Philadelphia, A.B.D
Angelina, Fernandes ile tanıştığında genç ve güzel bir kadındı, şimdi ise nedensiz yediği dayaklardan ötürü gözlerinden morluklar, yüzünden şişlikler eksik olmuyordu. İşleri yolunda gitmediğinde Fernandes eve genelde sinirli gelir ve Angelina ona iyi niyetle bile bir şey söylese, o anda hoşuna gitmezse Angelina'ya bağırır, hatta bu da sakinleşmesine yetmezse tüm sinirini onu tartaklayarak çıkarırdı. Angelina ise, yaptıklarının farkına varsın diye, Fernandes eve gelmeden önce saçını toplayıp yüzündeki yara izlerini daha da ortaya çıkarırdı. Belki bir ihtimal üzülür de kendisinden özür diler veya bu tutumunu bırakır diye, ama nafile.
Angelina artık kendine bakmamaya ve bunun için özel bir çaba sarf etmemeye başladı. Böyle olunca da normalde olduğundan çok daha yaşlı gözüküyordu. Bir tek, bazı özel davetlere birlikte katılmaları gerektiğinde Fernandes ona güzel gözükmesi için baskı yapınca biraz makyaj yapıyor, pahalı kıyafetler giyiyor ve süsleniyordu.
Yaşam amacı kalmamıştı Angelina'nın, sadece vakit öldürüyordu bu dünyada. Yemeği doymak veya tat almak için keyifle değil, sadece yaşayabilmek için, isteksizce yiyordu. Müzik dinleyecekse ağır, hüzünlü parçalar dinliyordu. Bazen de yapacak bir şey bulamayıp pencereden dışarı bakarken geçmişe dalıp gidiyor, sonra da uykusu geldiğinde neresi denk gelirse orada uyuya kalıyordu. Denebilir ki, bir şekilde kalan ömrünü tamamlamaya çalışıyordu bu evde. Oysa bundan birkaç yıl öncesine kadar hayalleri böyle miydi.
Zengin ve yakışıklı sayılabilecek partneriyle birlikte partilerde ve davetlerde şık kıyafetleriyle hava atacağını, jet set arkadaşlar edineceğini, cemiyet hayatının tadını çıkaracağını, havuz ve içki partilerinin birinden öbürüne koşacağını, böylece gününü gün edip mutlu olacağını hayal etmişti.
Mafya babaları için racon denen bir şey vardı ve Angelina dünyaya hâlâ toz pembe gözlüklerle bakıyordu. Ancak Fernandes de artık eskisi gibi, Angelina'yla tanıştıkları zamanki gibi değildi. İşlerini büyütmüş, büyük patronlardan olmuş, karakteri de ona göre değişmişti. Artık partnerinin de kendisi gibi ağır olmasını istiyordu. İsmi kendisiyle birlikte anılan bir kadının, adamlarının önünde kendini küçük düşürecek en ufak bir hareket yapması veya onunla bununla söylentisinin çıkması itibarını iki paralık ederdi. Kadınını kontrol edemeyen bir mafya babası portresi çizmek istemiyordu. O ağır abiydi ve ağır abiler kılıbık olmazdı, gerektiğinde ertesi gün güç gösterisi gibi anlatabileceği bir dayağı bile atabilirdi. Hepsi racondandı.
Angelina ise orta ile zengin sınıf arası diyebileceğimiz bir ailenin tek çocuğuydu. Annesi bir moda firması için elbise tasarımları yapıyordu. Babası ise iyi bir muhasebeciydi ancak para kazanmak için türlü kirli işlere bulaşmıştı ve şimdi hapisteydi. Aslında kötü bir adam değildi fakat zamanla içinde bir şey olmaz diyerek yaptığı ufak çaplı yolsuzluklar sonunda büyük miktarlara ulaşmış, bu da büyük oyuncuların dikkatini çekmişti ve en sonunda da hapsi boylamıştı.
Fernandes, hapishanedeki gücünü kullanarak Angelina'nın babasına iyi bakılmasını sağlıyordu, biraz da bu yüzden Angelina, Fernandes bir şey söylediği zaman ikiletmezdi. Buna cesaret dahi edemezdi. Biliyordu ki ters bir şey söylese, Fernandes her an içeriden birini ayarlatıp babasını öldürtebilirdi. Ya da sadece içerideki desteğini babasından çekmesi bile, bu bile babasının başının ciddi belaya girmesine yeterdi. Ne de olsa burası zamanında Al Capone'a ev sahipliği yapan Philadephia'ydı.
Angelina ve Fernandes evli değillerdi. Pek çok Amerikalı gibi, birbirlerini tanımak için bir araya gelmiş, aynı evde yaşıyorlardı. Yani istese, Angelina Fernandes'i terk edebilir ya da evden kaçabilirdi. Ancak itibarına, güç gösterilerine bayılan bir mafya babasının bir kere kadını olmuşsanız, böyle bir şey neredeyse imkânsızdı. Angelina çok iyi biliyordu ki, Fernandes'in Angelina'nın peşini bırakmasının tek yolu, Angelina'yı öldürmesiydi. Bu ise Angelina'nın tercih olarak görebileceği bir seçenek değildi.
Birlikte yaşadıkları süre boyunca, güçlü ve zengin koca bulmanın hayatın anlamı olmadığını fena şekilde öğrenmişti Angelina. Eşinin ardı arkası gelmeyen iş toplantıları, geceyi başka yerlerde, belki başka kadınlarla birlikte geçirmesi, eve sarhoş geldiğinde bazen sebepsiz yere dayak yemesi... Hatta belki de en kötüsü, bir gün canına tak edip de intihara kalkıştığında, Fernandes'in her gün evde bıraktığı korumalardan birinin onu son anda yakalaması ve kocası eve geldiği zaman; deli misin sen deyip onu iyice bir dövmesi ve onu haftalarca eve, tek başına, dört duvar arasına kapatmasıydı. Kendi evinde hapis hayatı yaşamıştı.
Bu olaydan sonra ağır bir psikolojik travma geçirmişti ancak okuduğu kişisel gelişim ve felsefe kitapları sayesinde biraz sakinleşmiş ve kendini hayatın anlamını araştırmaya ve Fernandes tarafından sıklıkla hesabına yatırılan yüklü miktarda parayı ise yardıma muhtaç insanlar için adamaya vermişti.
Fernandes buna ses çıkarmıyordu. Kendisinin de işine geliyordu çünkü. Suç dünyasında bir mafya babası olarak tanınıyordu, ancak günlük hayatta eşinin bu tür çabaları onun az da olsa iyi biri gibi gözükmesini sağlıyordu. Angelina da bunun farkındaydı, ancak insanlara yardım etmeyi sırf bu yüzden bırakacak değildi. Her ne olursa olsun, kendini bu yola adamıştı bir kere. Madem kendini kurtaramıyordu, öyleyse başkalarının hayatını iyi yönde değiştirmeye çabalamalıydı.
* * *
İstanbul
Yol boyunca boş gözlerle etrafı izledi Cem, şarkının da etkisiyle bir yandan hayatı gözlerinin önünden geçiyor, bir yandan da ne yapabilirim diye kafa patlatıyordu. Derken Çamlıca'ya vardıklarında son model Masseratti marka arabasından indi. İner inmez jilet gibi takım elbisesiyle dikkatleri üzerine çekti, ancak o kimseyi umursamıyordu. Ellerini cebine koyup tepeye doğru yürüdü, ulaştığında uçsuz bucaksız İstanbul manzarasını seyre daldı ve içinden şöyle dedi;
" Ben şimdi ne halt edeceğim? "
- - -
Angelina yeniden kaçmaya çalışacak yada intihar edecek mi ? Cem, sürekli azalan zaman karşısında ne yapmaya karar verecek ? Hepsi ve daha fazlası hikayenin devamında.
Takipte Kalın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben ve Bayan Jones (Kitap Oldu)
RomanceCem Soylu. Azimli çalışması ve ailesinden gelen gücün de yardımıyla kısa sürede başarılı bir iş adamı olmuştur, ancak kendini işlere fazla kaptırıp zengin ve güçlü olmak isterken işlerin yoğunluğuna dayanamaz ve bayılır. Doktora gittiğinde ise acı g...