16. Bölüm

37 1 0
                                    

Bölüm çok geciktiği için kusura bakmayın bölümü yazdık ama iki kişi olsuğumuz
için bazı şeyler içimize sinmedi ve o yüzden anca yayınlayabildik. Okuyup beyenirseniz yada beyenmezsenizde bize yorum olarak bildirin , yeni bölümler için fikirleriniz olursa onlarıda yazın lütfen. Umarız beyenmişsinizdir biz emek veriyoruz çok. İyi okumalar.

BUSE'NİN AĞZINDAN;
İnsanlar çoğu zaman çoğu şeye çok çabuk alışırlar, genellikle asla kaldıramam dedikleri şeyleri bile hazmedip yaşamlarını sürdürürler. Aynı benim yeni evimize iki hafta içinde alışmam gibi. Aynı zamanda bazı şeylerede asla alışamazlar, örneğin sevdikleri biriyle olamamak gibi. Şuan , bu satırlarda son zamanlarda yaşadığım karmaşa dolu duygularımla gözlerimi yeni bir güne açıyorum ama tabiki istekli değil kapının gürültüsüyle.
Sılanın kapıyı açmış olduğunu tahmin ederek istifimi bozmadan yatmaya devam ediyordum ama aniden kapım açıldı ve karşımda herzamanki çekiciliğiyle Güney'i buldum. Ani ve kıvrak hareketlerle kapıyı kapattıktan hemen sonra yanıma uzandı ve "Özledim." deyip saçlarımdan öptü. Ama ben ona aynı tepkiyi veremedim çünkü Okyanus ve Alyadan ayrılmadığımız sürece nefessiz hissetmeye devam ediceğimi biliyordum. Sarılmamamı ve birşey söylemememi anlayamamış olacak ki "Buse iyi misin ?" Diye bir soru yöneltti. Ama kelimeleri kullanma konusunda her ne kadar iyi de olsam bir cevap veremiyordum. En sonunda "Güney benim de seni çok özlediğimi tahmin edebiliyorsundur zaten, iki hafta boyunca neredeyse her saniye seni düşündüm. Nasıl Okyanusu ve alyayı parçalamadan birlikte olabiliriz diye düşündüm ama cevap yok. Ya onlar paramparça olacaklar ya biz. Ve ben seni çok özlememe rağmen sana sarılamıyorum bile çünkü sana bi kere alışırsam ki zaten alıştım senden bidaha kopamam. " dedim ve Güneyin gözlerindeki ürkütücülüğü hissettim çünkü o da farkındaydı , biz hiçbirzaman bir olamayacaktık. Gerçekler ikimizinde ağırına gidiyordu ve elimizden hiç birşey gelmiyordu. Ve Güneyin bakışlarına , kokusuna , gözlerine bir kez daha yenik düşüp sarıldım. Kokusunu içime çekip "Ne yapacağız Güney , birşey söyle lütfen" diyerek konuşma sırasını ona vermiş oldum. Güney ise "Sen ihanet ediyoruz diyosun ya , sen daha önce hiç tanımadığın kişilere ihanet ediyorsun, ben ise kardeşim dediğim adama, bu yükün ne kadar ağır olduğunu anlaman mümkün değil, senin berke aşık olman gibi bişey ve ben de sürekli bunları düşünüyorum. Ayrıl artık Okyanustan. Seni onunla gördükçe deliriyorum zaten. Başka bi çözüm yok." Dedi ve bence gerçektende haklıydı. Haklısın diyip konuyu kapattım ve içeriye yani Sılaların yanına gittik.

Sılanın yaptığı görev paylaşımı üzerine ben mutfakta birşeyler hazırlayacaktım ve sılayla berk de salonda masayı kuracaklardı. Bu arada Güneyde ortalıktan kaybolmuştu ama çok üzerinde durmadan yumurtayı yapmaya karar verdim. Yumurtayı pişirdikten sonra susadığımı fark ettim ama rafın en arkasındaki bardağa boyum yetmediği için çırpınışlarımı sürdürüyordum. Tam bardağa dokundum derken ensemde hissettiğim nefes ve kendisiyle beraberinde gelen kokusuyla birlikte Güney bardağı kavradı ama aniden geldiği için ürküp sıçradım ve bardağı yere düşürdü mecburen parçaları toplamaya başladık. Aniden Güneyle burun buruna geldik ve benim için o an zaman durdu sanki. Gözleri, dudakları , hafif kemikli yüzünde yeni çıkmış sert sakalları, yüzüne tam uyan burnu ve muntazam saçlarıyla nefes mesafemdeydi ve bana öyle bakıyordu ki bakışları dünyayı yaktırırdı. Tabi ben Güney e dalınca ve kırık parçaları bakmadan toplamaya çalışınca elimde derin bi kesik açmam bir oldu ve 'ahh' diye bir inilti çıkıverdi ağzımdan. Güney beni kucaklayıp sandalyeye oturttu ve pansuman yapmaya başladı. Son olarak yara bandınıda yapıştırdı ve romantikliği saniyesinde bitirererk "Görmeyeli ağırlaşmışsın, yerden sandalyeye kadar bile zor taşıdım." Dedi ve gülmeye başladık. Tam bu esnada kapının çalışıyla gülüşümüz kesildi ve kapıya yöneldik.

MIKNATIS AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin