Bölüm-18

291 25 15
                                    

Şarkı ile Birlikte Okuyun. İyi Okumalar..!!


Harry

Sabah Riva'yı bulamayınca, her yerde onu aramaya başladım. Gidebileceği her yere baktım ama ondan bir iz bile bulamadım. Tüm eşyalarını alıp gitmişti üstelik. Bizimkiler belki biliyorlardır diye onların yanına gittim. Onların olduğu yurda girdim ve biraz ilerledikten sonra, sağımdaki koridorun sonundaki balkonda olduklarını gördüm. Bir şeyler konuşuyorlardı ve onlar biliyorlardı belli ki.

Balkona ulaşıp kapıyı yavaşça araladığımda hepsi yüzünü bana döndürdü. Drake'in yüzünde tamamen öfke vardı. Diğerlerinin ise kırgınlık ve biraz öfkeydi.

"Riva nerede?" diye sordum ama kimse cevap bile vermedi. "Nerede dedim?!"

"Siktir git Harry! Şimdi mi Riva aklına geldi? Kıza ne yaptıysan çekip gitti. Bugüne kadar biz bile ona sesimizi çıkarmadıysak sen hiç çıkaramazsın. Seni her şekilde korumaya çalışan, kendi canını senin için harcayacak bir kıza sen bunları nasıl yapabiliyorsun?..." Drake hem öfkesini kusuyor, hem gerçekleri yüzüme vuruyor, hem de damarlarımdaki kanın akışını durduruyordu.

"Riva zor biri olsada biz onu seviyorduk. Bu ortamlar sana uygun gelmediği için üzgünüz. Biz temiz aile çocukları değiliz... Siktir ya ben o kızın senin yüzünden dayak yediğini ve yüzündeki kanları kendi ellerimle temizlediğimi hatırlıyorum."

Riva'nın benim yüzümden dayak yemesi oldukça kötü bir şey. Gerçekten benim için birçok şeye katlanmış mıydı? Belkide fazla ileri gittim. Ama elimde değildi o çocuğun yanına gittiğinde kırılmıştım. Josh'tan uzak duruyor ama başkalarına yakın davranıyordu.

"Onun yerini bana söyle." dedim birden.

"Hah! Sen onu rüyanda görürsün. Uzak dur ondan Harry."

Drake'i hazırlıksız yakaladım ve onu yakalarından tutup duvara tosladım. Austin bizi ayırmaya çalışıyordu ama başaramıyordu bile.

"Söyle dedim!" diye kükredim. "Onu kovdun, şimdide gelmesini mi istiyorsun? O senin git deyince giden, gel deyince gelen köpeğin değil. Böyle eline bir şey geçiremezsin."

"Elime bir şey geçirmek için değil, yanlışımı düzeltmek için onu bulmak istiyorum. Ve o benim köpeğim filan da değil. O senin gibi kaniş değil." Burnuma kafasını geçirdiğinde yeri tosladım. Üstüme çıkıp bana vuracağı sırada yumruğunu tuttum ve onunla yer değiştirip, kendi yumruklarımı yüzüne geçirdim.

Çenesine geçirdiğim sert bir yumrukla, ağızından balgam karışımlı kan çıktı. "Harry yeter!" dedi Bianca. Sesi beni kendime getirdi. Drake yerde öksürerek kendini toplamaya çalışıyordu.

"Defol Harry!" dedi Marissa yoğun rus aksanıyla.

Dediğini ikiletmeden bulunduğum balkondan çıktım. Ellerimde biraz olan, ama burnumdan akan yoğun kan beni direk tuvalete yöneltti. Tuvalete girer girmez musluğu açıp kendimi temizledim. Burnumdan kan gelmeyeceğini anladığımda suyu kapattım ve sakin olmaya çalıştım.

Bu kız bir anda nereye gidebilir ki? Okulda olamaz. Eğer olsaydı hemen ortaya çıkardı ve o aptal değildi. Onu bulacağımızı bile bile asla burada durmaz. Dışarıda olduğu kesinlikle belli ama nerede? Riva bu kadar zor olmak zorunda mısın?

Düşüncelerimden beni çeken tuvaletin kapısının açılmasıydı. Bianca şuanda erkekler tuvaletine girmişti. Gerçekten girerken zorlanmamıştı. Gözlerimin içine derin derin baktıktan sonra yine kapıya yöneldi. Ne yani sadece bu muydu?

"Onu bulmak istiyorsan, onun gibi düşünmelisin." dedi gitmeden ve kapıyı kapattı.

Bunu söylemek gerçekten kolay ama onun gibi düşünmek bana imkansız geliyor. Kendisini sır gibi saklayan bir kız gibi nasıl düşünebilirim?

Tuvaletten çıkıp direk bahçeye ulaştım. Herhangi bir banka oturdum ve ellerimle yüzümü kapladım. Uzun zamandır ilk defa böyle yalnız duruyordum. Sanki Riva'ya alışmış gibiydim. Her ne kadar sert konuşsada veya sinir etsede onsuz kendimi yalnız hissediyordum. Saat on ikiye geliyordu ve benim staja gitmem lazım... Aslında hiç gidesim bile yok. Özellikle kurşun yaram tazeyken...

Tabii ya! Staj! Aynı yerde staj görüyoruz. Bugün staj var ve o kesin bugün gelecekti. Elbette aptal değildi, ama staj zorunluluk gerektiriyor. Ayaklanıp otoparka koştum. Josh'ın bize kullanmamız için verdiği arabaya binip, olabildiğince büyük bir hızla şirketin yolunu tuttum.

Şirkete vardığımda, arabayı park ettim. İnsanlara çarparak ve özür dileyerek koşmaya başlamıştım bile. Asansör tam kapanacağı sırada yetiştim ve binip bizim bulunduğumuz katın düğmesine bastım. Sabırla kata geldiğimde ilk işim bizim odamıza bakmak oldu. Umutla Riva'nın orada olduğunu düşünürken Bay Tomlinson oradaydı.

"Ah Harry..." dedi gülümseyerek ve yanıma geldi. "Gelmene çok sevindim, yapmamız gereken çok iş var."

"P-Peki Riva?!" dedim merakla. Bu soruma şaşırmıştı. "Senin haberin var sanıyordum." Bacaklarımı hissetmiyordum galiba. "N-Neyi?"

"Riva bundan sonra stajını benimle internet üzerinden tamamlayacak. Evde yapmak istediğini söylediğinde, bende ona belge düzenleme ve faks işlemleri görevini verdim. Sanırım psikolojik bir sorunu var."

Kesinlikle var! Onun aptal olmadığını biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Ne yapmak istiyordu? Kendi izini kaybettirip, onu yokmuşuz gibi saymamızı mı?

"A-Anladım... Şey ben bugün stajı mı yapmasam olur mu? Dün çok fena düştüm ve belimi sakatladım." deyip, belimdeki kanlı sargı bezini gösterdim. Anında yüzünü buruşturmuştu.

"Ah tanrım gerçekten kötü. Tamam bugünlük izinlisin." dedi. Ona teşekkür ettim ve odadan çıktım. Derin bir nefes verdim ve saçlarımı kazımamak için kendimi çok zor tuttum.

Şuan bulunduğum durum o kadar sinir bozucu ki. Başım gerçekten atlı karınca gibi dönüyordu. Hatta birazdan duracak ve ben pes edecekmişim gibi hissediyordum.

Şirketten çıktım ve tam otoparkın orada arabama yaslanıp düşünmeye devam ettim. Aslında artık doğru düşünemiyordum bile. Sadece... bir umut.

"Uzun zaman oldu." Bakışlarımı yerden kaldırıp, karşımda Josh ile karşılaştım. Sakın Riva ile yaşadıklarınızı anlatma Harry. Yoksa ona bir şey yapar.

"Şey evet. Nasılsın?" deyip elimi uzatıp tokalaştık. "Şaşkınım." dedi. Zor olsada karşısında gülümsemeye çalıştım.

"Riva'nın okulu terk ettiğini duydum." Ne diyecektim şimdi? Josh biz birlikte şehvetli günler geçirdik ve sonra kavga edip gitmesine sebep oldum. Asla bunu söylemeyecektim.

"Sürekli tartışıyorduk. Yani ben başka bir plan kurmak isterken o başka şeyler söylüyordu, ve sürekli tartıştığımız için kendi başına çalışmak istediğini söyledi."

Gerçekten bir senarist olmayı düşünebilirim. Kendimi bile sorgulamadan, bir anda her şey ağızımdan çıkıvermişti. Kaşları yavaşça havaya kalktı ve bana inanmayan gözlerle baktı.

"Bana yalan söylenmesinden hiç hoşlanmam Harry..." dedi ve diz kapağıma bir tekme atıp yere düşmemi sağladı. Ben acıyla inlerken o konuşmaya devam etti.

"Sen korkağın tekisin ve bugüne kadar yaptığınız her şeyden haberim var. Eğer yaşamak istiyorsan bana itaat edip asla yalan söylemeyeceksin." dedi ve yine dizime tekme attı.

Ah sikeyim! Ona da zarar verdi mi acaba? Belkide. Ayağa kalkmak istesemde bacaklarım çok acıyor ve ağrıyordu.

"Şimdi defol git okula." dedi ve bana son bir kez bakış atıp yürümeye başladı.

"Ah bu arada..." Yine ona baktım. "Bundan sonra onu görmeyecek olsan bile... Karımın peşini bırak ve ondan uzak dur."

O an sanki bütün buzlu sular üstüme dökülmüştü.

Scream [h.s]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin