24. Bölüm

196 17 0
                                    


Ada Ecrin Deniz

Eve geldiğimde hala yüzümde aptal bir sırıtış vardı. Dün olanlara rağmen bugün çok güzel geçmişti. Hele Deniz'in bana dediği o sözler! Resmen pişmiş kelle gibi sırıtmama neden olmuştu. Tamam, öyle iki çift güzel söze aldanacak kadar saf bir kız değilim ama hoşuma gitmişti işte ya! Böyle içim bir hoş olmuştu. Yani ilk defa bir erkekten hoş bir kelime duymuştum.

"Ada! Güneş aradı az önce!" Annemin salondan seslenmesiyle sırtımdaki çantayı yere bırakıp salona girdim. Benim cep telefonum olmadığından arkadaşlarım ev telefonunu arıyorlardı.

"Ne dedi?" annem elindeki dantelden başını kaldırıp bana baktı. "Gelince beni arasın dedi!" Başımı sallayıp telefonu aldım ve odama gidip yatağıma oturdum. Güneş'le neredeyse bir sat konuştuk. Bana Yusuf'u anlatıp ne kadar mutlu olduğundan bahsetti. Ben de tüm cesaretimi toplayıp bugün olanları anlattım. Ama keşke anlatmasaydım çünkü Güneş anlattıklarımdan sonra çikolata çiçeği hazırlamaya başlamıştı. Ona kalsa yarın bizi evlendirir ertesi gün yeğen severdi. Deli kız! Ama tatlı!

Akşam Gülse gelince ona da biraz olanlardan bahsettim. Biraz kızsa da sevindiğini anladım. Birlikte oturup dedikodu yapmaya başladığımızda masanın üzerine koyduğum telefon çalmaya başladı. Uzanıp alınca şaşırdım. Güneş'le daha akşamüzeri saatlerce konuşmuştuk ama yine arıyordu. Şaşkınlıkla telefonu açtım.

"Güneş? Ne oldu?"

"Ada!" Yerimde doğruldum. Sesi çok kötü geliyordu. Ne olmuştu ya? "Güneş? Ne oldu?"

"Güneş, abim!" Kalbim yerinde gümbürdemeye, göğüs kafesimi dövmeye başlamıştı. "Deniz! Ona bir şey mi oldu?" Kelimeler boğazımı yırtarak çıkmıştı. Ona bir şey olma olasılığı bile canımı nasıl acıtıyordu Allah'ım! Ne ara bu kadar içime girdi bu çocuk?

"Abim bizi öğrenmiş Ada! Yusuf söylemiş bugün." Derin bir nefes aldım. Ödüm patlamıştı bir an ona bir şey oldu diye. "Ve bir de babamla tartışmışlar. Abim hala eve gelmedi. Telefonlarını da açmıyor! Çok korkuyorum!"

"Güneş! Bence evham yapmana gerek yok! Bir yerlerde kafasını dinliyordur!" Burnunu çektiğini duydum. "Hayır Ada! O kadar basit değil. Babam ona..." Sustu. Söyleyip söylememe arasında gidip geldi bir an. "Babam ona inanmıyormuş Ada! Onun katil olduğunu düşünüyormuş!" İrkildim. Bir an gözümün önüne Deniz geldi. Kim bilir bunu öğrenince nasıl yıkılmış, nasıl hayal kırıklığına uğramıştır. İçim acıdı. Ben bile böyle üzüldüysem o nasıl hissetmiştir ki? "Güneş, ne diyorsun sen? Baban nasıl böyle düşünür?" Ağladığını duyabiliyordum. Benim de gözlerim dolmuştu.

"Bilmiyorum. Ben hiç öyle düşünmedim Ada. Abim yapmadı biliyorum. Kim ne derse desin o yapmadı." Gülse'ye baktım. Merakla beni dinliyordu. "Güneş, Tamam sakin ol. Eminim Deniz iyidir." İç çekti. "Ama ben olmadığını hissediyorum. Hem benim tanıdığım Deniz, Yusuf ve beni öğrenince gelip bana hesap sorardı. Abim beni aramadı bile. Bu iyi olmadığını kanıtlar!" Haklıydı. Deniz'i şu kısacık zamanda biraz tanıdıysam ilk yapacağı şey Yusuf'un ağzını burnunu kırmak sonra da Güneş'ten hesap sormak olurdu.

"Tamam, nereye gitmiş olabilir?" Ayağa kalkıp elimi saçlarıma daldırdım. Ter basmıştı. "Önceden Buğra abimin oraya giderdi. Ama orada da değilmiş. Gidebileceği her yere baktık Buğra abiyle. Ama yok. Çok korkuyorum! Ya- ya ona da-"

"Hayır!" diye çığlık attım. "Ona bir şey olmadı. Saçmalamayı kes! O iyi!" Ama dilimin söylediğini ne aklım ne de kalbim kabul ediyordu. İyi olsa ortadan kaybolmazdı ki? "Tamam, o iyi! O iyi!" Güneş dua eder gibi tekrarlayınca kalbim ezildi. O da benim gibi telaşlanmıştı. "Güneş sen iyi misin peki? Sesin çok kötü geliyor!"

BİZ GENCİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin