kızartmalarını yiyen Kyle. Omzumu silkip elma suyuma geri döndüğümde Paige boğazını temizleyip gülümsedi. "Siyah elbisede oldukça ısrarcıydı ama daha iç karartmayacı bir renk seçtiğinde sana resim atarız." gözlerimi devirip pipeti dişlemeye devam ederken Kyle kolunu omzuma attı. "Ölü Gelin bile olsa nefes kesici olacağından eminim."
Hafif bir gülümsemeyle karşılık verdiğimde ilerlemekte olduğumuz erkek arkadaş/kız arkadaş yolunda, sol şeritte olduğumu biliyordum. Yani geri dönüşü yok gibiydi, hem belki bu şekilde her şeyi unutur mutlu olurdum. Geziden bu yana neredeyse bir hafta olmuştu ve kaçabildiğim derslerine girmemiştim, bahane bulamadıklarımda da sıraya kapanıp uyumuştum. Bakışlarına karşılık vermediğim için pek bir şey söylememişti, ya da umursamıyordu. Her iki türlü de üzülüyordum, kullanılmış olma ihtimalim canımı sıkıyordu. "Rehberlikçiden yeni ders programını almalıyım.İngiliz Edebiyatı'nı bırakıyorum. "çantamı koluma takıp ayaklandığımda Paige boğazını temizledi.
" Sen? İngiliz Edebiyatı'nı bırakıyorsun? Güldürme beni V. " kıkırdayıp pudingine geri döndüğünde omuz silktim. Sam kolunu onun omzuna doladığında Kyle bakışlarını bana çevirdi." Bay Harry Styles en sevdiğin öğretmenin sanıyordum?" banktan kalkıp elma suyunun kutusunu çöpe sallarken bir kez daha omuz silktim. Sevgim sadece öğretmenliğiyle sınırlı değildi, ama olsundu.
Sola dönüp kahverengi kapıdan içeri girdiğimde geniş odanın lavanta kokusu burnuma doldu. Bayan Cole yüzündeki gülümsemeyle ayağa kalktığında ona karşılık verdim. Masasındaki kağıtlara göz atarken duvarlarda ve panolarda asılı olan motive edici cümelelere baktım. "Astronomi seçmiştin değil mi? Bay Styles'ın dersi yerine?" kıvırcık saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken kafamı salladım.
"Onları fotokopi odasındaki rafta unutmuş olmalıyım, oradan alabilirsin değil mi?"
Gülümseyerek onu onayladığımda hemen koridorun sonundaki fotokopi odasına ilerledim. Normalde olsa edebiyat dersine on dakika kalmıştı, ama astronomi dersine öğrenci buldukları için kendilerini şanslı saymalılardı. Bir kaç öğrenci ve öğretmen kapanmasını istemediği için uğraşıyor gibi duruyordu ama burada Glee çekmiyorduk, o yüzden derse girmeyebilirdim bile. Kapıyı açıp dar fotokopi odasına girdiğimde makinanın önündeki uzun bedenle duraksadım. Gömleği omuzlarında darlaşıyordu ve bukleleri sırtına dökülüyordu. Gömleğinin kollarını dirseğine kadar sıvamıştı, küfür etmeye nerden başlasaydım? Parmaklarını bastırdığı düğmelerin çıkardığı sesler ve belirli aralıklarla çıkan kağıtların sesine baskın olarak çıkan kapattığım kapının sesiyle arkasını döndü. Bakışlarımız buluştuğunda yutkundum, çatılan kaşlarıyla birlikte gözlerimi kaçırdığımda hemen onun hemen önündeki rafa baktım. Tabiat Ana'ya bu saçmalıkları için iki çift lafım vardı, bu resmen beni günaha sürüklemekti.
Sağına geçip rafa uzandığımda parmaklarımın ucuna basarak kendimi biraz daha ittim, ama hemen yanımdaki varlığının yanı sıra rafın önünde olması işimi imkansızlaştırıyordu. O ise keyifle büyük makinaya dirseğini yaslamış beni izliyordu. Derin bir nefes alıp inatla onu biraz ittirdiğimde parmağımın ucuyla kağıda tutunup çektim. Bir kaç kağıt beraberinde gelirken aralarından ismimin yazılı olduğunu çekip diğerlerini masaya koyduğumda bakışlarının üzerimde olduğunu biliyordum. Büyük bedeni kapının önünde dikilirken zilin çalması için dua etmeye başlamıştım. Elimdeki kağıdı sıkıca tutarken gözlerimi ona çevirdim, karamsar bakışları bunu yaptığımı pişman ederken derin bir nefes aldım.
O bir katil değildi, beni burada öldüreceği falan yoktu ama nedense içimdeki korku arkama bakmadan koşmamı emrediyor gibiydi. Biraz sonra kağıdı elimden çektiğinde kalp atışlarım göğsümü delip geçecek gibiydi, korkunun yanında gelen heyecan bir haftalık onu unutma seanslarımın hepsini sıfırlıyordu. Gözlerini kısıp programı okurken kaşları çatıldı, düz çizgi halindeki dudakları hafifçe kıvrılırken programı bana geri uzattı. "Dersimi mi bırakıyorsun?"
İmalı ses tonu sinirlerimi alt üst ederken kollarımı birbirine bağlayıp kafamı olumlu anlamda salladım. "Aslında bıraktım bile." alaycı bir şekilde gülümserken içimden kan ağlıyor gibiydim, sadece lanet zil artık çalmalıydı. "Sorunlarından böylece kaçacaksın yani? Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum." bu sefer alaylı gülme sırası ondayken, haklı olması daha da sinirimi bozmuştu. Ama dersini almaya devam edip, aynı zamanda içimi yiyip bitiren o hisle savaşamazdım.
"Ne diyebilirim ki Bay Styles? Hiçbirimiz Hamlet kadar ne cesuruz ne de sadığız, değil mi? " değişen surat ifadesi öfkelendiğinin işaretiyken zafer kazanmış bir edayl kapıyı açtım. Zil sonunda yankılanırken, derin bir nefes alıp dolmaya başlayan gözlerimi hızlıca kırpıştırdım. Ona salakça laf sokmak yerine, konuştukça öne uzayan ve kıvrılan dudaklarını öpmek isterdim. Ama boğuk sesini bir kez daha duyduğumda, vücudunu parçalara ayırıp onlardan kendime balo elbisesi dikmek istedim.
"Son dersin biyoloji Venesa, Bayan Theader'a sevgilerimi iletir misin? "
____
geciktiği için üzgünüm,,, bilirsiniz sınavlar...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
dirty blog :: styles
Fanfictiontüm o saçmalık blogumda ingiliz edebiyatı öğretmenime edepsizce şeyler yazmamla ve onun bunu öğrenmesiyle başladı. // harry styles fan fiction ♡ daddyk!nk #1 in Hayran Kurgu (12.08.2016)