Bölüm 5

219 48 12
                                    

MİNEL

Telefonumu elime alınca mesajın Yusuftan geldiğini görerek derin bir nefes aldım. Hala neden bu kadar korkuyordum mesaj sesinden? Yusuf uğruna yüzleşmeyi göze alamadığım geçmişim yüzünden mi... Görmek istemediklerimi görmezlikten gelerek sadece bugüne odaklandım. Yusufla buluşacaktım; evlenmek istediğim adamla, evlenmem gereken adamla...

Beynimi kemiren bu fikirlerden sıyrılmak için dolabımın kapısını açtım. Bir süre ne giyeceğimi düşündüm. En sonunda açık renk bir kot şort ve ince beyaz bir tişörtte karar kıldım. Genellikle doğal olurdum dışarıya çıkarken. Hafif bir makyaj, kendi kıvırcıklığıyla sarı saçlarım... Hazırlanmak için az vaktim vardı bu yüzden aceleyle duşa doğru yöneldim.

Sıcak su bedenimi sarmalarken zihnim yine içinde olduğum durumun çıkmazlarını önüme seriyordu. Benim ısrarla elimin tersiyle ittiğim gerçekler, kırılmış cam parçaları misali bütün hayallerimi yaralıyordu. Yusufu seviyordum ama geçmişimin kirleri ona olan aşkımı temiz bırakır mıydı... Eger bir gün gerçekleri öğrenirse beni sevmeye devam edebilir miydi?

Bedenimi suyun sıcak koynundan sıyırırken beynimi de kemirgenlerinden sıyırdım. Bornozumu üzerime geçirdiğimde aynadaki yansımamla bakıştım. Gözlerime bakarken gördüğüm tek şey saf korkuydu. Başıma gelenlerin, geleceğimi mahvedeceği korkusu...

Ayna, duştan yükselen buharın etkisiyle buğulanmaya başladı. Gördüğüm endişe yığınının silueti yavaş yavaş donuklaştı. Ve sonra tamamen kayboldu. Tıpkı ruhumun, bilmediğim karanlıklarda kaybolduğu gibi...

Yusufla buluşacağımız kafenin önüne geldiğimde onu bir masada oturmuş beni beklerken buldum. Beni gördüğünde parlayan gözlerine bakarak sıcacık gülümsedim. Ona sarılıp her şeyi anlatsam.. Omzuna başımı yaslayıp göğsümün alabildiğine ağlasam hıçkırarak.. Biter miydi içimdeki sönmek bilmeyen vicdan azabı?

"Canımm" dedim ona sarılırken "Çok beklettim mi ?"

"Beklediğim sen olduktan sonra bir önemi var mı sevgilim? "

Allahım, bu adam benimle böylesine yüreğiyle konuşurken ben onsuzluğu nasıl düşünebilirdim ki... Kirli sakallı yanağına doğru sokuldum. Kokusunu içime çeke çeke öptüm. Ciğerlerime sığdıramadığım öyle güzel bir kokusu vardı ki aldığım tüm nefesler bu kokuyla dolsun istedim.

Elini tutup yanına oturdum. Sahiplenici bakışları yüzümü seyrederken ona, onu cok sevdigimi söyledim.

Bana doğru uzandı ve bu kez sıcacık öpücüğü dudaklarımı buldu. Gözlerimi kapattığımda kendimi onun bu beklenmedik öpücüğüne sığınmışken buldum.

Etrafımda dönüp duran dünya birden bire durdu. İçimi kaplayan tarifsiz bir korkuyla geri çekildim. Bunu ona yapamazdım. Benim kirlenmiş dudaklarım, onun ilk kez beni öptüğüne yemin edebileceğim o tertemiz dudaklarını hak etmiyordu.

Hızla yanından kalktım. Alabildiğince koştum.. Koşabildiğim, gücümün yetebildiği mesefaye kadar koştum. Yusuftan ayrılırken tek duyduğum:

"Minel, gitme, özür dilerim."

Kulağımda çınlayan bu cümleye inat sonsuza dek koşabilirdim. Bütün benliğimle koşarken bilmiyordum; aslında bu koşuşun sonsuzluğa giden yolum olduğunu..

Etrafını görmeyen gözlerimden yaşlar boşalıyor, gözyaşlarımın buğusundan dünya gri bir haleye dönüşüyordu.

Nefesimin tükendiği anda durmak için son adımı attığımda ayağımın altındaki toprağın kaydığını hissettim. Düşüyordum. Bağırıyordum ama hıçkırıklarımın düğümlendiği boğazımdan ses çıkmıyordu. Kimselere duyuramadığım sesim göğsüme sonsuza dek gömülmüştü.

Hayatta kalmak için ellerimle bir yerlere tutunmaya çalıştım. Avuçlarıma sadece ıslak toprak parçalarının dolduğunu farkettiğimde bütün umutlarım, bedenimden önce altımdaki denize çakılmıştı. Gözümün önünü görmeden öylesine koşmuştum ki uçurumun kenarına geldiğimi ancak son adımı attığımda anladım.

Düşüyordum. Beni hayattan koparan o son öpücüğü dudaklarımdan alıp göğsüme bastırdım. Bir beton gibi çakıldığım denizde, aldığım her nefes su olarak ciğerlerime doluyordu. Her seferinde biraz daha kısa süren soluklarımın boğazımda bıraktığı o tuzlu tat, hissettiğim son şey olacaktı. Nefesim git gide daraldı. Vücuduma dolan su göğsümü sıkıştırıyordu. Ellerim kalan mecaliyle dudaklarıma dokundu. Son kez hıçkırdığımda bedenim, ölümün soğuk kucağına çoktan yığılmıştı...

Gün Işığım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin