Bölüm 2

243 57 23
                                    

MİNEL

Pencereyi ardına kadar açarak temiz havayı içime çektim. Sanki karnımın üstünde bir kuş kanat çırpıyor, yüzlerce kelebek aynı anda aynı yerden havalanıyordu. Sanki tüm hücrelerim bir anda oksijensiz kalmış da aldığım nefes ciğerlerime yetmiyormuş gibi. Ah... Nasıl bir his bu böyle?

Yalnız kaldığımda içime, beni sıkan, bunaltan yabancı bir duygu yerleşiyor. Fakat Yusuf'un yanında sanki ben kayboluyor; tanımadığım, bilmediğim sakin, hanım hanımcık bir kız oluyordum. Onunla göz göze geldiğim anda soluk alamamışım gibi sıkışıp kalıyordum.

Yusuf benden beş yaş büyüktü ama ben onunlayken bu yaş farkını hiç hissetmiyordum. Onunlayken onun gibi oluyordum sanki. Bazen, alanına giren herkesi kendisine benzetmek gibi olağanüstü bir gücü olduğunu düşünmüyor değilim doğrusu. Bir erkek bu kadar mı çekici olabilir...

Uzun boylu, esmer yakışıklısıydı Yusuf. Kahverengi gözleri, çıkık elmacık kemikleri ve sivri çenesiyle erkeksi bir yüzü vardı. Çatık kaşları, onun sert olduğu kadar da ciddi görünmesine sebep oluyordu. Aslında göründüğü gibi sert bir karaktere sahip değildi. Yumuşacıktı o aslında. O, benim pamuk yürekli erkeğim... Bazen öyle korumacı tavırları oluyordu ki, o kaslı kollarıyla tüm bedenimi sarıp sarmalamıyormuş gibi hissediyordum metrelerce uzağındayken bile... Seviyordu beni ve ben, her şeyden daha çok onun beni sevişini seviyordum. Onun bana bakışını. Onun üzerime titreyen, sen benimsin bakışını...

Yusuf ve ben nasıl biz oluruz bilmiyorum. O benim karanlığım için fazla beyaz, fazla ışık... O yanımdayken onunla olmak için can atan kalbime inat aklım gerçekleri seriyor yalnız kaldığımda gözlerimin önüne.

"Olmaz Minel, boşuna yüreğini heveslendirme..."

Susturuyorum sonra aklımı ve kendimi inceden telkin ediyorum:
"Yusuf beni seviyor, bu yeter ikimize de."

"O koca yürekli adama yazık etme Minel" diyor sonra nefret ettiğim vicdanım.
Allahım nasıl bir ikilemdeyim böyle? Halbuki kapılmak istiyorum aşkının rüzgarına. Alsın istiyorum beni saplandığım bataklığımdan. Karanlığa hapsolmuş kelebeklerimin hayat ışığı... Ruhumun kurtarıcısı o, biliyorum. Bilmediğim; onu üzmekten niye hiç korkmuyorum ?

Ve sonra ağır basan bencil yanım söylüyor:

"Sırlarınla geleceğini zehirleme, sustur şu çenesi düşük vicdanını!"

O, benim için yeni bir ömür gibi.
Ve eğer bu ömür benimse, onunla tükenmeli...

Gün Işığım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin