BÖLÜM 11

7.4K 351 63
                                    

"I think I'm gonna throw up!"

Güneş ilk ışıklarını yüzüme vururken başımı yasladığım omuzda güvende hissederek uyandım demek isterdim. Ama tabi ki öyle bir şey olmadı. Barış'ın horlaması yüzünden uyandım ve daha güneş falan doğmamıştı. Evet resmen Barış'ın horlaması yüzünden uyandım.

Biraz doğrulmaya çalıştığımda her yerimin ağrıdığını farkettim. Barış'ın kafası karnımdaydı ve öne eğik olduğu için horlamaya devam ediyordu. Benim kafamsa sallanan koltuğun kenarındaki demire dayanmıştı ve cidden hiç rahat değildim. Her ne kadar Barış'ın suratına tokat atmak istesem de omzuna vurarak dürttüm.

"Kalk Barış geldik." 

Kafasını biraz oynattı ama hala karnımdan kaldırmamıştı.

"Hadi Barış geç yerine yat." 

Bu sefer de kafasını iyice gömüp kolunu da bana doladı. Dayanamayıp yanağına küçük(!) bir tokat attığımda hızla yerinden doğruldu.

"Noluyo lan?" dedi şaşkın şaşkın etrafına bakıp. Bu hareketine güldüm.

"Okuldaki herkese horladığını söylicem!"

Tuhaf tuhaf bana bakmaya devam etti ve sonra elleriyle gözlerini ovuşturdu. Sanırım daha yeni kendine geliyordu.

"Saçmalama ben horlamam."

"Horladın işte, keşke video çekseydim." dedikten sonra gerindim ve boynumdaki ağrı yüzünden elimle boynumu ovuşturmaya başladım.

"Kaçırdın kardeşim, bi dahaki sefere." dedi göz kırparak. Tamamen kendine gelmişti anlaşılan.

"Bi daha seninle burda uyuyacağımı mı zannediyorsun?"

"Haklısın, burda uyumak pek rahat değil." İkimizde ayağa kalkıp mutfak kapısına doğru yönelmiştik.

"Ve seninle uyumak." dedim içeri girerken sırıtarak. Boynumdaki ağrılar onun yüzünden olmuştu ve acısını çıkartmak istiyordum. 

"Haklısın, benimle sadece uyumak da pek zevkli değil."

Arkasını dönmeden merdivenlerden çıkmaya başladı. Ben de aşağıda öylece kaldım ve garip gözükmesin diye kendime bir bardak su doldurdum,  susamıştım zaten.

Ne demişti şimdi bu? Sadece uyumak? Dalga falan mı geçiyordu benimle? Yoksa eski sapıklığını hala koruyor muydu? Kendimi tutmaya çalışsam da söyledikleri yüzünden gülümsemeden edemiyordum. Evdeki ilk günümde ne olur ne olmaz diye odamın kapısını kilitleyerek uyuyan ben şimdi Barış'la beraber uyuyordum ve bu iki olmuştu.

------------

Üstüme dar siyah pantalonumu ve bej rengi bluzümü geçirip elime de kot ceketimi aldıktan sonra çantamı takıp aşağıya indim. Babam ve Çağla Abla haftasonu uykularını çekerlerken biz dershaneye gitmek zorundaydık. Birden onların beraber uyuduklarını düşününce annem aklıma geldi. Yüzümü buruşturdum ve düşünmemeye çalıştım. Dün Barış sayesinde bu düşüncelerimden uzaklaşmıştım. Şimdi de Barış'ın uyandıktan sonra bana söyledikleri aklıma gelmişti, harika! Hiç bir şey düşünmemeyi hiç bir zaman başaramayacağım sanırım.

"Kapıya gelmek bu kadar uzun sürmemeli."

Barış'ın bıkkın sesini duyunca ona baktım. Uykulu gözüküyordu. Haftasonu erken kaklmaya pek alışık değildik. Ona cevap vermeden ayakkabılarımı giydim ve evden çıktık. Dershanemiz Kızılay'da olduğu için metroya doğru yürümeye başladık. 

Görevlilere sorup sınıfımızı öğrendikten sonra yukarı çıktık. Okulumuz aynı olduğu için aynı sınıftaydık. İçeri girdiğimizde ders biyolojiydi ve hoca 'hoşgeldiniz' falan dedikten sonra derse döndü. Sınıfta yan yana iki kişilik boş yer vardı ve oraya oturduk. Barış'ı sürekli etrafımda görüyordum ve şimdi buna bir de dershane eklenmişti.

Üvey KardeşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin