8. Mektup

148 18 23
                                    

"Ağlayacaktım neredeyse; fakat ağlamadım, yanımda beni daha fazla duygulandırabilecek kimse yoktu çünkü."

- Oğuz Atay

...

1 Hafta Sonra...

Ali'nin Ağzından...

"Dün gece hiç uyumadım Burak." dedim ağzımdaki zeytin çekirdeğini masaya koyarak. "Hep Sinem'i düşündüm, ve her düşündüğümde merak ettiğim tek şey kurcalıyor beynimi; beni neden terk etti? Yani nedir bizi böyle yapan sebep?" çayımı yudumlarken Burak konuştu;

"Abi sen de hemen pes ediyorsun." dedi ekmeğin üstüne reçel sürerken.

"Hah! Aynen Burak abi!" dedi bizi sakince dinleyip konuşmamıza katılan Selin.

"Sen sus kız! Sana kalmadı. Ne dinliyosun bizi? Yemeğini ye." dedim kızarak.

Burak ağzındaki yemeği daha bitirmeden konuştu;

"Ne bağırıyorsun kıza? Haklıyız oğlum. Sana ayrılalım dedi diye hemen bıraktın. Şimdi de karşımıza geçmiş beni neden terk etti diyorsun."

"Abi ben pes falan etmedim." dedim burnumdan soluyarak. "Kız istemiyor beni işte. Belki de o okul olayını bahane etmiştir ayrılmak için."

"Abi hata sende sen-de! İstemiyorsa zorlayacaksın. Öyle bir anda çekip atmak yok! Bana sevdiğim kız yapsın bunu vallahi alnını karışlarım." dedi Burak özgün tavrıyla. Çay bardağından kaşığı alıp Burak'ın koluna bastırdım.

"Bok karışlarsın!"

Burak bağırmaya başladı. Selin'le ben katıla katıla gülüyorduk.

"Abi her seferinde böyle yapıyorsun!" dedi kolunu tutarak. Annem geldi o sırada elindeki çaydanlıkla.

"Ne oluyor burada?" dedi boş bardaklarımızı doldururken.

"Zeynep Teyze senin bu oğlun sürekli çocuk gibi her sinirlendiğinde sıcak çay kaşığını koluma dayıyo!" dedi nefes almadan.

Annem göz ucuyla bana baktı. "Benim oğlum biraz mal sen kusuruna bakma." dedi gülerek. Sonra masaya oturup çayının şekerini attı.

"Oh be! Sizde hep üstüme gelin." dedim sitem dolu cümlemle. "Dertliyim."

"Abi sen yaratıyorsun derdi kendi beyninde! Git konuş işte! Allah Allah!" dedi Selin elindeki çatalı bırakarak.

"Sen karışma büyüklerin işine!" dedim Selin'e cevap vermeye üşenerek.

"Selin haklı, kız haklı Ali." dedi Burak. "Bak böyle devam etmez bu iş. Bu akşam olmadı yarın konuş."

Kararsız kalmıştım. Beni hala sevdiğini bilsem bir saniye durmazdım burada. Ama aramıyodu bile beni. Onu çok seviyordum hala, gözlerini, sesini, her şeyini özlemiştim. Bütün anılarımız hala gözümün önünde bana gülümsüyordu.

O kadar çok seviyordum ki saatlerle ayları, yıllarla saniyeleri karıştırıyordum onu düşündükçe. Biri gelip 'bugün günlerden ne' diye sorsa; 'on dörde sekiz var' derim...

"Bilmiyorum Burak, hiçbir şey bilmiyorum. Kafam iyi değil. Zaten Bukre'nin de gönlünü almam lazım. Gittim kızı bizden uzak tutucam diye kalbini kırdım." Burak iç geçirdi Bukre dedim diye.

"Oğlum bırak o yellozu. Ben sana kız bulucam. Hem de en güzelini, merak etme. Şöyle incecik, tam senlik, boyu boyuna posu posuna..." dedi annem keyifli keyifli.

Anneme gözlerimi devirdim. "Anne iki dakikada evlendirdin beni ya. Evlenmek istemiyorum ben." bu arada Burak'la Selin büyük keyifle bizi dinliyorlardı.

MERDÜMGİRİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin