-Troy.
Karşımdaki adam kesinlikle uzun zaman önce gördüğüm adamdan çok farklıydı. Her zaman traşlı olan yüzü sakallarla kaplı olan bu adam sanki yirmi kilo zayıflamış ve yirmi yıl yaşlanmış gibiydi.
-Abigail.
Sesi hatırladığım gibi değildi. Pürüzlü ve kısık sesi eski güçlü ve kararlı adamdan geriye hiçbir şey kalmadığını haykırıyordu.
-Sonunda seni de buraya getirmişler.
-Ne?
Beyaz bir kısakollu ve siyah bir pantolon giyiyordu Troy. Yapılı bedeni zayıfladığından dolayı kaybolsa da kollarındaki kaslar hala belirginliğini koruyordu.
-Hepimizi buraya topluyorlar. Seni en son ele geçireceklerini düşünmüştüm.
-Anlamıyorum.
-Anlamayacak birşey yok. Bakanlık seni yok etmek istiyor. Seni. Ve sana dair herşeyi. Sana dokunan herkezi. Tüm bağlantıları yok etmek istiyor. Ve sanırım başladılar bile.
*****
-Hades!
Kanlar içinde yatan adam bir kaç saniye şokla baksa da kendine hızla gelip yanına koştu. Elini kalbindeki kılıca atıp çıkarmaya çalışacakken gelen inlemeyle bakışlarını Hades'e çevirdi. Göz kapaklarının hareket ettiğini görünce hala yaşadığını anlayarak tekrar kılıcı çıkarmaya çalıştı. Santim santim saplandığı bedenden çıkan kılıca bulanan kan siyah denecek kadar koyuydu. Sonunda kılıcı tamamen çıkardığında bir kenara fırlattı ve bakışlarını derin yaraya çevirdi. Kanın hızla aktığı yara normal bir insana ait olmadığını oldukca belli ediyordu. Kanın kaynağı sanki ateşti. Derinin altındaki ince tabakda ateşi andıran ışık yaralının kimliğini belli ediyordu. Hades Yeraltı hükumdarıydı. Bir bakıma ateşten yapılmaydı.
Genç adam daha fazla vakit kaybetmek istemeyerek ellerini yaranın üzerine koydu.-Umarım işe yarar.
Gözlerini kapattı ve içindeki elementin,ateşin ellerinden akıp gitmesine izin verdi. Ateş kana dokunduğu anda lava benzer bir görüntü aldı ve usulca boşluğu doldurmaya başladı.
-Hadi. Devam et.
Yara gittikçe kapanıyordu. Fakat vücudun diğer yaraları hala kapanmamıştı ve artık gücünün sınırlarını zorluyordu. Lavlar artık büyük yaradan taşıp vücudun diğer kısımlarına doğru haraket ediyordu. Içinde yaranan küçük karıncalanmanın onun için bir uyarı olduğunu biliyordu. Ama duramazdı.
-Biraz daha. Bunu yapa bilirim.
Ellerinin altındaki beden hafif bir şekilde kıpırdadığında dikkat kesildi. Göğsü zorlada olsa kalkıyor ve nefes alıyordu. Sonunda vücuttaki tüm yaralar kapandığında derin bir nefes aldı. Fakat aldığı nefes boğazından tırmanarak geri kaçtı. Hızla öksürüyordu. Boğazı yırtılacak gibi acıyordu. Içinde bir yerlerde elementine tutunmaya çalıştı.
-Olamaz.
Gözlerini kapattı ve içindeki ateşe dokunmaya çalıştı. Fakat onu hiss edemiyordu.
-Hayır. Hayır. Hayır.
Öksürükleri gittikce şiddetini artırırken bir anda içinde yükselen bir şeylerle yere çöktü. Kulaklarında hiss ettiği sıcaklıkla elini kulağına götürdü. Parmağına bulaşan lanetli sıvı kulaklarından boynuna doğru akarken aynı sıvı burnundan ve ağzının kenarlarından taşıyordu.
Güçsüz bir biçimde artık yerde uzanıyordu. O sırada duyduğu sesle ne zaman kapattığını bilmediği gözlerini açtı.
-Martin?!
-Lelia.
Konuştuğunda duyduğu ses kendine ait değil gibiydi. Kendini zorlayarak yüzünü ona döndü.
-Martin. Tanrım. Sana ne oldu böyle.
Sevdiyi kız karşısında endişeyle konuşuyor,bir yandan da titreyen elleriyle yüzünü avuçları arasına alıyordu.
-Lelia...
-Söyle. Dinliyorum. Senin için ne yapa bilirim?
-Hades...o...yaşıyor mu?
-Onun yüzünden bu haldesin değil mi? Lanet olsun bir kere olsun kendini düşün Martin. Sen...sen ölüyorsun.
Tam bir şey söyleyecekken duyduğu inleme sesiyle bakışlarını yerde yatan adama çevirdi. Hades gözlerini açmış bir kaç saniye şokla tavana baktıktan sonra elleriyle destek alarak doğruldu. Bakışları artık yüzü kanlar içinde olan adam dokununca gözlerinden geçen bir çok duyguyu sunuyordu.
-Martin?
-Hades. Abigail. Onu kurtarmalısın.
Hades derin bir nefes alıp kalktı ve hızla yerde yatan adamın yanına geldi.
-Martin. Sen ne yaptın böyle?!
-Yapmak zorunda olduğum şeyi. Onu kurtarmak için yapmak zorunda olduğum şeyi.
-Martin. Anlamıyorum.
Artık dayanamadığını hiss ediyordu. Gözlerini açık tutamıyordu. Karanlık onu gittikçe içine çekerken kendini son bir kez zorladı.
-Ona söyle. Abigail'e. Kardeşime onu çok sevdiğimi söyle.
Genç adam duyduklarının şokuyla dona kalırken genç kız ağlayarak sevdiği adamın kardeşi için can vermesini izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Değişim
FantasyBilinmeyen'in laneti asla bitmeyecek. Insanoğlunun en büyük korkusu bilinmeyen bir gölge gibi üzerlerinde uçmaya devam edecek. Onu kimse bilemeyecek... Sonsuza kadar saklı kalacak... Onu öğrenmelerine izin vermeyecek... O bilinmeyenin peşinde... O...