(S.S) 6. BÖLÜM

73 19 14
                                    


      Bulunduğumuz yer denizden bin beş yüz metre kadar yüksekte idi. Akcedil; ay iskelesinin önünde du­ran kayıklar, ağaçların arasındaki seyrek binalar iğne topuzu kadar ufaktı. Karşıda Burhaniye'nin arkasında yatan Madra dağları şekilsiz bir yığından ibaretti. Güneşin altında göz kamaştırıcı pırıltılarla yanan deniz, ta uzaklarda açıklı koyulu gölgelere bürünen Midilli Adası'na kadar uzanıyor, bunun sağ yanından geçerek, ufukta sisler içinde gökle birleşiyordu. Kazdağı'nın körfeze kadar yaklaşan eteklerini sayılamayacak kadar çok, her biri başka renk ve biçimde, irili ufaklı dağlar ve tepeler çevi­riyordu. Arkamızda Sarıkız, bu dağların en yüksek tepesi, ağaçsız başını beyaz bulutlara uzatıyordu.

      Gözümün önünde birden bire beyaz elbisesi olan sırtı bana donük bir şekilde duran bir kız beliriverdi. Kim olduğunu bilmiyordum ama ona gitmek istiyordum. Ben ona yaklaşmaya çalıştıkça o benden uzaklaşıyordu sanki. Halbu ki ne ben ona yaklaşıyordum ne de o benden uzaklaşıyordu. Önüme sanki bir duvar örülmüştü, o kıza ulaşmamı engellemek için. Defalarca " Hey, sen de kimsin?" , " Arkannı dönsene", "Kimsin sen?", "Cevap ver." gibi şeyler söylemiştim. Ama , hiç birinde dönüp bakmamıştı bile.

     Ben konuşmayı bırakınca yüzünü bana döndü.Aman ALLAH'IM,bu Derin. Ne de çok özlemişim onun o gözlerin, yüzünü.Ona gitmek için tekrar adım attığımda bu sefer o duvar yok olmuştu. Ben Derin'e adım attıkça o geri adım atıyordu. Dayanamayıp isyankar çıkan sesimle " Neden kaçıyorsun benden Derin?" dedim. Konuşmaya başlayınca sesini bile özlediğimi fark ettim ama söyledikleriyle de olduğum yere çivilendim.

    " Çağla, affet Kerim'i . O seni çok seviyor, sadece öptüğü için onu yok sayamazsın! Onun dostluğunu olsun kaybetme. Biliyorum neden ona bir şans vermediğini biliyorum! Sana vazgeç demeyeceğim çünkü bende onun canının yanmasını istiyorum. Ama ne olursa olsun pişman olacağın şeyler yapıp söyleme. Geri dönüşü olmayan yollara girme. Çünkü ileride benim yüzümden nefret ettiğin adam vazgeçilmezin olacak!"

     Ne- ne demekti bu şimdi? Ona bir şey sormama izin vermeden çekip gitti.Bende onun arkasından koşup ona yetişmeye çalışıyordum. Ona sormam gerekenler vardı.

- Deriiiiinnnnnnnn!!!


     Her zamanki gibi beni kafamdaki soru işaretleriyle yalnız bırakmıştı. Bu tarz rüyalar önceden de çok sık olmasa da görürdüm. Bu rüyaların hepsinde de beynimde bir soru oluşturmayı ihmal etmezdi. Derin yaşarken de böyleydi. Onun hep bir gizemi olmuştu. 

    Gördüğüm rüyadan dolayı ter içinde kalmıştım. Saçlarım alnıma terden  yapışmış, yapış yapış olmamı sağlamıştı. Bu rüya diğerleri gibi değildi. Kafamı çok karıştırmıştı. Beni çelişki içinde bıraktığı yetmezmiş gibi ona olan özlemimi biraz daha arttırıp gün yüzüne çıkartmıştı. 

   Onu istiyordum! Eskisi gibi birlikte gülüp, ağlamayı... Gıybet yapıp evi kahkahalarımızın doldurmasını... Hiç kimse olamıyordu ki Derin. Öldüğü zamanların ilk ayları kadar olmasa da çok zorlanıyordum. Onsuzluğu kabullenmiştim ama yediremiyordum kendime. 

   Neden onsuz bir hayatı yaşamaya mahkumdum? Allah o olmayınca mutlu olamadığımı görüp de neden benimde canımı almıyordu ki? Rüyalarıma gelmek yerine hiç gitmeseydi de birbirimizden ayrılmasak olmaz mıydı? Benim aklımı karıştırmak yerine neden söylemek istediğini direk söylemiyordu? 

  Her şeyden önemlisi  takılıp kaldığım şey "Çünkü ileride benim yüzümden nefret ettiğin adam vazgeçilmezin olacak!"  demesiydi. Böyle bir şey nasıl diyebilirdi ki. Benim tek vazgeçilmezim vardı o da zaten kendisiydi. Nefret ettiğim bir adamın "vazgeçilmezim" olacak konuma gelmesi imkansızdı. 

SAHTE SAVAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin