"Partying is the only solution!"
Lana Del Rey - Children of the Bad RevolutionSanırım bugün Barış'ın t-shirtunu giymek için harika bir sabah ha, ne dersiniz? Zavallım o çocuk yatağına sığamadığı için kanepe de yatmak zorunda kalmıştı.
Barış'ın jack daniel's t-shirtünü siyah kot pantalonumun içine soktum. Şortla daha güzel oluyordu ama maalesef, burası Türkiye ve okulada şort falan giyemiyoruz. Gözüme biraz makyaj yapıp bilekliklerimi ve küpelerimi taktıktan sonra hazırdım.
Merdivenlerden aşağı indim, bugün canım kahvaltı istemiyordu o yüzden kahvaltı masasına oturmadan kendime bir su doldurdum ve içtim. Tabi ki bu hareketim Çağla Abla'nın gözünden kaçmadı ve beni uyardı. Ona midem bulanıyor diye yalan söyledikten sonra lavaboya gidip dişlerimi fırçaladım.
Servisi beklemek için evden çıktık. Barış her adım attığında yüzünü buruşturuyordu, anlaşılan birileri gece iyi uyuyamamış.
"Yaptığından memnun musun, senin yüzünden her yerim ağrıyor." dedi acıyla karışık bir sesle. O paketinden sigarasını çıkarmaya çalışırken cevap verdim.
"Dersini almışsındır heralde. Bir daha Deniz Demirle uğraşşmak yok." Barış sigarasını yakamadan servis geldi ve ilginç bir şekilde serviste benim yanıma oturdu.
"Ah yaşasın Barış benimle oturdu seevinçten ağlayabilirm." dedim salak kız taklidi yaparak.
"Okula gidince telafi ederiz canım sen merak etme." dedi göz kırpıp. Bu cümlesi bana eski halini hatırlatmıştı. Eski yavşak, piç Barış'ı. Evet şu anda hala piçti ama yavşaklık yerine kötü çocuk havalarında takılıyordu. Ve eskisinden daha fazla sigara içiyordu.
Okula gelince karşımda birden Mert'i gördüm. Onu görmemle karnımda garip bi ağrı oluştu. Mert. Eski, gizli ve ilk aşkım. Aslında hala çıkıyor olmamız gerekirdi çünkü Ankara'dan gittiğimde çıkıyorduk ve ayrılmamıştık. İlk bir ay sürekli mesaj atıp aramıştı ama cevap vermemiştim. Zaten sonra telefon numaramı değiştirip facebook hesabımı da kapatmıştım.
"De-Deniz?" dedi bana sanki gerçek değilmişim gibi bakarak. Sesimin titremesinden korktuğum için cevap vermek yerine sadece gülümsedim. Acı dolu bir gülümsemeydi bu. Mavi gözleri hala aynı heyecanla bakıyordu. Etrafına bakıp kimsenin bizi dinlemediğine emin olduktan sonra konuşmaya başladı.
"Ben, seni aradım sana bir sürü mesaj attım ama hiç birine cevap vermedin. Nerdeydin Deniz? Neden şimdi geri geldin, hiç bir şey anlamıyorum, ben.." çok fazla konuştuğunu anlamış olacak ki duraksadı.
"Ben sadece şey demek istiyorum, se-seni özledim." dedi fısıldayan bir sesle. Kimsenin duymaması gerekiyordu. Bu sözüyle geçmişim aklıma geldi. Gizli buluşmalarımız, herkese söylediğimiz yalanlar. Evet gizli ve yalanlar üzerinde bir ilişkimiz vardı ama çok eğleniyorduk.
Neden gizli olduğuna gelince Pınar Mert'i seviyordu. Hatta bir hafta çıkmışlardı ama sonra Mert ondan ayrılmıştı. Bİz Mert'le aynı sınıftaydık, Pınar da Barış ve Özge'yle. O sıralar ona karşı bir şey hissetmiyordum ama sonra okulun son haftası beden hocasına topları vermek için spor salonuna gitmiştik. Kimse yoktu ve beni orda öpmüştü. İlk başta karşılık vermemiştim hatta tokat bile atmıştım. Ama o günden sonra bir şekilde ona aşık olmuştum ve okullar kapanınca kimseye söylemeden çıkmaya başlamıştık.
Bu da bizim küçük ve geçmişte kalan hikayemizdi. Aşk böcüklü geçmişimden sıyrılıp aşksız şimdiki zamanıma döndüm.
"Hala aynı sınıfta mıyız?" dedim gülümseyerek, yanımızdan kızlar geçiyordu ve ben ona 'ben de seni özledim' diyemezdim. Özlememiştim çünkü, başkalarının duyma ihtimali sadece bir bahaneydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Kardeş
RandomHayatımda yeni bir sayfa açmaya çalışırken geçmişin tozlu sayfalarını aralayacağımı tahmin edemezdim. Düştüğüm boşluktan beni yavaş yavaş çıkaran kişinin üvey kardeşim olacağı ise aklımın ucundan bile geçmezdi. Ben 'soğuk prenses' Deniz Demir ve bu...