KIYAMET...

33 8 1
                                    

Teresa bana anlam vermeye çalışıyordu galiba. Yolun ortasında öylece duruyordum çünkü. Bana seslenmesine rağmen cevap vermiyordum.

--Emma ne olduğunu söyleyecek misin artık.
--Eve gitmek istiyorum. Biraz hızlı olalım, deyip hızlı hızlı önden yürümeye başladım. Teresa da arkamdan koşuşturuyordu.
--İki saattir sen bekliyorsun yolun ortasında. Sonra gelip bana hızlı ol diyorsun. Emma beni beklesene...

Sonunda gelmiştik eve. Huzur verici bir yerdi. Hemen odama çıktım. Valizimi olduğu yere bırakıp yatağa attım kendimi. Ruhen yorgun hissediyordum. Teresa ya anlatmam gerekir miydi acaba olanları. Benim için endişeleniyor, hatta delirdiğimi düşünüyordu. Ama zaten yeteri kadar kişi biliyordu. Aslında sadece Thomas biliyordu. Mary öldüğü için...

                        ........................

--Emma uyan artık bu kadar uykuyu ne yapacaksın...!
Gözlerimi açtım. Ne ara uyumuştum ben.
--Uyuyalı kaç saat oldu?
--5 galiba.
--Ne!? Oha. Bu kadar uyumuş olamam..
--Aslına bakarsan ben de senin bu kadar  uykucu olduğunu bilmiyordum.
Elimle gözümün önüne düşen saçları kulağımın arkasına sıkıştırıp etrafa baktım. Kalktım ve odamdaki banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadım. geri döndüğümde Teresa çoktan aşağıya inmişti . Ben de arkasından indim. Nefis kokular geliyordu.

--Oooo. Teresa bunların hepsini sen mi yaptın yoksa sipariş mi verdin.
--Aşk olsun Emma. Benim ne kadar marifetli olduğumu şu ana kadar öğrenmiş olman gerekirdi.  Hadi gel otur artık. Yemekler soğuyacak.
Hemen oturdum. Çok acıkmıştım.
Teresa da benim karşıma oturdu.
--Bugün neler olduğunu bana anlatmayacak misin Emma.?
--Aslında yemekten sonra anlatmayı düşünüyordum. Karnımı doyurayım sonra anlatacağım.
--Tamam.

Sofrayı toplamıştık ve geniş salondaki büyük koltuklara karşılıklı oturmuştuk Teresa ile. Boş gözlerle bana bakıyordu. Ona olanları anlatmam gerekiyordu. Söze başladım.                      

 --Nasılsın Teresa?                                                                                                                                              --Sanırım konuya geçmelisin Emma..  Cümleleri toparlayamıyordum bir türlü. Ona karşı sakladığım için mahcuptum. 

--Bak. Ben bu olanları sana daha önce anlatmak istemiştim. Ben büyücülüğü seçmiştim ders olarak. Ama aslı öyle değil. Ben bi şekilde savaşçılık derslerini de alıyorum. Bunun nasıl olduğunu sorma. Çok tehlikeli bir şey yapıyorum, ucunda ölümün olduğunu da biliyorum ama ailem için bunu yapmam gerek. Bunu lütfen kimseye söyleme... Benim buraya ailem için geldiğimi sen de biliyorsun. Bu kararımdan dönmeyeceğim.                                                                           --Benden başka bilen birisi var mı?                                                                                                                               --Evet. Savaşçılık eğitiminin eğitmeni biliyor. Bana özel ders verebileceğini söyledi.                             

Sustu bir süre. Benim için endişelendiğini gözlerinden okuyabiliyordum. Yüzüme baktı sonra.       --Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu bildiğin halde bunu nasıl yaparsın. Benim senden başka kimsemin olmadığını bilmiyor musun.?                                                                                                                Gözünden gelen bir damla yaşı saklamaya çalıştı. Sofradan kalkıp odasına çıktı. Kendimi bir yandan haklı, bir yandan da suçlu görüyordum. Keşke anlatmasaydım diye geçirdim içimden...

                                                                       ....................................

O akşamdan sonra bir daha konuşmadı Teresa benimle. Buradaki en önemli varlığımın kalbini kırmıştım. En kısa zamanda özür dilemem gerekirdi. Kendime göre suçlu olmamama rağmen...  

Sessizce kahvaltımı yaptım. Daha sonra da eğitmen Thomas ın yanına gitmek için evden ayrıldım. Aklımda bir çok düşünce vardı. Teresa nın da dediği gibi böyle bir tehlikeye bulaşmasa mıydım acaba? Bir ara savaşçılığı bırakmayı bile düşündüm. Sonuçta Mary önermişti bana savaşçılığı. Kötü birinden iyi bir fikir nasıl beklenebilirdi ki...

Yolda yürürken bir dondurmacı gördüm. Önceki dünyamda ne kadar da severdim dondurmayı... Ama burada hiç yememiştim bunca zaman boyunca. Hızlı adımlarla hemen dondurmacıya girdim. İki top çikolatalı dondurma istedim.Aldıktan sonra parayı çıkarmak için çantamın fermuarını açtım. Nasıl olabilirdi?! Cüzdanım çantamda yoktu. Kasiyer benden para bekliyor, ben ne yapacağımı bilmiyordum. O dalgınlıkla büyük ihtimalle evde bırakmıştım. Birden arkamdaki tanıdık bir ses kasiyere:                                                                                                                              --Buradan alın, dedi. Hızla arkama döndüm. Utançtan yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Edwart la burun buruna gelmiştim. "Lanet olası gün!!" diye geçirdim içimden..

Çoktan masaya oturmuştuk ve ellerimizde dondurmalarımız vardı. O bana bakıyordu, ben ise yere. Tam da cüzdanımı unutacak zamanı bulmuştum. Rezilliğin son raddesiydi sanırım bu...        --Nasılsın Emma?  Kötüydüm tabi ki de.                                                                                                                    --İyiyim Edwart sen nasılsın?                                                                                                                                            --Sensiz nasıl iyi olabilirsem o kadar iyiyim işte... Gözlerimi yavaşça kaldırdığımda göz göze geldik ve hemen tekrar başımı aşağıya eğdim. 

Sonunda dondurmalarımızı bitirmiştik ve dondurmacıdan çıkıyorduk.                                                        --Artık bir gün de sen bana dondurma ısmarlarsın, dedi Edwart.                                                                    --Tabi ki ısmarlarım..

Tam dükkandan çıkmıştık ki karşıdan Thomas ı gördüm. O da beni görmüştü. Edwart la bana doğru geliyordu. Çaktırmadan Edwart a baktım. henüz bir şeyin farkında değildi. Ama birazdan yanlış anlaşılmalar birbirini takip edecekti.

--Merhaba Emma, dedi Thomas ve sarıldı. Sırası mıydı şimdi sanki.. Edwart a tekrar baktığımda  Thoma a kesici bakışlar attığını ve yumruğunu sıktığını   gördüm.                                                               --Merhaba Thomas, dedim. Kafamı yana çevirdiğimde Edwart la göz göze geldik.                                 --Beni Thomas la tanıştırmayacak mısın Emma!?! .  Sadece susuyordum. Biraz sonra kopacak olan kıyametin seyircisi olmak istiyordum sadece. Ama tam ortasındaydım. Tanrım yardım et...

6. HİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin