2. BÖLÜM⛵️

146 16 2
                                    

Mavi; bir renkten daha fazlası, sonu olmayan bir gökyüzü, umut dolu bir deniz.



Bölüm Şarkısı: Sia-Move Your Body



          

"Sendeki uyku da yani, maşallah. Sanırsın boz ayı." Diye mırıldandım sessizce. " Aralıksız yarım saattir seni dürtüklüyorum ve hala uyanmadın. Artık kalk istersen bir açıklama yap. Kimsin ve burada ne yapıyorsun?" Uyandığımda yatağımın hemen çaprazındaki beyaz iki kişilik koltukta oturan yabancıyı fark etmiştim. Birkaç kez ona seslenmiştim fakat o beni takmadan uykusuna devam etmişti. Yataktan kalkıp yanına oturmuş bir yandan onu dürtükleyip bir yandan da uyanması hakkında bir şeyler söyleyip durmuştum. Fakat beyefendi yine uyanmamıştı.

En sonunda pes ettim ve keyifli bir şekilde onu koltuktan ittim. Biraz zor oldu ama böyle bir şeyi yaptım. Düşüşü ile ağzından acı dolu bir inleme kaçtı. Yere vurduğu dirseğini ovalarken nerde olduğunu anlamaya çalışır gibi etrafına baktı.

O sırada gülmekten yere düşmüş bir adet ben görünce yüzündeki o anlamsı ifadeyi silip kaşlarını çatıp kızgın bir ifadeye büründü.

"Ne yaptığını zannediyorsun sen?" O kadar dürtmeme uyanmayıp, yere itince uyanması benim suçum değildi tabii ki de.

"Uyanman için aralıksız yarım saatten beri koluna bir adet çukur açtım fakat sen tınlamadın bile. Ben de uyanman için seni ittim." Ben suçsuzum dercesine omuzlarımı silktim. O ise bu hareketimle kaşlarını daha çok çatabilirmiş gibi daha bir çattı.

"Neden burada olduğumu hatırlamıyorsun galiba?" Beyefendi çok akıllı maşallah.

"Hatırlasam sence sorar mıydım? Gerçekten bu zekâyı ayakta alkışlamak lazım." Dedim gözlerimi devirirken. Yerden destek alarak yavaşça ayağa kalktım ve yatağa, yabancının yüzünü görebileceğim şekilde oturdum. Bir yandan da yüzünü inceliyordum. Kahverengi göz ve saçlar, kemikli yüz hatları, kusursuz bir kaş, vücudunda fazlasıyla belli olan kasları ve uzun boy eşittir hoş çocuk.

"Önümden geçerken bayıldın." Dedi kısaca. Oda düştüğü yerden kalkıp koltuğa oturdu. Hatırladıklarımla yüzüm düşerken üzüntümü fark ettirmemeye çalıştım. Bayılmadan önceki öğrendiklerim bütün mutluluğumu sömürüyor geriye üzüntü ve kırgınlıktan, kandırılmanın ezikliğinden başka bir şey bırakamıyordu.

"Neden burada olduğumu sormayacak mısın?" belki her insan gibi o da merakına yenik düşüp neden burada olduğumu soracaktı, bende ona kafamdaki tümörden bahsetmek zorunda kalacaktım. Sonra bana acıyışlarını seyretmek vardı bir de. En kötüsü. Ama verdiği cevap ile içten içe şaşırmıştım.

"Beni ilgilendirmez."

"Bu bir ilk." Diye mırıldandım sessizce. Dediğimi umursamayarak odadan çıktı. Çıktıktan hemen sonra ise Burak gelmişti. Doktor önlüğüyle tam bir doktor gibi dursa da o bir intörndü.

"Uykucu, uyanmışsın bakıyorum." Burak'ın sıcak tebessümüne karşılık bende burukça tebessüm ettim. Burak bir şey olduğunu anlayarak yanıma geldi. Kaşlarını çatmış o mavi ile yeşilin karışımı olan gözlerini kısmıştı.

"Bir şey mi oldu?" Burak her şeyimi biliyordu. Hastanede geçirdiğim zaman boyunca her şeyimi paylaşmıştım onunla. Olmayan ağabeyim gibiydi.

"Yaman..." Daha cümlemi tamamlayamadan gözlerim yanmaya başlamıştı bile. Cümlem yarıda kalırken, gözümden bir damla yaş düştü. Hızlıca yanağımdaki yaşı sildim. Fakat gözyaşlarım benden bağımsızca hareket ederek yanağımdan süzülüyordu.

YENİ UMUTLARA YELKENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin