13

71 25 5
                                    

Hayata geriden başladık. Sandığımız hayat, bizden bir adım ileride ilerlerliyordu. Geriden seyrediyorduk hayat gemisini. O gemi ki henüz batmadı, okyanusun ortasında insanlar içinde eğleniyor ve keyiflerini gemi batana kadar çıkarıyorlardı. Gemi ansızın batınca hepsi birer birer tuzlu suyu boğazlarında hissediyor, acı içinde ölüyorlardı. Bahsedilen geminin içinde, dertten ölenlerde vardı. Daha önceden... Gemi batmadan, normal bir günde, bazı insanlar o gemi de çoktan ölmüştü. Belki gazetelere/haberlere düşmemişti hikayeleri ama onların hikayesi en acıklı olanıydı.

İnsanlar böyledir; kişinin kendi çektiği acı en büyük olanıdır. Benim acım öyle ki; öldükten sonra geçmeyecek diye korkuyorum.

Hiç ölmedim lakin iyi bir acı olduğunu düşünüyorum. Düşünsene ölüyorsun.. Ne güzel bir şey ama sonsuza dek uyumak, yaşamın yorgunluğunu atabileceğin mükemmel bir vakittit bu, erken ölmek lazım. İnsanın nefesi yarım kalmalı kursağında, ansızın ölmeli.

Hayat tam insana gülmeye başlarken veya yerden tam bir dal sigara bulmuşken, insan ölmeli..

Hayat böyledir insanoğlu.. Hayat tam insana gülmüşken, insan ölür. Hayat budur; sana bir şeyler tattırır, ama karşılık olarak canını alır. Savaşa gitmeden önce sevişen bakir erkekler gibi. Daha sonrası bu taze insanların ölümü. Netice ne? Netice hayatın insana tattırdığı tadı, misliyle ve canla geri alması..

Bella'yı aramaktan yorulmuştum, Dünya üzerinde tam olarak elli şehir gezmiş, dört dil öğrenmiş, gittiğim bölgede ki insanlara Bella'yı sormuş, öğrenmeye çalışmış ama lanet olsun hiçbir netice alamamıştım.

Bella'nın diktiği çınar ağaçlarına gözüm gibi bakmış, büyütmüştüm. İki ağaç da şimdilerde dev gibi.. Sulamaktan dahi yorulmuştum, düşünsenize; eliniz kolunuz bağlı, her gün iki ağacı sulamak zorundasınız. Ne hikaye ama!

Bella ile son buluşmamızda yaşadığımız o anlar, her dakika, her saniye, kare kare aklıma geliyor ve dokunduğu her yerim bir ayrı oluyordu. Çınar ağaçlarının dibinde oturmuş, elimde ki deftere bir şeyler çiziyor, yazıyordum. Bella'nın silüeti beyaz yaprağın üzerinde canlanıyor, ne yaparsam yapayım birebir çizemiyordum.

Zaten ondan geriye kalan tek şey o! Sadece bir silüet.. Sağda solda ansızın canlanan bir şey bu! Canlandıkça canımı yakan bir şey bu!

Yaklaşık bir haftalık ilişki için, 37 yıldır aşk acısı çekiyorum. Hayatımda sevdiğim birisi için, hiç mi hiç bu kadar dibin zirvesine ulaşmamıştım.

Dibin zirvesi.. Tüm ümitlerin, tüm hayallerin, tüm düşüncelerin battığı tek nokta. Her gün ölünen, bir sonra ki güne yarı yaşıyor görüntüyle uyanan bir nokta. Bu noktada yaşayanlar dünyanın en büyük aşıklarıdır. Bu noktada yaşayanlar, son sürat bir aracın direksiyonunu bırakan insanlardır, bu noktanın insanları genellikle lanetlenmiştir ve bu noktaya ait insanlar çoktan ölmüştür.

İçtiğin sigara hafif geliyorsa, sigaranın etrafını dilinle ıslat, ağırlaşır. Bunu dertli bir kardeşimden öğrenmiştim. Öğrendikten sonra her bir sigaramı ıslattım, çünkü öyle olması gerekiyor, çünkü derdim ağır.. Ama her ne kadar ıslatırsam ıslatayım, sahip olduğum dertler zihnime vurdukça, ıslatarak içtiğim tüm sigaralar bile hafif olacak. Öyle olması gerekiyor, sonuçta nikotininde bir görevi var..

Her insanın içinde bir kuş vardır, bu kuşun kafesi göğüs kafesidir. Biri organlarını deşip kalbini çalmadıkça; o kuş ordan çıkamaz, sadece ölür. Kuş kalptir yiğenim. Şu gökyüzünde gördüklerin, aslında birer insan. Bizden tek farkı, onlar özgür..

Hani biz insanız ya.. Hani gezegenin en zeki varlıklarıyız ya.. Heh işte o yüzden milletler kendi aralarında savaş, insanlar kendi aralarında dedikodu yapar. Biz çok zekiyiz amına koyayım, yaşadığımız tek gezegenin anasını belliyoruz, ama gel gör ki; gezegenin en zeki türüyüz.

İnsanların gözleri kapalı gördüm demeleri, kulakları kirden tıkalı duydum demeleri, bir garip.. İnsan bir şey duymuyor veya görmüyor.. Aslında insan uykuda, ama işte haberi yok.

İnsan, bir daha gelemeyeceği, bir daha nefes alamayacağı bu dünyada gününü zehir, yaşantısını bok ediyor. En iyisi iyi bir insan olarak ömrü çürütmek. İyi hoş diyorum da, ömrümüzü kahredenler ne olacak? İşte onlara kahrolsun!

Evden dışarıya adımımı atmak istemiyordum, son yıllarda hayranlarım ve bazı gazeteciler benimle görüşmek için, benim uğrayabileceğim mekanlara ya da evimin dışında nöbet tutar olmuştu. Çok can sıkıcı bir durum bu, ben bir insan için insanlardan kaçtıkça, insanların ben için beni aramaları uyuzuma kaçıyordu.

Netice de bazı sokak hayvanları, bazı evcil hayvanlardan daha iyi.. Daha şefkatli, daha sevecen, daha masum..

Bir keresinde, oturduğum binanın tavan arasına sarı bir kedi kaçmıştı. Sokak kedisi olduğu her halinden belli oluyordu. O kadar sevecendi ki, o kadar masumdu ki.. Ve bir tatlıydı ki.. Artık hangi sokak hayvanı (insan veya ciddi anlamda bir hayvan) bu kediyi ürküttüyse, korkuttuysa onun ben amına koyayım! Kedi beni görünce gözleri korkudan doldu. O taptatlı gözleri dolunca dahada tatlılaştı. Burnunun ucunda ki ufak yara izi, zaten onun yüzünü iyice tatlıya çeviriyordu. Masum kedi, beni o sokak hayvanlarından sandı.. Kaçtı benden, oysa o benden kaçmasın diye ondan biraz uzak durdum. Göz göze geldik, korktu benden korktu. Ben onu kollarıma alıp okşamayı planlarken, benden korktu ve kaçtı!

İnanır mısınız bilmem ama, bu kedinin gidişinin ardından oturdum, düşündüm, hatta gözyaşı döktüm. Şu siktiğimin ülkesine sigaradan, uyuşturucudan önce kitap dağıtın kitap!

Ebeveynleri uyarın, çocuklarına dinden önce kitap okuma alışkanlığını empoze etsinler!

Artık öyle bir duruma gelmişti ki insanlar; duydukları en ufak bir yalanı, en gerçek doğru olarak kabul ediyordu ve buna oranla tüm gerçekler ya reddediliyor, ya da göz arkasında biriktiriliyordu.

Ne olursa olsun yalan söylemeyin, ne olursunuz yalan söylemeyin. Bırakın olanlar olsun ama yalana girmeyin. Gerçekleri bilelim, bizleri gerçekten mahrum etmeyin. Yalansız dünyayı oluşturalım, kırılmamaya yüz tutan bel kemiklerimizin arkasında. Öyle bir oluşsun ki böyle bir dünya, çocuklarımız yalanlardan habersiz büyüsün!

Bir çiçeğin yaprağına konan arının vızırdamasıyla duyulsun bahar, işte o bahar olmasın bir daha yalanlar. O bahar başlasın hayat ve yalanı bilenler sussun, yumsun gözlerini ve yalansız bir hayatın karelerini izlesin.
Sessiz olun susuyoruz!

Kaç dakika kaldı diyeni sikerim...

Kelebeğin GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin