GECENİN KARANLIĞI

13 5 2
                                    

Baba..

Bu kelimeyi hiç kullanmamıştım. Hayatım boyunca bir kerelik de olsa baba dememiştim. Nasıl bir duyguydu bir babaya sahip olmak? O işten geldiğinde boynuna sıkıca sarılmak, "Babacığımm!" diye seslenmek...
Bu adamın bana söylediği şeyleri hesaba katarsak o yanlış yere gelmişti ve yanlış kızı esir almıştı. Peki ya adımı nereden biliyordu? Kafam çok karışıktı. Belki onunla konuşmayı denersem birkaç bir şey öğrenebilirdim ama kaskatı kesilmiş o yüz ifadesi bana aksini iddia ediyordu. Yine de şansımı denemekte fayda vardı.
"Benim babam yok! "
Söylediğim cümleyle birlikte yüzünde alaycı bir ifade belirdi. Dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı ve gözlerini kısarak bana küçümseyici bakışlar attı. Bu surat da neyin nesiydi?
" Sen öyle san ufaklık!Gerçi benim fazla konuşma yetkim yok ama sana şunu söyleyebilirim ki baban yaşıyor ve yıllardır seni izliyor ama sen bunu göremeyecek kadar hayata küsmüş ve içine kapanmışsın."

Söyledikleri yerimde kıpırdanmama neden oldu. Yalan söylüyordu. Babamın yaşama ihtimali yoktu. O, ben daha doğmadan beni terketmişti.
Ama o gayet ciddiydi.Yüzündeki tek bir kas bile oynamıyordu.Böyle bir şey olması imkansızdı.Yüzümdeki ifadeden anlamış olacak ki yıllar geçmiş gibi gelen dakikaların sonunda bıçak açmayan dudakları aralandı ve kalbime tek tek yara açan kelimeler döküldü.
"Sen ister inan ister inanma küçük kız, baban yaşıyor ve seni artık yanında istiyor. "
Söylediği şeyler artık bende de alaycı bir ifade takınmama neden oluyordu. Yıllardır adım gibi bildiğim, acısını her hücremde hissettiğim bu duyguyu üzerine bastıra bastıra bana tekrardan hatırlatıyor, tüykerimin diken diken olmasına sebep oluyordu. İnanmıyordum ve inanmayacaktım.Ben hayatım boyunca yanlızdım. Yanımda kimse olmamıştı. Doğru düzgün sevgi bile görmemiştim. Hayatım boyunca çektiğim acılar bunun için miydi? Günün birinde daha önce hiç görmediğim birisi bana gelip beni daha doğmamışken terkeden babamın yaşadığını söylüyordu ve benden buna inanmamı bekliyorlardı. Hem ben görsem bile nereden tanıyacaktım ki?

Göz bebeklerimin kenarlarında biriken damlaları daha fazla tutamadım ve gözyaşlarımı üstüme çişeleyen yağmura karıştırdım. Göğsümde bir baskı hissediyordum. Kalbim sıkışıyordu ve nefes alamıyordum. O bana varlığında da yokluğunda da aynı hisleri yaşatıyordu.Acı....Bir sürü acı..

Gök, delinmişcesine akıtıyordu nefretini yeryüzüne. O da ben de sırılsıklam olmuştuk. Benimle son söylediklerinden sonra göz temasına bile girmemişti. Sadece sakinleşmemi bekliyordu. Hıçkırıklarım bir süre sonra iç çekişleri döndü ve derin derin nefes almaya başladım. Bir yandan yerden kalkmaya çalışıyordum bir yandan da yanaklarımda kurumaya binmiş gözyaşlarımı siliyordum.

Kolumdaki eli hissetmemle irkildim.Belli etmemeye çalışsam da ondan şuan için korkuyordum. Ne yapacağını nereden bilebilirdim ki?

Tekrardan yeşil gözler. O endişelenmiş miydi? Yoksa gözlerinden saniyelik geçen his acıma duygusu muydu?

Eli yavaşça aşağı doğru kaydı ve ellerimle buluştu. Hafif ama kendini hissettiren bir tutuştu bu.Gözlerini gözlerimden ayırmadan beni yavaşça yerden ayırdı. Üstüme yapışan kahverengi toprak yağmurla birlikte çamura dönüşmüştü ve temizlemesi bir hayli zordu.Ben kendimle cebeleşirken o hazırlanmamı bekliyordu. Sabırsız bir hali vardı. Sanki bir an önce bitirip kurtulmak istiyor gibiydi. Acaba babam korkunç biri miydi? Ondan mı bu kadar aceleyle ama bir o kadar da titiz hallediyordu işi.Tabi eğer dediği gibi hayattaysa...

Ortamdaki sessizlik kalp atışlarımı bile duyacak derecedeydi. Hava kararmaya başlamıştı ve ben artık evime dönmek istiyordum. Ama bugün hayatımın dönüm noktasını yaşayacaktım.O yaşıyor muydu? Bana bunca zaman göz kulak olmuş muydu? Kafamda bir sürü soru işaretleri vardı. Bu adama güvenmiyordum fakat artık kaybedecek bir şeyim kalmamıştı. Ailemden kalan son anının ben olduğumu düşünürken bir de babam çıkmıştı ortaya. Şansımı denemeye değer miydi? Kesinlikle!

Yolun karşısında duran araba muhtemelen ona aitti. Bu kadar pahalı bir arabayı ancak rüyalarımda görebilirdim.Siyah renkli mat arabanın kapısını benim için açtığında ilk önce tereddüt etsem de bana attığı bakışlar karşısında inatlaşmanın hiç de iyi bir fikir olmadığını anladım. Arabanın içinde hafiften burnuma dolan bir naftalin kokusu vardı. Bir erkeğin arabasına göre oldukça düzenli kullanılmış ve temizdi. Rahat hissediyordum. Ama bu kadar rahat olmak beni rahatsız etmişti. Oturduğum yerde kıpırdandığımda gözünü birkaç saniyeliğine yoldan ayırdı ve göz ucuyla beni kontrol etti. Bıyık altından güldüğünü farkedince sinirlerimin yükseldiğini yanaklarımda hissetmiştim bile.
"Neye gülüyorsun sen öyle? "
Gülüşü daha bir genişledi ve bu sefer tüm yüzüne yayıldı.
" Rahat edemedin herhalde? "
" İlk defa gördüğüm bir adamın ilk defa bindiğim arabasındayım. Sence rahat mıyım? "
Bu sefer gerçekten kahkaha atıyordu. Bu daha fazla sinirlenmeme neden oldu.
" Durdur arabayı! "
Gülümsemesi kaybolmuş, yerini hafif şaşkınlık ve birazda öfkeye bırakmıştı.
"Ne?"
"Sana arabayı durdurmanı söyledim!"
"Saçmalama! Seni burada indiremem! "
Torpido gözündeki açık kalan yerde gözüken bıçağı almamla bıçağı ona doğrultmam bir oldu. Bu sefer gerçekten sinirlenmişti.
" Bırak şunu sakın aptalca bir şey yapma! Anladın mı beni? Sakın! "
Oysaki ben hiç niyetli değildim. Şuan tek korumam olan bu bıçağı da bırakırsam tamamen korumasız kalacaktım. Bu yüzden tek kozumu kullanacaktım. Bıçağı biraz daha ona yaklaştırdığımda ani bir hareketinde bile boynunu delecek kadar yakındı. Bu benim bir adım geri çekilmeme neden olsa da pes etmedim. Beklemediğim bir şekilde ani bir frenle arabayı durdurdu ve hızlıca arabayı terk etti. Dışarda bir oyana bir buyana gidip geliyor, kendi kendine bir şeyler söyleniyordu. Ne dediğini pek anlamasam da kendini sakinleştirmeye çalıştığı belliydi. Anlaşılan sınırı biraz aşmıştım. Cama iki kez tıklattığında sıçrayarak kendime geldim.Arabadan inmemi işaret ediyordu. Neydi şimdi bu? Birden beni dışarı çağırıyordu. Beni mi dövecekti ya da zarar mı verecekti? Hayır bunu yapamazdı. Eğer dediği doğruysa ve babam yaşıyorsa bunu ona yapamazdı.
Arabadan indiğimde o benim tarafıma doğru resmen koşar adımlarla geldi. Bileğimden sıkıca tuttu ve elimdeki bıçağı daha hatırlayamadan beni arabayla kendisi arasına sıkıştırdı. Yeşil gözlerinin yuvalarından çıkmasına ramak kalmıştı. Bu hali beni ciddi anlamda ürkütüyordu. Ama elimden geldiği kadar belli etmemeye çalıştım. Ama her ne kadar uğraşsam da nefes alış verişlerim bir düzene girmiyordu ve kalbim sıkışmaya başlamıştı.
"Eğer babana bu işi düzgün yapacağıma dair söz vermemiş olsaydım şu ana kadar çoktan ölmüş olurdun."
"Sence yaptıklarının mantıklı bir açıklaması var mı? Bir anda evimin oraya geliyorsun ve bana babamın yaşadığını söylüyorsun. Sonra arabana atıp beni hiç bilmediğim bir yere götürüyorsun."
"Sen de çok konuşuyorsun be güzelim. "
" Ne? Ben senin nerden güzelin oluyorum?
Bu sefer gerçekten sinirlerim tepeme çıkmıştı. Ben hala arabayla onun arasında sıkışmış bir haldeyken beni bu basit ve ucuz laflarla kandıracağını mı sanıyordu? Ah.. Aptal çocuk.
"Bak! Bana bir daha kendimi tekrar ettirme! Bin şu arabaya ve yol boyunca bir daha konuşma!

Beni anlamıyordu, anlamak istemiyordu. Şansımın olmadığını anlamıştım ama bir yandan pes etmek de istemiyordum. Güçsüz kız görünümü ona vermek istediğim son şeydi. Bu süre içerisinde gözünü bile kırpmadan bana bakıyor, ne yapmaya çalıştığımı anlamaya gayret ediyordu. Halbuki bir şey planladığım yoktu. Şuan bitmiş haldeydim. Aklım durmuş, düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim. Ayaklarım beni geri geri sürüklüyor, buradan olabildiğince uzaklaşmak istiyordu. Kalbimse yıllardır sevgiye muhtaç bu kızın babasının yaşadığı ümidiyle çarpan kalbini gözardı edemiyordu.
Onun da benim de sabrımın tükendiği dakikalardı.Ona daha fazla zorluk çıkarmadım. Doğruca ön koltuğa kendimi atıp bir an önce bu yolculuğum bitmesini diledim.Bu hareketime şaşırmış olsa gerek arabaya bindiğimi görünce bir an bakışları boşluğa düştü ve tekrardan beni buldu. O da en az benim kadar sabırsızdı.

Yol,bitmek bilmiyordu. Kalp atışlarımı dizginleyemiyordum. Ruhumun derinliklerinde yerinden oynayan, en son ne zaman hissettiğimi hatırlamadığım duygular kıpırdanıyor, bir an önce kendilerini dışarı atmak istiyorlardı.Bugün olacak her şey sanki daha önce hiç olmamış gibi, daha yeni kabuk bağlamış yaralarımı deşecekti. Canım yanacak, kendime bunu yaşattığım için lanet edecektim. Ben bunları bile bile bu araba binmiştim ve sonuçlarına katlanacaktım. Yol bitmiyor, ben tükeniyordum...

Sessiz Çığlık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin