16.Bölüm

30.9K 1.8K 99
                                    










Ankara...

Rutini hâline gelen bir şeydi, her sabah uyandığında Oğuzhan'ın nefesini boyun çukurunda bulmak. Her güne bu şekilde uyanıyordu Ruken ve muhtemelen yarın sabah olmayacaktı. Göğsüne yakın olan dövmeye uzandı parmakları. Dalların üzerinde dolaştı yine, bunu yapmayı seviyordu hatta tutkunu olmuştu. Boynunda sıcacık bir kıpırtı hissedince gülümsedi.

Güneş henüz doğuyordu ve Oğuzhan loş odada biraz daha sokuldu. "Neden erken uyandın?"

Ellerinin talan ettiği saçları okşadı. "Bilmiyorum, uykumu almış gibiyim. Son sabah uyumak bir şey kazandırmayacak."

Oğuzhan'ın kalbinin tam ortasında başlayacak yangının kıvılcımları çakıyordu. Örtünün altından kadının çıplak bedenini kendine çekip sardı. "Başka sabahlara uyanacağız, her gecenin bir sabahı olacak."

Olacaktı ama birlikte mi, orasını kestiremiyordu Ruken. "Hadi kalkalım, kahvaltı edelim ve yükleme işlemine başlayalım. Haldun kapıda biter birazdan."

Kollarından sıyrılıp çıkarken ona izin verdi. Derinden aldığı nefesiyle yatağa devrildi. Ruken ellerinin arasından kayıp gidiyordu ve hiçbir şey yapamıyordu. Aklından geçenleri duymadan da yapacak bir şeyi yoktu. Elbette konuşacaktı. Başucunda titreyen telefonu eline aldığında annesinin arıyor olmasıyla doğruldu. Ruken banyoya girip kapıyı kapatmıştı. Telaşla kulağına götürdü.

"Anne?"

"Korkma oğlum, biz iyiyiz ama bu senin deli kızın bu saatte uyandı. Rüya görmüş onu sana anlatacakmış. Bana da anlatmıyor, mecbur kaldım aramaya."

Gülümseyerek yatağa devrildi. "Bu saatte ne rüyası olabilir, ve bakalım."

Annesi ve Leyla'nın sesini duyuyordu ki, "Babacığım," diyen sesle daha geniş gülümsedi. "Canım, ne gördüm rüyanda?"

"Baba ben annemi gördüm." Bıcır bıcır sesi çok heyecanlı çıkıyordu ama sözler Oğuzhan'ın tüm gülüşü sildi yüzünden. Oysa annesinin tek bir fotoğrafı bile yoktu. Oğuzhan, kızını görmek dahi istemeyen kadını annesi olarak göremiyordu.

"Anneni mi?"

"Evet, baba annemdi. Kucağında uyuyordum ben, sende vardın."

Kızının ele avuca sığmaz sevinci onun kursağında kalıyordu. Kimi görmüştü anne olarak?"

"Nasıldı annen?" Annesi sarışın bir kadındı hemen hemen. Buğday tene, küçük kara gözlere sahipti.

"Simsiyah saçları vardı baba." Kızının sözleriyle banyonun kapısına baktı. Annesinin saçları asla siyah değildi. "Başka?"

"Başka hatırlamıyorum." Hüzünle düşmüştü sesi ama aniden tekrar yükseldi. "Çok güzel gülüyordu. Beni omuzumdan öptü ama ben uyandım. Neden uyandım ki."

Şu an o küçük tatlı dudakları büzülmüştü, Oğuzhan buna emindi. "Akşam dönüyorum, bana bir daha anlatırsın."

"Babaannem söyledi döneceğini, bekliyorum babacığım. Uyumayacağım, seni bekleyeceğim."

"Uyuma Leyla, seni çok özledim. Benden istediğin bir şey var mı?"

"Sevdiğim şekerlerden," derken kıkırdadı Leyla.

"Tamam." Küçük kızın gönlünü yaparak kapattı telefonu. Kızının rüyasına giriyordu ama gitmek için an sayıyordu. Onları nelerin beklediğini bilmek bile istemiyordu.

Kahvaltı ederlerken her zamanki gülümseyen hali ona iyi geliyor olsa da biliyordu biraz sonra bir şeyler gelecekti. İki Türk kahvesiyle karşısında, salonda belirince anladı zamanın geldiğini.

Kalp Sonunu Kendi Seçer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin