Beklenmeyen 5

712 12 0
                                    

                  

Meydan okurcasına elimi ona uzattım. Bu yürüyen egoyla bir kereliğine de olsa dans edebilirdim sanırım. Eylül Ateş'in elinden tuttuğumu görünce gözleri açıldı, Eraysa onu döndürüp bize arkasını dönmesini sağladı. Bu çocuk arada sırada işe yarıyordu. Yanlarına gittik ve ortada durduk. Ellerimi Ateş'in omzuna koydum, o da belime koydu. 1-2 dakika öylece sallandık. Sessizliği o bozdu, "Erkek arkadaşın nerede?" Bu da taktı erkek arkadaşıma.

"Ondan ayrılalı 1,5 sene oluyor," dedim. Gözümün önüne Alp geldi. 2 sene önce Baran öldükten sonra tanışmıştık, Eray'ın gittiği(ama sıkılıp bıraktığı) basketbol kursundan arkadaşıydı. Bana çok iyi gelmişti. Beraber çok şey yapamasak da o zamanlar ki psikolojim bu ilişkiyi desteklememişti. Yer yer gelen sinir krizleri, ağlama nöbetleri, duygu patlamaları onun canını sıkıyordu. Zaten kendisi de çok sakin bir insan değildi. Serserinin tekiydi. Yumruğu havada gezerdi. Ondan ayrıldıktan sonra görüşmemiştim, başka bir okuldaydı zaten.

"1,5 sene çok değil mi ya? Ben sevgilim olmadan 1,5 dakika bile duramam," dedi. Sinirlendim, bilerek ayağına bastım. Gülerek ayağıma baktı, "Topuklularını bu gece unutmuşsun"

Ondan başka bir yöne bakmaya çalışarak "Topuklu giyince başka birine dönüşüyorum," dedim.

"Mesela Azra'yı ele alalım, o ölse hayatta bu ayakkabıları giymez," dedi. Aklıma bir şey gelmişti,

"Sahi, siz birlikte misiniz?" Suratını buruşturdu. "Pek sayılmaz,"

"Ee neden hep peşindesin?" diye sordum.

Güldü. "Göğüsleri güzel,"

O an aklıma öyle iğneleyici bir laf gelmişti ki, keşke şarkı bitmeseydi de o sözü söyleyebilseydim diyorum. Şarkı bitince dans da bitmişti. Ateş belimi bıraktı ve Anıl'ın yanına gitti. Eray ve Eylül masaya oturdular, Eray baş parmaklarını kaldırıp sırıtıyordu. Eylül için aynı şeyi söyleyemem tabii.

Ben de tuvalete gittim, elimi yüzümü yıkamak için. Girdiğimde ise Beroş yüzüne pudra sürüyordu. Bu çocuk kızlar tuvaletine mi giriyordu? Ve şarkı bitene kadar burada mıydı? Sesimi çıkartmadan lavaboya yaklaştım. Ben yüzümü yıkarken beni izledi. Yüzümü kuruladığı peçeteyi çöpe attım. "Seni o gün gördüğümden beri fazla kilo aldın sanırım," dedi suratını ekşiterek. Aynadan kendime baktım, o kadar da kilolu sayılmazdım. "Yoo, aynıyım," dedim. Yanıma yaklaşıp elbisemin kumaşını parmaklarının arasına aldı. "Pek kaliteli görünmüyor." Eteği düzeltip ona baktım, "Modacı ruhum yok, n'apayım yani?" dedim. Eliyle kendine hava göndererek dışarı çıktı, "Ay, gözlerim yandı resmen," Peşinden çıkıp masaya gittim ama Ateş Bey aceleyle kalkıyordu, hiçbir şey demeden kulağında telefon çıktı gitti. Ve yine Ateş'in gidişini izledim. Biz de çok sürmeden Anıl'a ve Berat'a veda edip çıktık.

Ateş'in nereye gittiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Keşke lavaboya gitmeseydim. Eylül'ü dürttüm ve bana bakmasını sağladım. "Sence ben kilo mu aldım?" Eylül birkaç saniye beni inceledikten sonra "Ne alaka? Nereden çıktı bu şimdi?" dedi. Omuz silktim ve bir şey demedim. Eray ortamıza geçerek '"Ben şu Berat'ı çok sevdim lan!" dedi. Suratımı buruşturdum. "Hiç şaşırmadım" Ardından gelen taksiyi çevirdim. İki aşığın yanındaki hem yalnız hem de suratsız olarak biraz fazla kalmıştım. "Yarın okulda görüşürüz. Hava mükemmelken yürüyün." dedim, ikisine de öpücük attıktan sonra taksiye bindim ve kafamı koltuğa yasladım.

Odamın kapısını yavaşça kapattım ve kendimi yatağa attım. Ne geceydi ama(!) Ateş'in nereye gittiğini deli gibi merak etmeye devam ederek elbiseyi üzerimden çıkardım. Pijamalarımı sakin sakin giyerken karnımın guruldadığını fark ettim. Eylül sayesinde yemek yerine salatamsı bir şey yemiştim ve hala açtım. Çıkardıklarımı dolaba yerleştirdikten sonra bilgisayarımı aldım ve yatağa geçtim. Facebook'a girmem için bir şey beni sürekli teşvik ediyordu. En sonunda dayanamadım ve sayfayı açtım. Ateş'in arkadaşlık isteğini kabul ettim. Fotoğraflarına bakmalı mıydım? Evet merak ediyordum ama bir yandan da karşıma Azra çıkar diye ödüm patlıyordu. Profil resmini açtığım an telefonum titredi. Ekrana baktım. Mesaj gelmişti. Gönderen kısmında 'Azra' yazıyordu. Mesajı açtığım an kendime söverek telefonu elimden bıraktım. Demek Ateş'in önemli işi Azra'ymış. Beraber fotoğraflarını atmış bana. Yüzümdeki bütün kasların gerildiğini hissediyordum. Hışımla telefonu tekrar elime aldım. 'Azra 2-Nilsu 1 :)' yazmış bir de aptal. Beni güya kendiyle yarışa sokmuştu. Ben mi Ateş'i önemseyecektim? Çok beklerdi. Ne yaparsa yapsın. Fazla yakışıklı olabilirdi. Ama bu ondan daha fazla nefret etmeme engel değildi. Ellerimle şakaklarımı ovuşturarak Ateş'in profilinden çıktım. Okunmuş olarak işaretlediğim mesajlara göz gezdirirken Alp'in attığı mesaja gözüm takıldı. "Nilsu kötü zamanlarında sana destek olmak yerine seni daha çok kırdım. Gerçekten özür dilerim. İkinci bir şansımız var mı?" Hayır Alp. Maalesef ikinci bir şansımız yok. Hele böyle karşıma çıkmayıp da salak saçma sitelerden mesaj atan bir erkekle şansım yok. Hatta bundan sonra hiçbir erkekle şansım mansım yok benim. Çünkü hepiniz beyinsizsiniz. Çünkü hepiniz düşünmekten uzaksınız. Göğüsleri güzelse ondan iyisi yok. Ben kötü olmayı tercih ederim. Mesajına cevap vermeden bilgisayarı kapattım ve çalışma masamın üzerine bıraktım.

BeklenmeyenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin