Bölüm 12

20 4 0
                                    

Bir devir kapandı böylece... Ömrümün bütün yıllarını önüne sermeye hazır olduğum yari sonsuzluğa gönderdim. Özgür bıraktım gördüğüm ilk andan beri yüreğimde hapsettiğim sevdasını. Serbest bıraktım içimdeki kafese tıktığım; esaretinin bedelini bana, çırpınarak kanattığı etten duvarlarım olarak ödeten o yaralı kuş ruhunu. Açıverdim vicdanımın mahzeninin o sıkı sıkıya zincirlerlediğim kapısını. Salıverdim onu sonsuzluğa, vazgeçilmez özgürlüğüne... Kalbimden sevdasını aklımdan adını... Azat ettim vicdanımı.

Kalan bir tek hatıralarım, bir ince yürek sızım ...

Bugün attım bütün sigaraları o siyah kutuya.. Ben de kalan neyi varsa, onu hatırlatan tüm ayrıntıları, her bir detayı...

Küstürdüğüm gül fidanlarının dibinde, onu sevmek için aradığım bütün sebepleri ateşe verdim delilleriyle birlikte. Bütün fotoğraflar, defter ve beraber olduğumuz zamanlardan bana kalan her şeyi kopkoyu dumanlarla beraber cehenneme uğurladım.

O rahat uyusun diye cennetinde!

Ne kızgınım; ne de kırgın... Bir hisle kaplı olmaya mecali kalmadı bu kalbin. Ne ben eski benim artık ne de yeni bir başlangıca yetecek takate sahibim.

Günün son ışıkları sarmaladığında etrafı, yüzümü ufku tutuşturan berrak güneşe döndüm. Fısıldadım gökyüzünü ala boyayan bu destansı güzelliğe;

"İşte şimdi özgürsün Minel."

Artık özgürüz...

****

4 ay geçti aradan... Işe geri dönmeliydim. Eski işime; bir buçuk sene önce editörlüğünü yaptığım yayınevine dönecektim . Artık arınmıştı zihnim kemirgenlerinden fakat huzursuzluğum bakiydi. O benimleydi ölünceye dek.

Hazırlanıp evden çıktım. Arabama bindiğimde yeni bir hayata başlayacak
olmama dair hiç bir heyecan hissetmeden yayınevine doğru yol aldım. Sanki aradan bir buçuk sene hiç geçmemiş, sanki berbat geçen günlerin altından sağ salim çıkabilmişim gibi emin, telaşsız ve bütün hislerden uzak...

"Ben geldim"
dedim yayınevi müdürü olan Sadık amcanın kapısını tıkladıktan hemen sonra.

Babamın eski bir arkadaşı ve tüm yaşadıklarımdan haberdar olmasının verdiği rahatlıkla masanın önündeki koltuğa oturdum. Asla saygı çizgisini aşmadan hala burada çalışıp çalışamayacağımı sordum.

Sadık amca yanıma yaklaşıp elini omzuma koydu ve bütün o babacan tavrıyla:

"Ne zaman istersen evladım, biz buradayiz ve yayınevi olarak senin gibi dikkatli bir editöre bilhassa şu günlerde çok ihtiyacımız var." dedi.

Beklediğim yanıtı aldığımda onu müteşekkir gözlerle selamladım ve odadan çıktım.

Alışkanlığımın verdiği refleks ile odama doğru yöneldim. Kapıyı açtığımda her şeyin benim bıraktığım son hali gibi olduğunu gördüm. Gizli bir tebessümün sıcaklığıyla aydınlandı yüzüm. Aylardır uzak kaldığım işimi; düzenimi özlediğimi hissettim. Masama oturdum. Eski notlarıma baktım; uzun uzun düşündüm; zamanın boşluğuna bıraktım kendimi. Saatlerle beraber ben de aktım. Bittim. Sonra mesai bitti. Kapımı çekip çıktım.
Sadık amca beni farkedince;

"Yusuf. Gel oğlum" diye seslendi.

"Bu kitap denemesiyle senin ilgilenmeni istiyorum.
Tamamen eski usul el yazısı ince ince işlenmiş... Sen basılmaya layık görürsen dijital ortama geçişini yaparız. "

Alnımı kırıştırıp tüm ciddiyetimle;

"Eğer beğenirsem ben yazarım Sadık Amca" dedim. "Peki ama yazar neden dijitalden göndermemiş? "

Sorumu duymazdan gelerek dosyayı elime tutuşturdu.

" Al bakalım bunu. Sen işe hemen başla... "

" Elbette "

Dosyayı da alarak arabama geçtim. Eve doğru giderken bir restoranın önünde durup kendime yemek aldım. Tek başınayken evde yemek dışarıda yemekten daha az yalnız hissettiriyordu. Kalabalıklar arasındaki yalnızlık hep daha büyük daha güçlü gelmiştir zaten bana. Bu yüzden kendimle olmak arkadaşların en güzeliyle başbaşa olmak gibiydi...

Yemeğimi yedikten sonra merakla dosyayı araladım.

Başlık davetkardı...

Mizacında Aşk Olanlara

Besbelli uzun olacaktı gece ve ben kendime hemen bir kahve yapmalıydım.
Kahvemi yudumlarken ilk sayfayı çevirdim.

***
Sevda artıklarından bir zamandı belki yaşadığımız
Gül mevsimi yoktu kapımızda fakat sebepsiz çığlıkları vardı semamızda göçmen kuşların.
Sensizliğine tutulmuş meğer güz yangınlarının. Bülbül suskun, güller açılmayan tomurcuklara vurgun.
Rengi değişmiş sevmelerimin. Yarım kalmış bekleyişlerim. Uzak kalmış arayışlarım yürek bozgunlarından.
Adı yok adresi yok bu sevmelerin. Bir yağmur türküsü bu dillerindeki. Günü yok, gecesi yok. Mevsim bahardan geçmiş. Eskimiş yazlar sinmiş o güneşe yaklaşmış bahçelerine.
Çoktan çalmış kapımızı aşk, bir ihtiyar çocuk misali.
Geç kaldı sanmıştık oysa ki gelecek güzü vurmadı güneş damlaları.
Geç kaldı sanmıştık oysa ki toprak yüzü tutmadı gül fidanları.
Geç kaldı sanmıştık bu eskimiş baharları. Geçmemiş. Aşk... Bize geç geldi demiştik. Meğer o bizden hiç gitmemiş.

***

Etkilenmiştim. Hakkındaki ilk edinimim; başarılı bulduğum bir takım şiir bozması süslü cümlecikler topluluğu oldu.
Anlamak için devam etmem gerekliydi. Fakat bu kadar duygulu sözler ağır geliyordu yarası henüz kurumamış kalbime. Söküyor gibiydi kabuklarını. Minel geldi hatırıma... Okumak istemedim. Kapattım dosyanın kapağını. Sonra bir dürtü... Beni oturduğum çalışma masasından kaldırmayan, diğer sayfayı açmaya iten garip bir his...
Sayfada sadece iki kelime.

" Kaçma, Oku"

Bir ürperti hissettim baştan aşağı tüm vücudumu soğuk bir esintiyle titreten. Nasıl denk gelebilir böylesine derken sayfayı çevirdim beni kuşatan tazelenmiş bir merakla.

***
Eğer cümlelerim bir zerrecik tahribat yaratabiliyorsa yüreğinde doğru yoldayım demektir. Oku beni!
Bu bir davettir. Oku ki serinliğe ulaşsın kalbin. Asıl amacı unuttuğumuz bu ömür denilen yolda varoluşumuzun mayasını birlikte bulalım. Sendelemiş bu yaralı ruhun şifasını birlikte arayalım. Kırdılar mi kalbini, üzdüler mi seni? Ağladın mı sesini duyacak kimselerin olmadığı gecelerde. Tükendim dediğinde bir türlü bitememenin verdiği ızdırabı mi tattın çıkamadığın o kör kuyularda.
Yanıldın.
Tükenen sen değildin.
Çaren değildi.
Tükenen ümidindi.
Üzülme. Bu kitap dar gününde senin omzumuna elini koyan dost eli. Bozkırda, zemherilerde kalakaldığında ruhun, en derinini ısıtacak yaz güneşi. Oku beni. Yaşamak sanatına hakkını verecek olan o mukaddes amacı bulman gerek. Gel şimdi takıl kelimelerimin rüzgarına ve çevir sayfayı...

***

Gün Işığım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin