4. Gece

175 19 48
                                    

"Gece olunca kırdığı tüm kalplerin ağırlığı çöker insanın üzerine. Sabahları doğan güneş bir özür gibi aydınlatsın hepimizi."

Burak Aksak

---

Ali'nin ağzından...

Benim için artık zaman kavramı yoktu. Zamansızlığın dibini yaşıyordum. Hiçbir şeye zaman bulamıyordum, hep geç kalıyordum kendime, herkese. Ayarlayamıyordum. Yetişemiyordum zamanın akışına. Zamandan kastım Sinemdi. Çünkü Sinem benim akışımı düzenliyordu, ona göre hareket ediyor, onunla yiyor içiyor, onun hayaliyle uyuyordum her gece. Artık Sinem diye biri yok muydu şimdi? Gitmiş miydi rutubetli yüreğimden şimdi? Yarım mı kalmıştım şimdi? Şimdi mi? Zaman kavramı yoktu ki benim için...Şimdiler artık dündür benim için.

Gece'nin kör vakitleri...

Göz kapaklarım bir türlü kapanamıyordu, uykum vardı lakin uyumanın ne zamanı ne de sırasıydı. Sinem hiç böyle bir kız değildi ki; aksine anlayış sahibi bir insandı. Beynini mi yıkadılar, yoksa yokluğumda kaygılara mı düştü bilmiyorum ama ilişkimiz hayli yıpranmıştı. Belki de artık benden soğumuştur. Ne sevilecek, ne sevişilecek, ne de sevgili olunacak bir adamdım. Sevgili göz kapaklarım, artık kapanabilir misin? Biliyorum, az önce hunharca gözyaşı döktün. Hadi, fazla yorma beni de kapan...

İki saat sonra...

Sabaha az vakitler kalmıştı. Soğuk; bedenimin, kemiklerimin içine içine işlerken ben hala uyanıktım. Uyuyamayacağımı anlayınca telefonu aldım elime, doğruldum yataktan. Sinem'in WhatsApp'ına göz gezdirdim. Profilinde onunla olan fotoğrafım yoktu artık, silmişti. Durumuna baktım. Aynen şöyle yazıyordu:

"İnsanları tanışırken değil, tartışırken tanırsınız. Çünkü, öfke saklanan kişiliği ortaya çıkarır."

Biz tanış değildik ki, sevgiliydik. O kadar mı düşmüştüm gözünde be Sinem? Bu kadar küçük bir olay yüzünden olamazdı bu ayrılık. Başka bir sebebi var olması gerekti. Olmalı, böyle bitmemeli yılların aşkı...!

Parmaklarım klavyeye değdi. Sinem'e yüz yüzeyken bir şey diyemiyor, utanıyordum. Belki buradan anlar beni. Biliyorum, o şiir sevmezdi. Ama ona olan sevgimi başka türlü anlatamazdım.
"Gözlerimden öptü,
Ellerimden öptü, ellerimden.
Avuç içlerimden öptü
Unutabilir misin şimdi
Ben ölsem, unutamam."

Gönderdiğim an içimde biriken kötü duygular alarm çalarmışcasına titremeye başladı. Terliyordum. Parmaklarım titriyordu. Gelecek cevabı bekliyordum. Görüldü yapmıştı! Yataktan daha çok doğruldum ve telefona gözlerimi yaklaştırdım. 'Yazıyor...' yazmıyordu. Bekledim. Bekledim. Bekledim.

Ve birkaç saniye sonra Sinem'in profili ve çevrimiçi yazısı kaybolmuştu. Gözlerimi tutamıyordum. Engellemişti beni...

Ağlamadan hıçkırmaya başladım. Bir omuz bulsam yemin ederim dökülürdüm. Gözlerimin ucundaydı gözyaşım.

Hemen WhatsApp'ı, Facebook'umu ve İnstagram'ımı sildim. Sinem beni artık aramayacaktı. Arasa da bulamayacaktı. Çünkü ben ölüydüm artık. Benim dünyam karanlıktı, kara kurtlar vardı şehirlerimde. Üzerime sisler çöküyordu evimde. Hoş geldim zoraki hayatıma. Hoş geldim ruhsuz uykularıma. Şimdi sadece bir şarkı sakinleştirirdi beni.

Hiç kıyamam dediklerin
Kıyıyor mu hep sana
Kırılan hayallerin
Batıyor mu ruhuna

Anılar hepsi yalan
Anılar hep dört duvar
Geceler hepsi duman

MERDÜMGİRİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin