14

53 19 4
                                    

Bugün bir değişiklik vardı bende, ev aynı ev, vücut aynı vücut lakin sanki bugün biraz vücudum eskiye oranla daha hafifti. Biraz da olsa acılarım hafiflemiş gibiydi. Ve hava bugün oldukça güzeldi.

Ayakkabısı yeni alınmış çocukların sokakta ki koşuşlarını, sigara içtiğim pencerenin hemen arkasından izliyor, çocukluğumu hatırlıyor ve iç geçiriyordum. Ne oldu da bu kadar hızlı büyüdüm?

Oldum olası zamana karşı bir düşmanlığım vardı, bugün çocukluğumun anıları gözlerimin önünde bir-bir canlanınca, zamana daha da düşman kesildim. Boyum uzadı, sakalım gürleşti, sigaradan dolayı dişlerim epey sarardı hatta ve hatta belim biraz eğrildi.

Artık eskisi gibi şekerli yiyeceklerde tüketemiyordum. Alkolü öyle fazla kaçırıp da sabahladığım günlerde geçti. Kısacası çarpıldım.

Elimde ki sigaranın bitişiyle oturma odasından ayrılarak, yatak odasına hızlı adımlarla vardım. Evin beyaz duvarları edebiyatla süslenmişti, her bir köşede bir şiir veya anlamlı söz yazıyordu. Herhangi bir insan bu eve girip duvarlarla tanışsaydı ve konuşsaydı; kafayı yerdi. Çünkü duvarları eğitmiştim, çarpım tablosunu biliyor hatta bir bilinmeyenli sıradan bir denklem bile çözebiliyordu. Yapacak hiç birşeyim olmadığı zamanlar, duvarları konuşturdum. Şundan da eminim ki; dünya üzerinde ki her bir duvar, iyi bir edebiyatı hakediyor!

Evime girdiğinizde alacağınız ilk koku Edebiyat Kokusu, tanışacağınız ilk nesne Edebiyat nesnesi, evimde ki her köşede bir edebiyat objesi!

Charles Bukowski, Chuck Palahniuk, Franz Kafka, Maksim Gorki, Frida Kahlo, Jean Paul Sartre, Nietzsche, Albert Camus, Dostoyevski, Jack London, J.D Salinger, Anton Çehov, Farabi, Pisagor, Konfüçyüs, Sabahattin Ali, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Can Yücel gibi mükemmel ötesi yazarların yazıları dışında, devlet liderlerinin güzel sözleride duvarların üzerine tatlı birer lekeyle izlerini belirttiriyordu. Hepsi "Ben buradayım!" diye bağırıyor, beni oku diye duvardan-gözlere yalvarıyordu yazılar. O kadar tatlıydılar ki; bir okuyan onuncuyu da büyük bir zevkle okurdu.

Belki hiç bir zaman duvarlara ismim yazılmayacak veya ilerde tanımayan birilerinin benim yaşadıklarımı hiç bir zaman duymayacak oluşları, bir hayli zoruma gitmiyor değil. Beni bilsinler istemem, hikayemi bilseler yeter!

Ne demiş Konfüçyüs;

"Karanlığa küfredeceğine, bir mum da sen yak." konuyla alakasız olabilir ama anlayana ne güzel bir söz.

"Bir kuştum ve kanadı kırık
Kuştum ve uçtum
Yolun sonu yok, yol yaralı
Ve ben sadece uçtum
Gün ağardı ansızın, gün de yaralı
Selam verdi Güneş
Kuştum ve sustum
Arkamdan sesler
Dur gitme
Arkamdakiler yaralı, ben yaralı
Yaralı bir kuştum
Sözlerim yaralı
Kuştum ve bende sustum."

Dedi duvarın teki bana bunu, altta bir isim, isim benim ismim. Hemen ardından diğeri konuştu;

"Dinle beni son liman
Gelen yok giden olmasın
Bari sen de bat yaşlanmadan
Islatmasın yağmur tenini
Üşütürsün ve yer çok kaygan
Kayar kırarsın kemiğini
Dayanamam.."

Dedi duvar ve sustu. Şimdi konuşacak birileri.. Susan duvar sırasını hemen yanı başında ki duvara teslim etti, konuşacak duvar epey kirliydi, epey dertliydi, konuşmaya başlamadan belli ediyordu bunu.

"Tatlıydı sözlerin, gülüşün
Bir bakardın iki kere ölürdüm
Gülerdin ölümleri sayamazdım
Ve sen gülme diye ben ağlardım
Anlamazdın, hep gülerdin
Bilmezdim, ölürdüm
Ve saklayamadın gülüşlerini
Bende beceremedim yaşamayı
Gittin bir kere işte
Öldüm, öldüm dirilemedim
Sen bir katildin
Farkında değildin
Olay yerine de hiç gelmedin
Sen gittin bir kere
Arkanda bıraktığın bir ölüyle."

Dedi ve sustu dertli bir şekilde, eğer bu duvar bir insan olsaydı; sigara ve alkolü ilk o bulur, ölümüne içerdi.

"Ne güzel konuştun sen öyle" dedim, duvara baktım, duvar suskun, susmuş bir kere, ne yapayım ağladım bende..

Sıkıldım evden, duvarların dertli dertli benimle konuşmalarından, kısacası hepsinden bunaldım. Birilerinin beni bu lanet çukurdan çıkarması için, elimden gelen herşeyi yapardım. Sanki bu çukur en derin çukurdu, benim için tasarlanmıştı. İki çınar ağacının ortasında oturmaktan yoruldum, boş yere nefes almaktan, her gün aynı günleri tekrar etmekten, aynı gökyüzüne bakarak iç geçirmekten, gökyüzünde ki yıldızların her saniye hareketini izlemekten, evimde yaşayan karıncaların her gün iş yerlerine gidişlerinde ki yolları ezberlemekten sıkıldım. Sıkıldım koca dünyanın, ufak yaratıklarından.

Yaşamanın bu kadar zor olacağını bilseydim, doğmamak için elimden geleni yapardım.

Kapı çaldı ansızın, kapıyı açmak için kapıya varıp kolu eğdim. Kapının hemen arkasında Frank duruyor, beni selamlıyordu. Beni görüp, selam verdikten hemen sonra konuşmaya başlıyordu.

Frank, benden sonra Dünya'da ki en iyi yazardı. Bunu ben söylemiyordum, bunu insanlar söylüyordu. Hiç bir yazar kendisini "En iyi" olarak tanımlamaz. Bunu kendimden bilirim ve ben hiç bir zaman en iyisi olamayacağım. Ben en kötü yazar olacağım, yazılarım küfürden geçilmeyecek kadar pis olacak! Ben yeraltı çocuğuyum, ben lanetli bir yazarım, kalemimden mürekkep değilde küfürlü dert damlar.

"Yaşıyor musun?" dedi, Frank Bey.

Uzun siyah saçlı, keskin yüz hatlarına sahip bir bireydi bu ahbap. O da benim gibiydi, o da yeraltı çocuğuydu. Sanki bir mezarın ta kendisiydik. Üzerimize su döken veya ziyarete gelende yoktu, olmadı ve belki de olmayacakta.

Biz düşmüş insanlarız, biz her yerden düşeriz. İnsanlar genellikle tepeye ulaşma arzularıyla yaşarlar, lakin biz en kötü dakikaları yaşamak için herşeyi yaparız. Normal bir yaşantımız yoktur, arabayla uzun bir yolculuğa çıkarız, süren kişi direksiyonu bırakır ve araba nereye giderse oraya gideriz bizde. Alkol şişelerinin dibini göremeyecek kadar içeriz, ara ara çöp kutularında yaşar, kendimizi en lanetli mekanlara taşırdık. Nerede, ne halde ve kimle olduğumuz hiç önemli değildi bizim için. Önemli olan şey; yanımızdakilerin yeraltı insanı olmasıydı. Tanrıyı sevmeyen insanlardık; o da bizi sevmezdi zaten. Anlaşamazdık, konuşamazdık da..

"Çocuklar malzemeyi bulmuş.."

"Akşama yanıyor şehir desene Frank!"

"Öyle olacak Dan!"

Bella tam 37 yıl önce bugün üşüyordu! Belki bende yanacağım içinde ama bu gece bu şehir yanacak!

Kelebeğin GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin