Yedinci Bölüm

85 7 2
                                    

Annem doktor ile odaya geçti. İçimde bir endişe vardı aslında endişeden çok korku. Ölmekten korkan insandım ben. Annemsiz kalmayı düşünürken bile nefes alamazken. Ya kötü bir haber çıkarsa ? Ya düşündüklerim başıma gelirse ? Tam tamına 30 dakikada bu düşüncelerle can çekişirken gözü yaşlı annem odaya girdi. Ağladığını bana belli etmemeye çalışsa da anlamıştım gözlerinden. Çok ağlamıştı hatta kıp kırmızı olmuştu kömür gözleri. Umutla baktım yüzüne tek güzel söz duymak için.Annem cümleleri toparlayamıyordu ayağa kalktım sitemli bir şekilde '' Ne oluyor anne , neyim varmış. Annem yalvarırım söyle ! '' diye bağırdım. 

Annem dizlerinin üstüne çöktü. Bende çöktüm tuttu ellerimden. ''Benim dünyalar güzeli prensesim daha 17 yaşında hayatının en güzel yerinde nasıl buldu annem bu hastalık seni. '' diye söylendi sitemli sözleriyle. 

'' Beyninizde tümör var Ela hanım.. '' diye bir ses adeta dünyam durdu. Kafamdan aşağı kaynar sular döküldü adeta. Gözlerimden akan yaşlarla birlikte arkamı dönerek '' Bu çok kötü şaka '' dedim inanmak istemiyorum buna ya nasıl daha 17 yaşındayım daha hiç bir şey yaşamadım anneme doyamadım nasıl olurdu bu ? Gitmek istedim o hastaneden acele bir şekilde taburcu oldum. Eve gidiyoruz arabada sadece yolu izliyorum. Aklımda bin türlü sorular. Ne için kimin için gelmiştim ben bu hale ? Aşk mı yapmıştı beni böyle ? İmkansız aşkım mıydı beni bu acıya sürükleyen ?  Acaba duysa koşar gelir mi bir kere yanıma ? Baksam gözlerine bir kere başka bir şey istemem ki. Ya annem nasıl affeder beni ? Bir erkek için üzüldüm anne nasıl derim ? Bu sorular kafayı yedirticekti bana. Sonunda eve geldik odama çıkıp kapıyı kitledim ve ağlamaya başladım. İlk defa bağıra bağıra ağladım saatlerce. 

Ağzımdan çıkan tek kelime '' Neden ben Allah'ım ?! '' oluyordu. Rabbime değildi isyanım. Korkum büyüktü sadece. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Yüzümü yıkayıp çıktım evden kimseye bir şey demeden. Bizim parkımıza gittim. Faruk'la bizim oturup orda saatlerce dertleştiğimiz park ben orayı ikimizin parkı yapmıştım. Oturdum her zamanki banka uzaklara daldı gözlerim. Yaşarken öleceğini bilmek hem de buna yakın olmak bu kadar kötü bir acı yoktur. Ölüm çok korkunç geliyor benim gözüme. Bir daha görememek nasıl dayanırlardı bensizliğe bilmiyorum. 

Tedavim vardı aslında ama iyi sonu almak %10'luk bir şanstı. O kadar çok dalmışım ki havanın karardığının bile farkında değildim. Sırtıma dokunan bir el ile irkildim. Dönüp baktığımda ela gözleriyle karanlığı aydınlatan o gözler Faruk'un gözleriydi. Heyecan yaptım bir an bir şey diyemedim. Pat diye yanıma oturmuştu bir hayli kızgındı bana bir süre sustuktan sonra gözlerime bakarak '' Neyin var senin böyle anlat artık itiraz istemiyorum. '' dedi. Bir dakika sustum cümleleri kafamda toparlayarak söze başladım. 

'' Bir şey yok aslında biraz rahatsızlık geçirdim bir süre yalnız kalıp kendime gelmek ve sizleri üzmek istemedim bu kadar. ''

'' Üstüne gelmek istemiyorum Ela kendine gelince bana yaz her şeyi konuşalım. '' dedi ve gitti. Ne yapacağımı bilemedim. Kalkıp eve gitmekten başka çarem kalmamıştı. Yavaş yavaş yürüyordum. Bu davranışına anlam veremedim. Eve gidince Faruk'a her şeyi açıklayıp bir veda mektubu yazmalıydım. En azından bunu hak ediyordu. Bir vedayı her şeyi öğrenmeye hakkı vardı artık...

Bir Eylül MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin