Multi:ÇağlaDün gece eve gelince direk uyumayı düşünüyordum sözde. Kerim'in söyledikleri beynimde yankılanıyor, benim uyumama engel oluyordu. Düşüncelerimle savaşırken uyuya kalmışım. Bunu da ancak sabah alarmın sesiyle uyandığım zaman fark etmiştim. Çok bitkindim. Uzunca bir duş alıp suyun altında bedenim buruşana kadar beklememe rağmen hala bitikliğim gözler önündeydi.
Üstümü giyinip saçlarımı kuruttum. Düzleştirdikten sonra da hafif bir makyajla işimi tamamlamıştım. Evden çıktığımda evin önünde duran mercedes duruyordu. İçinden 30-40 yaşlarında kalıplı bir adam inip; "Çağla Hanım" dedi. Kim olduğunu anlayamamıştım. Hiç görmemiştim zaten, görseydim tanırdım.
-Buyurun?
-Çağla Hanım , ben Emir Bey'in şöförüyüm. Artık sabahları ben sizi eve götüreceğim. Buyurun lütfen.
diyerek arabanın kapısını açtı. Bunu bana dün Emir söylemişti fakat beynimi Kerim'in sözleri doldurduğu için bunu unutmuş olmalıydım. Samimi bir gülüş bahşedip arabaya bindim.
Kerim yakışıklıydı, karizmatikti,kibardı ve en önemlisi etkileyiciydi. Gözleri herkese ele geçirebilecek cinstendi. Ona verebileceğim bir sevgim yoktu bunun için ona umit dolu gözlerle bakıp da onu umutlandırmamalıydım . Ona bir şans veremezdim. Bunu ona da kendime de yapmaya hakkım yoktu. Ben onu bir arkadaş, bir dost olarak benimsemiştim ama işte ... O sözleri aklıma geldikçe kendime lanet ediyordum onu onun beni sevdiği gibi sevmediğim için.
" Çağla; kızlar benim için hep gelip geçiciydi. Aşka inanmadım ben hiçbir zaman.Ama seni görünce çok değiştim ben. Sana olan bakışlarım, kalbimin atışları çok farklı. Bir yürek nelere yeterse,bir can bir canı ne kadar severse bir damardan ne kadar çok kan geçerse ,yaşam ölüme ne kadar değerse, sende benim için o kadar değerlisin. Bu basit dünyada benim için çok değerlisin.Biliyorum belki daha tanışalı ne kadar oldu diyeceksin ama ben seninle en büyük okyanusta bir su damlası olmak, uçsuz bucaksız sahilde bir kum tanesi olmak ama en önemlisi milyonlarca insanın içinden senin sevgilin olmak istiyorum. Bana bu şansı verir misin?"
Bana olan sevgisini öyle bir anlatmıştı ki etkilenmemek elde değildi. Belki... belki ona bir şans versem bende onu sevebilirdim. Ama ya sevemezsem? Ya yapamazsam? O zaman işler daha çok karışmaz mıydı?
Onu sevebileceğimi bilsem bile ona benden istediği hakkı tanıyamazdım ki. Benim onla birlikte olmam demek Derin'in intikamından vazgeçmemdi. Onu kırmadan nasıl onu sevmediğimi açıklayacaktım...
Kendi içimdeki beyin fırtınamdan kurtulmamı sağlayan telefonumun zil sesi olmuştu.Yağmur arıyordu. Bu sıralar ne onunla konuşmuş ne de görüşmüştük. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
-Çağla'cım ne yapıyorsun? İşe başladın diye hiç beni arayıp sormuyorsun. Sana çok kırgınım.
-İşler çok yoğun , o yüzden ilgilenemedim seninle.Ama merak etme bunu en kısa zamanda telafi edeceğim.
-Tamam, ee şimdi neredesin?
-Arabadayım , patronumun evine gidiyorum. Or-
-Ne! Patronunun evine mi? Napıcaksın kızım sen patronunun evinde? Düşündüğüm şey değil, değil mi Çağla? Partonumla aşk falan yani ne bileyim...
-Ne diyosun sen Yağmur ya. İtice fesatlaşmaya başladın sen. Gidip kahvaltısını hazırlayacağım işte sonra da şirkete geçicez.
-Neyse tamam, birşey demedim farz et. Bak, biz arkadaşlarla ATTIKA bara gideceğiz yarın . Sen de gelsene ; hem görüşmüş oluruz. Telafi etmek istiyodun bundan daha iyi bir fırsat olamaz bence. Barış, Kerim falan da gelecek zaten. 1-2 saat takılırız sonra gideriz zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE SAVAŞ
Teen FictionOnlar iki kardeş iki dosttu. Kan bağları olmaması onların bir araya gelmesini engelleyememişti. Yaraları onları birleştirmişti. Bu birleşim hiç ayrılmama yemininin bozulmasıyla son bulmuştu. Onlar hiç tek kalmamışlardı ki bu sarsıntı da Çağla gü...