Zaman, bütün hayallerimize ağzının payını verdi.
Şarkı: İmagine Dragon- Believer
Birinin beni bağlı olduğum sandalyeden kurtarıp kucağına alması ile gerildim ve gözlerimi açmaya çalıştım. Fakat o kadar darbe almış ve kolumdaki yarık yüzünden çok fazla kan kaybetmiştim ki çok fazla yorgundum ,açamıyordum gözlerimi. Sanki göz kapaklarımın üstüne tonlarca ağırlık koymuşlar gibi.
Beni taşıyan kişinin odadan çıktığını anladığım an kucağından inip bu yerden koşa koşa uzaklaşasım vardı. Fakat daha gözlerimi açamıyordum. Sadece tek umudum beni taşıyanın Pamir, Yağız ve ya Berkcan olmasıydı. Fakat ne Pamir ne de Yağız kokuyorsu bu adam. Berkcan'ın kokusu bilemediğim için onun için kesin bir şey diyemeyecektim.
Sağ kolumun bir yere çarpması ile Cengiz'in bıçak ile CS yazdığı yer acımıştı. İster istemez dudağımdan bir inleme kaçmıştı.
"Şş güzelim burdayım ben. Sorun yok."
Bu kişi kesinlikle Berkcan olamazdı çünkü bu kişi Buraktan başkası değildi. Burak'ın sesini duymam ile bedenimi korku sarmıştı. Nasıl bulmuştu beni? Cengiz neredeydi? Hiç bir korumadamı yoktu etrafta?
Burak'ın beni yumuşak bir şeyin üzerine koyması ve bir şeyi kapanma sesini duymam ile beni arabaya bindirdiğini anlamıştım. Arabayı çalıştırıp beni bu evden uzaklaştırmıştı. Fakat beni daha büyük acıların beklediğini biliyordum.
Nasıl bulmuştu bu adam beni? Pamirler bile bulamazken??
***
Gözlerimi birkaç kere kırptıktan sonra kendime gelmeye çalıştım. O sırada ellerimin ve ayaklarımın yine sandalyeye bağlandığını farkettim. Hadi ama?? Ben bıktım yahu bağlanmaktan siz bıkmadınız mı bağlamaktan??! Bu sefer daha büyük bir odaydım. Ama yine odada pencere namına hiç bir şey yoktu. Lambada yoktu. Bu evleri yapan mütaitlerin derdi neydi? Hiç kaçırılacak insanları düşünmüyorlardı.
"Günaydın güzelim. Rahat uyudun mu?"
Burak'ın sesini duymam ile etrafı inceleyen bakışlarımı ona çevirdim. Eski halinden bir farkı yoktu. Aynı eski Burak gibiydi ama değildi. Sorusuna cevap vermeden elinde tuttuğu tepsiye baktım. İçinde yumurta,portakal suyu ve birkaç kahvaltılık şeyler vardı. Tepsiyi kenarda duran minik masaya koyup önüme getirdi. Sağımda kalan koltuğa oturdu ve beni izlemeye başladı. Bakışları çekincesi olmadan üstümde dolaşıyordu.
"Hepsi bitecek."
Tepsiyi tekrardan bir süre inceledim. Hiç bir şekilde yeme isteğim yoktu. Ki birde Burak'ın elinden hiç bir şey yemezdim. Tepsiye son bir kere daha baktıktan sonra Burak'a döndüm.
" Ellerim bağlıyken bunu yememi beklemiyorsun her halde?"dedim zor çıkan sesimle. Ağlamaktan ve uyumaktan sesim çatallaşmıştı.
"Ben yediririm o zaman." dedi büyük bir keyifle ve oturduğu koltuğu önüme çekti.
"Hayır. Bir şey yemiycem. Sadece sorumu cevapla. Neden ve nasıl buldun beni?"
"Her halde sana söyleme gereksiniminde bulunmadılar." Dedi histerik bir şekilde gülerken. Burak aslında tam tapılası bir adamdı. Mavi ile yeşilin karışımı hoş bir göz rengine sahipti. Keskin yüz hatları,hafif yeni yeni çıkmaya başlamış sakalları ve giydiği dar tişörtün dışından rahatlıkla gözüken kasları ile kesinlikle kadınların başını döndüren bir yakışıklılığa sahipti. Ama arkadaş işsiz olduğu için gelmiş beni saplantı haline getirmiş ,yok işte 'ya benimsin yada kara toprağın' havalarında. Bacım sen kendini ne zannediyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ UMUTLARA YELKENLER
Teen Fiction"Bir hayalin varsa, onu başarma gücüne de sahipsin." Herkesin bir hayali vardı. Herkesin başarma gücüne sahip olduğu bir hayali vardı. Herkesin yaşadığı zorluklara karşı açtığı yeni sayfalar, yeni yelkenler, başladığı yeni hayatlar vardı. Lara'nın d...