18

253 32 4
                                    

(düzenlendi✔)

İnsanların düşünceleri önemli değildir ama bir yazar her zaman önemser.

Bu zamana kadar nerede olduğumu sormayın, "bu kitabı hala okuyabileceğimizi sana düşündüren ne?" diye de sormayın,biliyorum cevabını. Çok zor zamanlardı, bunu diyebilirim yalnızca.Burada olmadığım, bir şeyler yayımlayamadığım her bir günü boğazım düğümlenerek geçirdim. Ne olduğunu söylemeyeceğim çünkü bu konu hakkında ki taziyeleri duymaktan sıkıldım. Eğer hala buradaysan, bu bölüm her biriniz için yazıldı; senin,sizin için. 

GEÇTİĞİMİZ BÖLÜMDE,,

O burada olamazdı. Ali'nin gelmesini içten içe hiç istemiyordum ki. Yavaşça Liam'ın getirdiği sandalyeye oturdum ve yüzümü ellerinin içine alıp beni teselli etmesine izin verdim. Anlamıştı çünkü ne olduğunu, bu hikayeyi en az sizin kadar iyi biliyordu o da. Her şeyi anlatmış, mektupları göstermiş ve beni böyle kabul etmesini söylemiştim. O da bunu düzeltebileceğimizi ve ne olursa olsun yanımda olacağının garantisini vermişti bana. Nihayet 15 dakika sonra kendime geldiğimde Liam'a havalananına gitmem gerektiğini söyledim. "Yalnız gitmiyorsun, seninle geliyorum." demişti normalde olduğundan daha sert bir şekilde.   

Selin

İşte buradaydı. Karşımda, bavuluyla. 2 yakın arkadaşımın yanında dikiliyordu. Erkek arkadaşımın bana 'ben buradayım' hissini vermek amacıyla elimi tuttuğunu da görüyordu. Şu noktada gözlerini okuyabiliyordum. Farkındaydı, nasıl özlediğimi onu. Emin olamıyordu sadece. Madem beni sevmediğini söylemişti, o halde neden gelmişti? Aklımda dönen sorulardan beni Tuğçe'nin sesi uyandırdı. Koşarak sarıldık, Emre'nin kollarını da anında çevremde hissettim.Sonra Liam'la tanıştılar. Ali ise öylece durup olanları izledi ve başıyla küçük bir selam verdi. Gözlerine ikinci defa bakınca bayılmak üzere oldum çünkü kafamda bitirdiğimi sanıyordum.Bitmemişti.

Sonraki günler eğlenceli ve acı doluydu. Eğlenceliydi; en yakın 2 arkadaşım yanımdaydı. Çılgınca her şeyi yapıyor, her caddeyi geziyorduk. 

Acı doluydu; her defasında Ali'ye neden geldiğini sormak üzereyken araya bir şeyler sokuyor ve beni geçiştiriyordu. Bir kaç kez mektupları ateşe vermeye denedim, o alt kattaki odada uyurken. Ya da hepsini küçük parçalara ayırmayı, yapamadım. İçim el vermedi, gözyaşlarım amansızca aktı. Ama 1 ayın sonunda mektuplar eski yerlerine döndü ve ben Ali'yle gideceği gün evde tek kalma gibi bir talihsizlik yaşadım:

Herkesin evde olacağını düşünerek uyandım, sabahlığımı üstüme geçirdim. Telefonumu kontrol edip, Harry'nin bavulunun hazır olduğuna dair bir mesaj cevapladım ve yavaş adımlarla aşağıya indim. Evde kimseyi göremeyince adımlarım hızlandı ama mutfağa girdiğim de durdum. Ali görünüşe göre kahvaltı hazırlıyordu ve geldiğimi anında fark etmiş gibi hızlı bir dönüş yaptı. Ve yemin ederim geldiğinden beri -1 ay- ilk defa konuştuk.

"Selam" dedi usulca. Karşılık verdim. İsterse yardım edebileceğimi söyledim ve birlikte masayı hazırlarken Tuğçe ve Emre'nin son bir kez alışverişe gittiklerinden bahsetti. Aylar sonra kurduğumuz ilk doğal cümlelerdi bunlar. Her ikimizde sessizce, sadece önümüzdeki omleti yerken birden elimdeki çatal bıçağı bıraktım. Ve onu gördüğümden beri söylemek istediklerim dudaklarımdan döküldü.

"Buraya geldiğinde, beni görmeye zaman ayırdığına sevindim, iyisin, her zamankinden meşgulsün,biliyorum. Gideceğin gün havadan sudan, kısa bir konuşma yapıyoruz ve ben gardımı almış bir şekilde bekliyorum,nedenini biliyorsun çünkü seni son görüşüm hala aklımın derinliklerinde yatıyor. Sana bir sayfa dolusu mektup gönderdim ama sen bunu önemsemedin. Beni sevmiyorsun, o zaman niye geldin Ali?"

Mavi gözleri dolmuştu, saçlarını çekiştirdi.

"Çünkü seni ilk tanıdığım zamanlar veya sonrası benim için bu kadar önemli olacağını düşünmemiştim. Görmek istedim, gerçekten mutlu musun? O sana iyi bakıyor mu? Cevabımı da aldım. Sadece o senin yanında olduğu her an avuç içlerimi sıkmaktan kangren olacağımı sandım. Ben onun gösterdiği cesareti gösteremem" dedi, hızla anlıma bir öpücük kondurdu ve masadan kalktı. 

Oturduğum yerde çakılı kalırken,kapının yanından bavulunu sürüklediğini duydum. Kapı açıldı ve kapandı. Hıçkırıklara boğulmadan önce bir kut daha mektup yazacağımı hatta bunu ömrümün sonuna kadar yapabilme olasılığım olduğunu anladım.

Liam'a değer veriyordum ama birisi için canımı verme ikilemim olsaydı, bu kişi Ali olurdu.


Ali'ye, Sevgiler Selin 》AlSelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin