Nereye gitse vakit kaybettiğini düşünüyordu, hiçbir yerde rahat değildi Cem. Artık bir an önce harekete geçmek istiyordu ve kendi kendine konuşarak düşünmeye başladı.
" Babam olsa n'apardı ?
N'apacaksın babanı, boşversene.
Bir dakika, bir dakika, neden kendimin ne istediğini düşünmüyorum ki. Ben ne istiyorum ?
Bir bakalım...
Şirketi büyütmek ? Hayır, yeterince büyük, öyle ki başa çıkamıyorum.
Günümü gün etmek ? Hayır, bunu ne zaman istesem yapabilirim.
Evlenip çoluk çocuğa... Hayır hayır, 6 aya sığacak bir şey değil. Zaten istemiyorum, aile babası olacak tip yok bende.
Sahiden, ben ne istiyorum ? " deyip Soylu Holding'in bulunduğu gökdelenin tepe katındaki terastan şehri izliyordu ki aklına harika bir fikir geldi.
" İşte bu. Dünyayı dolaşacağım. "
***
Tüm gün evde oturmaktan sıkılmıştı Angelina. Gerçi dışarı çıksa bile gidebileceği çok fazla yer yoktu ancak yine de dışarıda hayat vardı, canlılık vardı. Sadece insanların günlük hayatta neler yaptığını, koşuşturmacalarını izlemek bile bir değişiklikti onun için.
- Hey Lou, biraz dışarı çıkalım mı, evde çok sıkıldım dedi Angelina evdeki iri yarı zenci korumaya.
Lou öyle bir adamdı ki, neredeyse 2 metre boyu olan, ciddi yüz hatlarına sahip ancak kimseyi incitemeyecek tarzda bir adamdı. Zaten bu yüzden Fernandes'in değil de Angelina'nın yanında korumalık yapıyordu.
- Tabi ki hanımefendi, hazırlıklarınız tamamsa çıkabiliriz dedi. Bir yandan Fernandes'e durumu bildirdi, bir yandan da dolaşmaya çıkacaklarını, işaret parmağını havaya kaldırıp birkaç tur döndürerek, evin bulunduğu caddenin karşı tarafında beklemekte olan Martinez'e haber verdi. Kapıyı kapatıp dışarı çıktıklarında Angelina;
- Lou, bugün beni yine beş on adım geriden takip edebilir misin ? Kendimi insanların içine karışmış hissetmek istiyorum dedi tüm iyi niyetiyle.
- Bayan Jones, olabildiğince yokmuşum gibi davranmaya çalışacağım, ancak bay Puerto'nun kurallarını biliyorsunuz.
- Biliyorum, minnettarım Lou.
Birkaç blok ilerledikten sonra vardıkları bir sokağın köşesinde, Lou'nun kendisini net bir biçimde görebilmesi için bir iki saniyeliğine durakladı ve göz teması sağladıktan sonra müzik cd'leri ve kitaplar satan bir dükkana girdi. Siyahi koruma ise bayan Jones'un yalnız kalmak isteyeceğini düşünerek içeri girmedi, onun yerine onu dükkanın vitrin camından yan gözle takip etmeye başladı, bir gözü de dışarıdaydı.
***
- Tamam, şimdi bu dünya haritasını bulduğuma göre, başlayabilirim.
Roma'yı hep merak etmişimdir, ilk durak Roma. sonraa...
Paris, aşıklar şehri ama olsun, gezmekten bir zarar gelmez.
Rio, Brezilya'nın sıcak kıyıları. Hem de ne sıcak dedi yarım ağızla gülümserken.
Barcelona - Madrid, tabi ki. maç biletlerini de hazır etmek gerek. Hakikaten niye gitmedim ki hiç. Hep bu şirket yüzünden. Neyse... o olmasa param da olmazdı.
Sonraa... Londra, İngiltereyi görmeden olmaz.
Başlangıç turuna bir yer daha eklemeliyim. Son bir yer daha istiyorum.
Tabi ya, Amerika. hangi şehre gideceğimi ise sonra belirlerim.
Aah insanın özel uçağının olmasının faydaları işte, hemen yola koyulmam lazım. Zaten vakit az.
İlk cümleyi söylerken gülümsüyordu Cem, ikincisinde ise fena halde canı sıkılmıştı. Hâlâ inanamıyordu birkaç ay sonra artık bu dünyada olmayacağına.
***
İçeri girdiğinde artık kendisini hemen tanıyan, kitapçıdaki satış görevlisine gülümsedi Angelina.
- Merhaba Peggy, nasılsın.
- Merhaba bayan Jones, teşekkürler.
- Lütfen, bana Angie de.
- Tamam, bugün sana nasıl yardım edebilirim Angie ?
- Yeni kitaplar var mı ?
- Evet, çok satanlar bölümüne bir numaradan yeni bir kitap girdi. İsmi: " Ben ve Tanrı: Nasıl Buluştuk? "
- Gülümsedi. İlginç bir isim.
- Kesinlikle, maneviyatı çok kuvvetli biri değilim, ancak bu kitap hayatı bana daha yaşanabilir hale getirdi, tavsiye ederim.
- Vay canına, çok hızlısın. Hemen alıp okuduğuna göre gerçekten iyi olmalı.
Kapağını inceledi, arkasını çevirdi ve arka kapağındaki yazıyı sessizce okudu.
"Size İsa'dan bahsetmeyeceğim.
Size dinden bahsetmeyeceğim,
Sadece, siz farkında olmasanız bile hayatınızın her alanına yön veren tanrı ile aranızdaki engelleri kaldırmanıza yardımcı olacağım.
Benim yeteneğim de bu.
Sarah Sanders"
- İlgi çekici, pekala Peggy, bu kitabı alacağım.
Diğer kitaplara ve cd'lere de şöyle bir göz gezdirdikten sonra dükkandan çıktı. Onu gören Lou;
"Artık dönelim mi hanımefendi, hava kararmak üzere" diye sormakta gecikmedi.
***
Seyahat planları yapacaksam, bunun keyfi gözükmemesi lazım. Onlarca yönetim kurulu üyesiyle uğraşmak istemiyorum.
Pekâlâ, öyleyse ilk olarak Dubai'ye bi uğrayayım, anlaşmaları gözden geçirir, belki projeleri yerinde gözlemlerim. Daha sonra Amerika'ya, sonra da diğer yerlere doğru kaydırırım seyahatimi. Bu şekilde daha akıllıca olur. Hem kimse bir şey farketmez. Soran olursa da kısa bir süreliğine uzaklaşmak istediğimi söylerim. Sonuçta şirket benim şirketim.
***
Artık eve varmalarına az kalmıştı ki kilise çanlarını duydu Angelina. Aslında hep duyuyordu ama bu sefer çanlar sanki onun için çalıyordu. Kitapçıya gitmeye vakit buluyorsun da kiliseye gelmek bu kadar mı zor der gibiydi. Birden durakladı.
- Bir dakika Lou, Fernandes bugün saat kaçta eve gelecek, bilgin var mı ?
- Bayan Jones, bu konu hakkında size bilgi veremem.
- Hadi ama Lou, senden çok gizli bir bilgi anlatmanı istemiyorum, en azından hemen gelip gelmeyeceğini söyle.
- Lou, Fernandes'e bugün kaçta geleceksin diyemezdi tabi ki, o yüzden kulaklığına gelen bazı bilgileri bir süre dinledi ve "sanırım bugün oldukça geç gelecek bayan Jones" dedi.
- Öyleyse, eve gitmeden önce bir yere daha uğramak istiyorum. İnançlı biri misindir Lou diye sordu ?
- Oldukça.
- Öyleyse benimle kiliseye gelirsin değil mi ?
Önce şaşırdı Lou, bir süre düşündü ve "tabii ki, hem hava tam olarak kararana kadar biraz daha zamanımız var dedi ve birlikte yakındaki kiliseye yürüdüler."
Kilisenin çift giriş kapısından biri açıktı, oradan içeri girdiler ve ortalara doğru bir sırada oturdular. İçerisi ne fazla kalabalık, ne de bomboştu. Rahip uzaktan onları görüp başıyla selamladı ve konuşmasını yapacağı kürsüye çıktı. Gelenlere şöyle bir göz gezdirdikten sonra vaazına başladı.
- Bugün aramıza yeni katılanlar olduğunu görüyorum. Merhaba evlatlarım. Tanrı sizi kutsasın ve günahlarınızı affetsin. Bayanlar, baylar, abilerim, ablalarım, kardeşlerim, kız kardeşlerim ve sevgili çocuklar.
Başlangıçta, tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu...
Bu sözler kilise duvarlarında yankılanırken Angelina'nın aklı kendi hayatındaydı. Hayatı hep böyle mi geçecekti, Tanrı onun için böyle bir hayat mı seçmişti. Ömrü boyunca bir mafya babasının kadını veya en iyi ihtimalle eşi mi olacaktı. Dünyadaki görevi bundan ibaret miydi ? Kendisinin ne istediğinin hiçbir önemi yok muydu? İncil'de kadının yeri neydi?
***
Cebinden telefonunu çıkardı ve şoförünü aradı Cem.
- Efe, bir ara karşı tarafta gittiğimiz bir cami vardı. Neydi ismi ?
- Hatırlayamadım efendim.
- Hani şu yerin altında olan, epey de uzaktı.
- Hatırladım. Kitap Fuarı çıkışı uğramıştınız, Sancaklar Cami.
- Olabilir. Bugün yine oraya gitmek istiyorum. Hem yol boyunca biraz düşünmem lazım, hem de oranın imamının namını çok duydum, ona sormam gereken önemli şeyler var.
- Peki efendim, ne zaman yola çıkıyoruz?
- Hemen. Hazırlanıp iniyorum. Arabayı şirketin önüne getir.
***
Hikayemi okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir sonraki bölümde iki karakterin de hayatları hareketlenmeye başlıyor.
Kitap olarak yayımlanması için oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
Sevgiyle Kalın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben ve Bayan Jones (Kitap Oldu)
RomansCem Soylu. Azimli çalışması ve ailesinden gelen gücün de yardımıyla kısa sürede başarılı bir iş adamı olmuştur, ancak kendini işlere fazla kaptırıp zengin ve güçlü olmak isterken işlerin yoğunluğuna dayanamaz ve bayılır. Doktora gittiğinde ise acı g...