''Bakışları ok gibi kirpiklere maruz bırakan insanlar tanıdım.''
Biten bir günden daha güzeli, rahatsızlık vermeyen bakışlardır. Sürekli ördüğüm saçlarım ve uzun tercih ettiğim okul eteğim, sevgili(!) zengin kolejinde alay konusu olmaktan öteye geçememişti. Bir çok öğrenciyle sırf burslu diye dalga geçenler, varoş zengin kızını iğnelemekten geri durmamışlardı. Ben ise üç maymunu oynamaktan ileri gidememiştim.
Sadece evde topuz yaptığım kızıl saçlarımı düzelttim ve daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Dinlendirici gözlüğümü çıkardım ve kaldığım sayfanın kenarını kıvırarak kitabı kapattım. Gökyüzü mavisi gözlerimin dinlenmeye ihtiyacı vardı.
Gözlüklerimi siyah kabının içine bırakıp, komodinin üzerine koydum ve annemin bıraktığı ılık ballı sütümü içtim. Küçükken büyüleyici bir sese sahip olacağımı hayal ederdim fakat hayal olarak kalmıştı. Şimdilerde sırf alışkanlıktan içiyordum.
Gülümsedim...
Çocukluk anılarım gözlerimin önünde beliriyordu. Küçük Esin üzerine giydiği mavi elbisesinin uçlarıyla tuttuğu tenceredeki sütü ocağın üzerine yerleştirmiş, etrafta kibrit arıyordu. İlk kez o gün keşfetmişti yanmanın nasıl acı bir şey olduğunu. Abisi Armağan yetişmese evi bile yakabilirdi.
Süt için yapamayacağım şey yoktu o zamanlar. En büyük ödül, annemin ballı sütü ve tarçınlı kurabiyeleriydi. En büyük neşem, özgürlüğe uçurduğum uçurtmalarımdı. Ve en büyük mirasım, babaannemin her sabah tarayıp özenle ördüğü kızıl saçlarımdı. Ondan örgülü kalmıştım işte...
Kirpiklerimde ıslaklık fark edince kendime geldim. Ağlayamazdım. Babaannem ''Ağlamazsan ve uslu bir çocuk olursan rüyalarına gelirim.'' demişti. Ona verdiğim sözü tuttum ve kirpiklerimden düşecek olan yaşı son anda sildim.
Odamın kapısı paldır küldür açılınca yerimde korkuyla zıpladım. ''Abi! Bu evin kurallarına ne zaman uyacaksın?''
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Abim koyu kahve saçlarını karıştırdı ve kapının girişindeki siyah koltuğa kendini bıraktı. ''Geçen gün ödünç aldığın mavi gömleğimi almaya geldim.''
Neredeyse az önce yaptığım uyarıyı duymadığını düşünecektim. ''Giyiniyor olabilirdim!'' diyerek sert çıkıştım ve arkamda duran yastığımı ona fırlattım.
Yastığı havada yakaladı ve ''Sen giyinirken kapıyı kilitlersin. İstersen olayı dramatize etme Esin!'' dedi.
Bu söylediği şeye gözlerimi devirdim. Aramızda sadece iki yaş vardı. Beş sene bebek sahibi olamayan ailem, abim varlığını ilan edince ismini Armağan koymuştu. Deniz mavisi gözleriyle ego yığınıydı. Yine de onu çok seviyordum.
Gülümseyerek dolabıma ilerledim ve en üst rafa rast gele attığım mavi gömleği alıp abime verdim.
♣♣♣
Aynanın karşısında kendimi izliyordum. Uzun kızıl saçlarım, mavi gözlerim ve hatırı sayılır düzgünlükte burnumla güzel görünüyordum. Tabii bakmak ve görmek aynı şeyler değildi! Mesela ben bütün güzelliklerimin farkında iken, çevremdekiler saf ve güçsüz tarafımı görüyordu.
Sessiz bir küfür mırıldanıp yatağımın üzerine koyduğum aynaya elimin tersiyle vurdum. Ne olursa olsun ben örgülüydüm ve öyle de kalacaktım! İnsanların ne düşündüğü ya da arkamdan ne söyledikleri umurumda değildi!
Sinirle saçlarımı taramaya başladım. Bugün canım taç şeklinde bir örgü yapmak istiyordu. Tek başıma beceremediğim için anneme çağırmayı akıl ettim. ''Anne! Bakar mısın?''
Annem üzerindeki zümrüt yeşili gömleğinin alt düğmelerini ilikleyerek içeri girdi. ''Efendim Esin?''
Tarağıma yenik düşen kopan saçlarımı temizlerken ''Bugün taç şeklinde örgü yapmak istiyorum. Yapar mısın?'' diye sordum.
Annem olumlu anlamda başını salladı. Ben başımı önüme eğince ''Hala örgülü saçlarınla etrafta dolaşmak konusunda kararlısın yani...'' diye söylendi.
Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. ''En azından her gün aynı model yapmıyorum ve çocuk gibi iki yanımdan örmüyorum. Bence bardağa dolu tarafından bakmalısın.'' dedim.
Annemin dalga geçen kahkahası kulaklarımı esir aldı. ''Sen mi saçlarını iki yandan örmüyorsun?''
Düşünüyormuş gibi sesler çıkardım ve yenilgiyi kabul edip nefesimi dışarı üfledim. ''Tamam, kabul. Ama arada yapıyorum.'' dedim ve gülümsedim.
Annem tekrar güldü. '' Başını kaldır.''
Söylediğini yapıp başımı kaldırdım. O örmeye devam ederken annemi izlemeye başladım. Düzgün yüz hatlarına sahipti. Sarıya boyattığı kısa saçlarına maşa yapmıştı. Gökyüzü mavisi gözlerinin altına sürdüğü yeşil göz kalemi 'ben buradayım' dercesine kendini belli ediyordu. Dudaklarına sürdüğü bordo ruja kelime dahi bulamıyordum...
Aslında annem gecesi gündüzüne uymayan biriydi. Derslerim ve müzik konusundaki başarım sayesinde benimle gurur duyuyordu. Kıyafetlerim, saçlarım ve ezik yanımdan ise nefret ediyor diyebilirim.
Ne zaman konu alışverişten açılsa; o hep en güzel, en moda kıyafetleri almamı istiyordu. Ben ise normal, göze batmayan şeyler tercih ediyordum. Gören 'Aylin Hanım'ın kızı bu mu?' deyip, tekrar bakardı. Tezatlık işte...
''Bitti.''
Annemin sesiyle birlikte kendime geldim. ''Teşekkür ederim anne.'' dedikten sonra yatağın üzerine ittiğim aynayı elime aldım ve kendime bakmaya başladım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Annem odadan çıkarken, komodinin üzerindeki okuma gözlüklerimi burnumun üzerindeki yerine yerleştirdim ve çantamı alıp çıktım. Eğitim Koleji beklemezdi!
♥♥♥
Yeni bir kurgu ve yeni bir hikaye ile sizlerle buluştum. Cennet'te Görüşürüz isimli hikayemi yazarken, bir yandan da Hayal-et Sevgilim'i yazacağım. İlk bölüm olduğu için kısa kesiyorum. :)
Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin. Bir sonraki bölümde görüşürüz... ♥