48. Bölüm

103 10 0
                                    

Ada Ecrin Deniz
Nedense heyecandan ölmek üzereydim. Çünkü az sonra Rüzgar abiyle tanışacağım. Evet, Deniz beni ve Güneş'i okul çıkışında almıştı. Yusuf da bizimleydi.
Aklımda hep acabalar dönüp duruyordu. Acaba nasıl biridir? Acaba beni sever mi? Deniz ve Güneş'ten dinlediklerime göre biraz sert birisiymiş. Yani yabancılara karşı. Acaba bana da sert davranır mı?
"Daldın?" Deniz'in neşeli sesiyle ona döndüm. Ben ne kadar daha sonra gelip tanışmak istesem de Deniz Bey kabul etmemişti.
"Abin beni sever mi?" Güldü. O gülünce arkada oturan Yusuf ve Güneş susmuşlardı. "Neden sevmesin ki?" Sıkıntıyla dudaklarımı büzdüm. "Sen dedin ya yabancılara karşı serttir biraz diye!" Deniz göz ucuyla bana bakïp tekrar yola dönmüştü. Yan profilden bile çok güzeldi insafsız. "Sen yabancı mısın ki?"
"Eh yani!" dediğimde yine göz ucuyla baktı. "Sen yabancı değilsin Ada. Sen benim sevdiğim kızsın. Üstelik abim seni çok merak ediyor."
"Sahiden mi?" Deniz başını salladığında neredeyse utançtan ölecektim. Ne demekti ya seni çok merak ediyor demek! Demek ki Deniz abisine beni anlatmıştı. Yanaklarımın ısındığını hissettiğimde elimle yüzüme hava yaptım. Burası çok mu sıcak olmuştu ya!
"Deniz ya! Abine beni mi anlattın?"
"Evet!" Bu kısımda inkar etmesi falan gerekiyordu sanki değil mi? Ama tabi konu Deniz olunca her şey ters olmak zorunda.
"Of uyuzsun ya. Neyimi anlattïn."
"Bunda bu kadar büyütülecek ne var ki? Abime sevgilimi anlatamaz mïyım?" Sinirle iç çektim. "Anlatırsïn tabi ama utanırım ben."
"Utanma. Hem eminim abim seni çok sevecek!" Bu biraz olsun içimi rahatlatmıştı. Çünkü Deniz abisine çok değer veriyordu ve ben onun değer verdiği birisinin beni sevmesini tüm kalbimle isterdim.
"Pazar günü kaçta buluşuyoruz?" Yusuf araya girince dönüp arkaya baktım. İkisi yan yana o kadar güzel duruyorlardı ki... Onların hiç mutsuz olmasını istemiyordum ama hayat çoğu zaman adil davranmïyor işte!
"Sekizde bize gel işte. Oradan Adaları alırız. Ha bu arada abim de gelebilir." Pikniği düşündükçe mutlu oluyordum çünkü bu tür seyler hep insanları bir araya getiriyor. Yani ne bileyim ben bi pikniğe gittiğimde etraftaki yabancı insanlarla tanışmayı, konuşmayı ve hatta pikniğin vazgeçilmez olan oyunlarını oynamayı çok severim.
Sonunda Denizlere geldiğimizde arabadan indik. Şimdi daha da heyecanlïydım. Sanırım Adnan amca da evdeydi ve onu düşündükçe yerin dibine geçmek istiyordum. Çünkü ne olursa olsun bizim ilişkimizi onaylamıyordu.
"Ada, hadi!" ben yine düşüncelere dalmışken Deniz bana seslenmişti. Ona baktığımda elimi bana uzattığını gördüm. Gülümseyip elini tuttuğumda Yusuf ve Güneş'in ardından eve ilerledik. Zile Güneş basmıştı. Esma teyze kapıyı açïp da karşışında bizi görünce gülümsedi. Bizi görmek onu mutlu etmişe benziyordu. Tabi gözleri Yusuf'a kayınca solan yüzü bunun tersi olduğunu ispatladı.Güneş'in dediğine göre annesi artık Yusuf'u istemiyormuş. Ama Esma teyzeciğim senin istediğin olacak iş değil ki! Bu ikisi birbirlerini bu denli seviyorlarken hem de...
"Hoş geldiniz! Geçin bakalïm!" Kadïnın gülen gözleri bir anda sönmüştü resmen. Bir an Deniz'in de anlamasından korktum. O annesinin Yusuf'u istemediğini öğrenirse bunu sonuna kadar sorgular ve olanları öğrenirdi. İşte o zaman kıyamet kopabilir.
Hep birlikte içeri geçtiğimizde çanlarımızı ve montlarımızı vestiyere bıraktık. Ben tam Güneş ve Yusuf'un arkasından gidiyordum ki elimin tutulmasıyla durdum. Deniz elimi tutmuştu. Ona bakınca gülümsedi ve bir şey olmamïş yürümeye başladï.
"Deniz elimi bırak ya! Ayıp!" tınlamadı bile. "Kime göre neye göre ayıp?" ofladım ve sustum. Bu çocukla baş edemezdim ki ben!
Salona girdiğimizde resmen inlemiştim çünkü Adnan amca da buradaydı. Ve biz el ele tutuşuyorduk. Öldürün beni nolur!
"Hoş geldiniz çocuklar!" Adnan amcanın gür sesi salonda yankılandığında zor da olsa ona baktım ve ağzımın içinde mırıldandım. "Hoş bulduk!" Gözüm ayağa kalkan genç adama çarptıgında bir an kendimi Hollywood'a falan düştüm sanmıştım. Ne yani Rüzgar abi bu mu? Tamam resimlerini falan gördüm ama ne bileyim resimlerde simdiki kadar yakisıklı degildi. Ama şimdi karşımda Yusuf'a sarılan adam resmen mankenlere taş çıkartacak cinsten.
"Güneş!" Konuştuğunda yutkundum. Lan tövbe tövbe de bir insanın sesi bu kadar çekici olabilir mi ki? Yuh amk!
"Abim! Hoş geldin! Ay çok özledim ya!" Güneş ve Rüzgar abi sarılırlarken ben Deniz'in elini tutuyordum. Aslïnda iyi olmuştu elimi tutması. Yoksa ben heyecan ve utançtan düşüp bayılabilirdim.
Güneş ve Rüzgar abi ayrıldıklarında tüm gözler Deniz ve bana döndü. Bir an kendimi sergilenen bir eser gibi falan hissetmedim değil! Rüzgar abi gözlerini dikmiş bana bakıyordu ve evet, ben utancımdan ölmek üzereydim.
"Demek Ada sensin!" Valla sen öyle öldürmek ister gibi konuşacaksan ben on sekiz yıllık adımı değiştirebilirim ya! O nasıl ses öyle? Düşmanına göz dağı verir gibi.
"E-evet. Ben Ada!" Rüzgar abi Deniz'e bakıp gülümsediğinde Deniz de bana bakmıştı. Bir an gözüm Adnan amcaya kaysa da bize kınayanan gözlerle baktığını görür görmez  hemen kaçırdım gözlerimi.
"Ben de Rüzgar! Biliyorsundur zaten!" hızla başımı sallarken bir Deniz'e bir bana bakan bu yakışıklı adamın benden hoşlanıp hoşlanmadığını düşündüm. Umarım hoşlanmıştır.
"Biliyorum! Tanıştığıma memnun oldum!" Rüzgar abi başını sallayıp Deniz'e baktığında ben de elimi tutan sevgilime baktım. Deniz bana dönüp gülümsedikten sonra elimi bıraktı. İki kardeşin kucaklaşmasını izledik sonra! Birbirlerinin sırtlarına vurarken çıkan tok ses sessiz salonda yankılandı. Esma teyzenin gözleri dolmuştu. Eh yani sonuçta kadının evladı ta nerelerden geldi!
Deniz ve Rüzgar abi ayrıldıktan sonra Deniz elini belime koyup beni yanına çekti.
"Bahsettiğim kadar çirkin mi sence de?" Herkes onun bu dediğine gülerken ben kaşlarımı çatmıştım.
"Çok da değil!" Rüzgar abi de Deniz gibi benimle dalga geçince ona baktım. Ulan daha yeni tanıştık biz, sen az dur hele ya!
"Ama bak çenesi tam da sana anlattığım gibi çok düşük!" Dirseğimi Deniz'in karnına geçirdiğimde acıyla iki büklüm oldu. Bu sefer de herkes  buna gülmüştü.
"Yavaş be tatlı cadı! Deldin böğrümü!" Omuz silktim. "Benim hakkımda düzgün konuş o zaman!" Deniz güldüğünde göz ucuyla bizi izleyenlere baktım. Adnan amca bile bıyık altından bize gülüyordu. Yine yanaklarım yanmaya başlamıştı. Başımı yere eğdim. Resmen ortalık şebeği olmuştum.
"Ay kızla uğraşmayın! Hadi geçin oturun!" Esma teyze iki oğluna da iltümatomu verince geçip oturduk. Rüzgar abi Deniz'in diğer yanına otururken ben de diğer yanına oturmuştum. Tam karşımızdaki ikili koltulta Esma teyze ve Adnan amca, çaprazımızdaki tekli koltuklara da Yusuf ve Güneş oturmuslardı.
"Eee okul nasıldı?"
"Anne bıkmadın şu soruyu sormaktan ya!" Güneş sitemle konuştuğunda içimden güldüm. Bu soru anne babaların vazgecilmeziydi valla.
"Ay kızım ne var ama ya?" Anne kız konuşurlarken yanımda abisiyle konuşan sevgilime döndüm. Rüzgar abinin yolculuğu hakkında konuşuyorlardı. "Ben alıştım artık saatlerce uçmaya. Pek yorucu gelmiyor!" Diyen Rüzgar abi göz ucuyla bana bakmıştı. "Valla ben o kadar saat oturmaktan nefret ediyorum. Sen iyi dayanıyorsun sürekli sürekli!" Deniz yüzünü buruşturmuştu. "Ne yapayım oğlum. Mecburiyetten alıştım." Rüzgar abi yine göz ucuyla bana baktıktan sonra sırıtıp başıyla bizi gösterdi. "Hem onu bunu boş ver de anlat bakalım. Nasıl başladınız?" Deniz dönüp bana baktığında gülümsedim. "Valla abi!" deyip abisine döndü. "Bu cadı çok inat etse de sonunda yola geldi!"  Sinirle koluna dürttüğümde bana bakıp sırıttı sırıtık!
"Yalan mı kızım?"
"Bana kızım deme babacım!" Deniz ona babacım dememe sinir olmuş olacak ki kaşlarını çattı. "Sana da şaka yapılmıyor!" Ona aldïrmayıp Rüzgar abiye döndüm. "Rüzgar abi Amerika nasıl? Çok mu güzel?" Rüzgar abi gülüp başını salladı. "Evet, çok güzel. Yani bana göre öyle."
"Eminim çok güzeldir. Sen neresindeydin?"
"New York!" anında kaşlarım kalkarken dudaklarımı büzdüm. New York'ta olduğunu bilmiyordum. "Hmm!" dedim sadece! Rüzgar abi de benim gibi kaşlarını kaldırdı. "Hayırdır? Beğenmemiş gibisin?"
"Yani ne bileyim New York sıkıcı bence. Şöyle Las Vegas, Los Angeles, Kalofornia olmadı Miami falan olsaymış!" Deniz de Rüzgar abi de gülmüşlerdi. Ay ne dedim  ki şimdi ben ya? New York bana göre sıkïcı.
"Sen fazla film izlemişsin bence!" Rüzgar abi böyle dediğinde omuz silktim. "Bana göre New York sıkıcı. Yani her yer devasa binalarla kaplı. Beni boğar o tarz yerler!"
"Aslında New York'ta da çok güzel yerler var. Bence gelsen seversin!" Gülümsedim. "Kısmet olursa gelirim belki bir gün!"
Bizim kendi aramızdaki sohbet diğerlerini sıkmış olmalı ki Esma teyze ayaklanıp hepimizi sofraya davet etti. Bir on dakika sonra masaya oturduğumuzda Güneş ve ben Esma teyzeye serviste yardım ettik. Yemek Esma teyzenin Yusuf'a kötü bakışları dışında epey eğlenceliydi. Deniz ve Rüzgar abinin tatlı atïşmaları hepimizi güldürmüştü. Hatta bazen ikisi bir olup topu bana attılar. İki kardeş benimle minik atışmalara bile girdiler.
Rüzgar abi açıkçası beklediğim gibi fazla sert birisi değildi. Yani ben Deniz'in dediklerine bakarak kaşları çatık birisiyle tanışacağımı düşünüyordum. Halbuki Rüzgar abi fazlasıyla güleç yüzlü ve eğlenceli birisiydi. Üstelik sürekli Deniz'e ve bana takılmasına bakarsak beni de sevmiş gibiydi. Ben de onu sevmiştim.
Güneş Bartın
Yemekten sonra erkekler salona geçerken biz de mutfağı toparladık. İşimiz bittiğindeyse salona, erkeklerin yanına gittik. Yusuf aynı yerinde oturuyordu. Ona gülümseyip yanındaki tekli koltuğa oturdum. O da bana gülümsemişti. Aslında o bugün buraya gelmek istememişti ama abimin ısrarı üzerine gelmek zorunda kaldı. Çünkü hala annemle konuşmuş değil ve hala annemden onay almadı. Dolayısıyla eve girdiğimizden beri gergin. Tabi onun kadar annem de gergin ama belli etmiyor.
"Ee Yusuf! Sen ne yaptın?" Rüzgar abim kaşlarını kaldırmış Yusuf'a bakıyordu.
"Ne yapayım Rüzgar abi! Bildiğin gibi her şey!" Yusuf'un gözleri bir an bana kaysa da hemen kaçırmıştı gözlerini. Sırıttım onun bu haline. Çünkü Rüzgar abimden korktuğu çok belliydi. Ne kadar benim için Deniz abimi bile karşısına almıs olsa da Rüzgar abim onu gerçekten korkutuyordu. Çünkü Rüzgar abim eğer bir şeyi onaylamıyorsa o şeyin olmaması için her şeyi yapabilir. Kısacası epey inatçı ve dediğim dedik birisidir.
"Ada babanla konuştum geçen gün!" Babamım seaiyle hepimiz ona baktık. "Sesai kötü geliyordu. Bir şey mi oldu?" Gözüm Ada'ya kayarken yutkundum. Babam da tam bunu soracak zamanı bulmuştu valla!
"Biz babamla konuşmuyoruz Adnan amca!" Babam kaşlarını çattı hemen. "O ne demek öyle?"
"Annem ve babam boşanıyorlar. Biz da babamla konuşmuyoruz o yüzden!" Bir an salon ölü bir sessizliğe gömüldü. Annem de babam da duydukları karşısında şaşkına dönmüşlerdi. "Ay ne demek boşanıyorlar Ada? Ne oldu böyle birden?" annemin sesi ne kadar üzgün olduğunu gösteriyordu resmen. "Esma teyze siz bu konuyu annemle konuşsanız! Ben konuşmak istemiyorum bunun hakkında!" Ada zaten şu sıralar epey kötü durumda olduğu için konuşmak istememsi normaldi. Sonuçta ailesi parçalaniyor.
"Tamam canım. O zaman ben Sevda'yla konuşurum!"
"Anne zatenSevda teyze pazar günü buraya gelecek!" Annem başını sallamıśtı sadece. Zaten sonra da bu konu kapatıldı.
Epey bir sohbet ettikten sonra Yusuf gitmek için ayaklandığında ben de onunla birlikte kalktım. Yusuf herkesle vedalaştıktan sonra birlikte çıktık salondan.
"Yarın görüşürüz!" dediğimde gülümseyip bana döndü. "Gidince mesaj atarım!" yaklasıp dudağıma  minik bir öpücük kondurduğu sıra arkamızdan bir öksürük sesi geldi. Biz aceleyle birbirimizden ayrılırken dönüp kimin geldiğine baktım. Ve baktığımla kaldım. Biz bittik lan! Öldük valla biz!
"Rüzgar abi!" diyen bendim. Korkum sesime yansımıştı. Bize çatık kaşlarla bakan abim yaklasıp tam karşımızda durduğunda içimden bildiğim tüm duaları ediyordum ne yalan söyleyeyim.
"Demek sevgilisiniz! İyi! Aferin! Sonunda yola gelmişsiniz!"
"Ha?"
"Ne?"
Yusuf da ben de şaşkınlıkla abime bakarken o bizim bu halimize sırıtmıştı.
"Salak salak bakmayın bana! Birbirinizi sevdiğinizi biliyordum!"
"Sahiden mi?" desiğimde abim bana bakıp gülümsedi. "Evet!"
"Kızmadın mı yani?" Yiauf konuştuğunda bu sefer ona bakmıştı. "Aslında kızdım. Ama bana söylemediğiniz icin kızdım!" neredeyse şaşkınlıktan ölecektim. Yani abim aslında bizi biliyormuş ama sevgili olduğumuzu bilmiyormuş. Vay be !
"Söyleyecektik ama sen bizden hızlı davrandın. Demek biliyordun!" Diyen Yusuf'tu.
"Sana bakan herkes Güneş'i sevdiğini anlayabilir. Eninde sonunda bir araya geleceğinizi biliyordum zaten!" Abim kolunu uzatıp beni kolunun altına aldığında ona sarıldım.
"Ama yine de şunu söylemek zorundayım! Kardeşimi üzersen benden çekeceğin var!" Yusuf'un gözleri anında bana dönmüştü. Ve ben gözlerindeki o hüznü kalbimin en derinlerinde hissetmiştim. Biliyordum. Yine bana yaptıklarını düşünüyordu.
"Onu asla üzmeyeceğim!" bunları söylerken gözlerini benden hiç çekmemişti. Ama sonra abime bakıp gülümsedi. "Bana bu konuda güvenebilirsin!"

BİZ GENCİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin