Episode 3

5.4K 501 23
                                    

Arkadaşlar biliyorum bölüm geç geldi. Fakat kitaba başlamadan da söylediğim gibi vakit buldukca yazıyorum. Özür dilerim. Umarım gelecek bölümü daha çabuk yaza bilirim. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Düşüncelerinizi merak ediyorum.Iyi okumalar...


-Neler oluyor Hades?

Beni umursamadan kolumdan tuttu ve çekiştirerek önümüzdeki adamın peşinden sürüklemeye başladı. Gözlerim dolarken ağlamamak için kendimi sıktım. Neler olduğuyla ilgili hiç bir fikrim yoktu. Birden bire Hades'e ne olduğunu bilmiyordum. Son bir ay ondaki farkı hissediyordum. Bana karşı eskisi gibi değildi. Bana gülüyordu. Fakat samimi değildi. Sarılıyordu. Fakat sıcak değildi. Bunu uzun süredir önemsememeye çalışıyordum. Rahat bir dönemde değildik. Sıkıntılarımız vardı. Aramıza duvarların örülmesine izin verdim. Ama sebep başkaydı. Ve eminim ki buraya gelmemizle bir ilgisi vardı.

Önümüzdeki adam uzun bir merdivenin önünde durdu.

-Bundan sonrasını yalnız devam edeceksiniz.

Hades hiç bir şey söylemeden kolumu daha da sıkarak ilerlemeye başladı. Kolumu çekmeye çalışsamda fiziken benden kat kat güçlüydü.  Tek yapa bildiğim düşmemek için adımlarımı ona uydurmaktı. Tahta merdiven her adımda gıcırdarken son süratle çıkıyorduk. Sonunda nerdivenin sonuna geldiğimizde karşımızda burdaki her şeye zit olarak demir bir kapı vardı. Hades tek eliyle kapıyı tüm gücüyle itti. Kapı gürültüyle açıldığında içerisi bomboştu. Tek obje üzeri örtülü bir şeydi. Sanırım aynaydı.

-Tüm sorularının yanıtını bulacaksın.

Sesi sakin fakat ürperticiydi. Sakin adımlarla beni ayna olduğunu düşündüyüm şeye doğru götürdü.

-Bendeki değişimi bir aydır fark ediyorsun. Ama bu benden kaynaklanan bir şey değil. Bu tamamen senden kaynaklanıyor.

-Ne?

-Sözümü kesme ve dinle. Değişim tamamen senden kaynaklanıyor Abigail. Çünki sen...değişiyorsun.

Kaşlarım çatıldı. Ne demek ben değişiyorum. Değişen oydu. Bunu görmüyormuydu.

-Seni buraya değişimini göstermek için getirdim.

Kolumu bırakıp örtüyü kaldırdı. Düşündüğüm gibi. Bu bir aynaydı. Beni omuzlarımdan tutup aynanın önüne getirdi. Anında gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.

-değişiyorsun. Sadece zihnen değil. Fizikende değişiyorsun.

Bu ben değildim. Aynadaki ben değildim. Ya da bu bir ayna değildi.  Elimi ilk dikkatimi çeken şeye saçlarıma götürdüm.

-Elementin vücuduna işliyor. Mor kristal.

Saçlarım. Mordu. Parlıyordu. Gözlerim. Mordu. Mavi değildi. Benim yüzümdü. Ama beni ben yapan özelliklerim yoktu.

-Abi...

-Ne demek oluyor bu?

-Bu kişinin gerçek görünümünü gösteren bir ayna. Gerçekte olduğun kişiyi gösteren bir ayna.

-Anlamıyorum.

-Gerçek kişiliğini,görüntünü görüyorsun. Değişimin görüyorsun. Bir ay önce seninle bu ormanlığa gelmiştik. Hatırlamıyorsun belli ki. O gün burada birisi elime bir kutu sıkıştırıp gitti. Kutuda bir ayna ve eski bir parşömen vardı. Aynayı sana tutmamı söylüyordu. Gerçeği göreceğimi. Bana bunu yaptıran neydi bilmiyorum. Ama hiç tereddüt etmedim. Aynayı sana tuttuğumda değişimini ilk o gün gördüm. Inanmadım.

Bu sefer aynanın karşısına kendisi de geçti. Aynada görünen yansıması dehşetti. Gerçek kişilik derken ne demek istediğini anlamıştım. O yeraltı hükümdarıydı. Ateşin hükümdarıydı. Onu ateşler içinde görmem şaşırtıcı olmasa gerek. Kırmızı gözleri ateş saçıyordu.

-Kendimi görene dek.

-Ama...neden?

-Her geçen gün değişiyorsun. Güç. Seni değiştiriyor. Beni de değiştirdiyi gibi.

-Bu davranışlarını açıklamaz Hades. Sen...bana...Ah!

-Sana söylüyorum. Değişiyorsun. Ben...senin değişimini görüyorum. Iyi olmuyorsun. Kötü oluyorsun.

-Tanrım! Peki ya kan torbaları? Kan mı içiyorsun?!

-Evet!

-Ne!!!

-Bu gerekli. Gerçeyi görmek için. Ayna olmadan.

-Bu seni bana karşı böyle kötü yapıyorsa neden görmeye bu kadar ısrar edip kan içiyorsun?!

-Ben...

Cevap vermedi. Sustu. Işte korktuğum başıma gelmişti. Sessizliği aramızda örülen duvarı yıkılmaz yaptı. Son bir kez aynada kendime baktım. Değişmiştim. Ve bitmişti. Arkamı dönüp odadan çıktım. Zorla indiğim merdivenleri hızla indim. Geldiğimiz yolu geri dönerek ilk durduğumuz yere geldim. Nasıl döneceğimi bilmiyordum.

-Size nasıl yardımcı ola bilirim hanımefendi?

Arkamı dönüp garip bir edayla bana bakan adama baktım.

-Ben sadece...nasıl çıkacağımı bilmiyorum.

-Size yardım edeyim bayan.

Eliyle bana yön verdiğinde düşünmeden gösterdiyi yöne doğru yürümeye başladım. Gözlerim yarı kapalı ilerliyordum. Çok yorulmuştum. Bitkin düşmüştüm. Aniden dengemi sağlayamayıp düşecekken arkamdaki adam beni tuttu.

-Iyi misiniz hanımefendi?

-Iyiyim. Sadece...bir anlık gözlerim karardı.

Bir kaç saniye duraksamanın ardından tekrar yürümeye devam ettim.

-Kendinizi çok yoruyorsunuz bayan Alexa.

Arkamdaki adamın bana diğer adımı söylemesiyle duraksayıp arkamı döndüm.

-Adımı nerden biliyorsun?

Kaşlarım çatılmıştı. Bu adamda bər şeyler vardı. Garip bakışları onu ele veriyordu. Tamamen ona döndüm. Yüzünde sinsi bir gülümseme yarandı.

-Lütfen devam edin.

-Kimsin sen?

Yüzündeki sinsi gülümseme daha da büyüdü. Eliyle tekrar ireliyi gösterdi.

-Lütfen bayan Alexa. Ilerleyin.

Ses tonu ve yüzündeki ifade korkmamı sağlıyordu. Kimdi bu? bir şey söylemeden gösterdiyi yöne ilerledim. Burada hiç kimse yoktu. Sakin bir şekilde ne yapacağını beklemeliyim. Istemsizce terliyordum. O adamın yüzündeki sırıtışla arkamda olduğunu bilmek beni ürkütüyordu. Karanlık küçük bir tünele vardığımızda durdum. Ilerisi kapkaranlıktı. Hiç bir şey göremiyordum.

-Ilerlemeye devam edin bayan Alexa.

Bir kç saniye daha bekleyip ilerlemeye devam ettim. Bu adamın bana neden bu adımla seslendiğini bilmiyordum. Kim olduğunu da bilmiyordum zaten. Karanlık tünel bittiği anda buraya geldiğimiz zamanki ağaçlı yere çıkmıştık. Araba tam karşımdaydı. Arkamı döndüğümde az öncekia dam orada değildi. Sadece yerde kıemızı bir kağıt vardı. Eğilerek kağıdı yerden aldım.

"Isteyinizi yerine getirmek benim için bir şerefti bayan Alexa. Tekrar görüşeceğimizi umuyorum.

                                  Sevgilerle...D... "

Bilinmeyen Değişim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin