Öyle güzel bakıyordu ki o her bana baktığında kalbim bir kuş olup kanatlanıyordu.
...
Bir süre adının etkisinde kalarak gözlerimi yummuş, ağır ağır gülümsüyordum.
Ali'ymiş adı. Ali...
Böyle nasıl desem? Adı toprak kokusu gibi oturmuştu üstüne. Hani hava bardaktan boşalırcasına yağar da, bütün toprağın kokusu üstüne siner ya. Huzur bulursun, o kokuyu tekrar tekrar koklamak istersin. İçine işleyene kadar alırsın o tarifsiz kokuyu.
Ben de toprak kokusunu defalarca koklama arzusu gibi Ali'nin adını tekrar tekrar duymak istiyordum.
"Neye gülüyorsun sen öyle? Çok mu komik adım?"
İrkildim burden Ali'nin sesiyle. Öylesine daldırmıştım ki kendimi; gülümsediğimin farkında bile değildim. Gözlerimi açtığımda bana sımsıcak bakan gözlerle karşılaşmıştım. Tek parmağımı havaya kaldırdım.
"Öncelikle gülümsemekle gülmek ayrı şeyler Ali Abi."
Güldü. "Nasıl oluyormuş o?"
"Gülümsemek bir şeye az tepki vermek. Az gülmek yani." iyice saçmalamaya başlamıştım. Alaycı gözlerle beni dinliyordu.
"Mesela ben sana bir şaka yapsam, sen gülersin değil mi? Ama gülümsemezsin. Çünkü şaka yaptım. Ve gülmezsen şakamın kötü olduğunu düşünür kırılırım. Ben sana gelip iki güzel latife etsem den gülümsersin. Çünkü gülersen beni ciddiye almadığını düşünürüm."
Kafasını yastığa yaslamış, şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
"Anladın mı?" dedim anlamaz bakışları karşısında.
Yanaklarını şişirip, kaşlarını kaldırdığı sırada "Anlamadım galiba." dedi alaycı tavrını bırakmayarak.
İkimiz de birbirimize gülümsedik. Gözlerim Ali'nin dudaklarına kayıyordu. O kadar tatlı, o kadar sevimli gülümsüyordu ki; paha biçilmez bir tabloyu andırıyordu gözümde. Kürk Mantolu Madon gibiydi. Hayır Madonna kız ismiydi. Madon demek daha güzeldi Ali için.
"Okul nasıl gidiyor bakalım?"
"Okul? Okul nasıl olabilir ki? Sevmediğim onca geri zekalıyla aynı ortamda yaşamak, her gün aynı tip insanlarla nefes almak, iğrenç muhabbetlerine kulak misafiri olmak...Ne kadar güzel olabilir?"
"Okulu bırakalı bayağı olduğu için nasıl bi' şey unuttum. Bu arada okul nasıl gidiyor derken notlarından bahsetmiştim."
"Ha notlarım? Şey...Pek iyi sayılmaz."
"Kötü yani?"
"Kötü demeyelimde, boş vermişlik."
"Dersleri umursamıyorsun yani?"
"Umursamıyorum demeyelimde, üşengeçlik."
"Ha dersler sana önemli gelmiyor yani?"
"Önemli gelmiyor demeyelimde, ders çalışma isteği yok."
"Ha kendini boş-" sözünü kestim.
"Artık şu goygoya bir son verebilir miyiz? Sonuç olarak ders çalışmayı sevmiyorum. Ama bi' o kadar da ders çalışmak istiyorum. Böyle harıl harıl ders çalışmak istiyorum sabahlara kadar. Lakin böyle; ders çalışma isteği geldiğinde üzerime bir ağırlık çöküyor, uykum falan ağır ağır geliyor üstüme."
Yüzünü buruşturdu hafiften gülümseyerek.
"O an yatak insana nasıl güzel geliyordur biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDÜMGİRİZ
Fanfiction"Sen küçük bir kız çocuğusun, bu adamı bu kadar sevmek akıl işi değil. Yapma ziyan olacaksın." dedi içimdeki avazı çıkmış kadın. Fakat, kim durdurabilirdi bu amansızca büyüyen yangını? Kim dayanabilirdi onun gece mavisi gözlerine? Adamın gözleri ilh...