11. BÖLÜM⛵️

61 12 1
                                    

"Güvensiz kalplerimizi, karaktersiz insanlara borçluyuz."
-Charles Bukowski

Bölüm Şarkısı:Sia-Unstoppable

Ne yapacağımı, nasıl bir tepki vereceğimi bilemeden şaşkın bir şekilde biraz uzaklaştım Burak'tan. Belki de tüm her şeyimi onunla paylaşmış olduğum için benim suçumdu bu olanlar. Belki de benim Burak'ı bir ağabey gibi görüp tüm acılarımı onunla paylaşmış olmam doğru değilmiş. Şaşkın bir şekilde Burak'ta takılı kalan gözlerimi diğerlerinin yüzlerine çevirdim.

Pamir ifadesiz bir şekilde Burak'a bakıyordu. Hemen yanında oturan Berkcan da öyle. Her zaman saçma sapan konuşan, şu kısacık zamanda kötü anlarımda yanımda olup beni güldürmeyi başaran insan şuan sadece ifadesiz bir şekilde Burak'a bakıyordu. Yağız da ifadesizdi. O, Arya'ya bakıyordu. İfadesiz gözleri Arya'ya dikilmişti. Her zaman ki gibi içinden yaşıyordu en büyük savaşlarını.

Arya'ya döndü gözlerim. Fakat beklediğim gibi Burak'ın itirafı ile şaşırmış değildi. Veya ifadesiz. Adlandıramadığım bir şekilde hüzünlüydü. Ve o an ağladığını fark ettim. Neden şuan böyle bir anda ağlıyabaileceği hakkındaki şıkları gözden geçiriyordum hızlıca.

Arya'nın bir süreden beri birini platonik olduğunu biliyordum. Fakat hiçbir zaman kim olduğunu söylememişti. Ama hep anlatırdı ne kadar yakışıklı olduğunu. Kaslı bir vücuda sahip olduğunu, insanları baştan çıkaran kahverengi renkte gözleri olduğundan bahsederdi. Hafif dalgalı kumral saçları, keskin bir şekilde inen yüz hatlarını biraz daha çocuksulaştırdığını söylerdi. Bu anlattıklarını aklımda canlandırdığımda yüz çok tanıdık gelmişti.

Ve o an anladım her şeyi. Arya'nın öve öve anlattığı platoniği Burak'tı. Her şekilde her şey uyuyordu Arya'nın anlattığı ayrıntılar ile Burak. Kuruyan boğazım ile sertçe yutkundum.

Fakat şimdi Burak'ın bu itirafı üzerinede yıkılmıştı. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde birkaç adım daha uzaklaştım Burak'tan. Arkamda ki sandalyeye çarpmam ile durdum. Ne söyleyeceğimi bilemeden aralandı dudaklarım birkaç sefer.

Arya'ya bakarken "Be-Ben.. Özür dilerim." Dedim fısıldıyarak. Sonra başımı Burak'a çevirdim ve onun bana umutla bakan kahveleri ile karşılaştım.

"Artık sadece tüm sırlarımı bilen bir yabancısın." Dedim soğuk bir şekilde. Masadaki çantamı alıp koşarak çıktım pastaneden. Nereye koştuğumu bilmeden koştum. Neye ağladığımı bilmeden ağladım. Arya'nın acılarını düşününce fazla can acıttığını anladım ve ağlamam daha da şiddetlendi. Benim yüzümden canı yanmıştı kardeşimin.

Rastgele bir ara sokağa girip binanın duvarına yaslandım ve ağlamaya devam ettim.

Ağladıkça rahatlardı insan. İçindekileri boşaltıp, hafifletirdi ruhunu. Ama ben ağladıkça ne içimdekileri boşaltabiliyordum ne de ruhumu hafifletebiliyordum. Yaşadıklarımın ağırlığı altında eziliyordum.

Bir süre daha ağladıktan sonra ayağa kalktığımda duvara yaslanmış bir şekilde beni izleyen Pamir'i gördüm. Yüzünde üzgün bir ifadeyle bana bakıyordu.

Gidip ona sarıldığımda içimdekileri dökecek birisini bulduğumdan sevinmiştim belki de.

"Kardeşimin canını yaktım bilmeden Pamir. Nasıl bakacağım yüzüne? Nasıl özür dileyeceğim?"

"Sakin ol güzelim. Arya biliyor senin suçun olmadığını. Ayrıca sen bilmiyordun ki Burak'ın duygularını. Senin bir suçun." Pamir'in rahatlatıcı sözleri bile etki etmiyordu.

"Yağız da üzüldü. Arya üzüldüğünde canı çok yanıyor onun." Pamir kollarını benden çekip şaşkın bir yüz ifadesiyle bana bakıp "Sen nereden biliyorsun Yağız'ın hislerini?" diye sordu.

YENİ UMUTLARA YELKENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin