Sonunda bay egoyu göndermiştik. Allahım o nasıl bir adam öyle. Aslında kötü bir tanışma yaşamamış olsak yakışıklı adam. Off aman ne diyorum ben. Kendine gel okyanus. İçi beş para etmedikten sonra dışı iyi olmuş ne farkeder. Hayır anlamıyorum kendini ne sanıyor. Sürekli benim dediğim olur demeler bir havalar bi bi şeyler. Neye kime bu kadar öfke. Sanki içinin bir tarafında vicdanını insanlığını öldürmüş gibi. Bi değişik anlayacağınız. Kimse doğuştan bu kadar sert olamaz. Her şeyi geçtim bi insan benim gibi sevimli tatlış birine nasıl kızabilir. Sen dur amar raj buzlarla kaplı kalbinin arkasında yatan sırrı bulucam. Bulunca ne olacağınıda o zaman görücez bakalım...
Amar rajı göndermiştik ama günler sular seller gibi gelip geçiyordu. Açıkçası hindistana gitme vakti yaklaştıkça bi tedirginlik kaplıyordu içimi. Bilmediğim bir ülke bilmediğim tanımadığım insanlar. Naparım ben orda diye düşünmeden edemiyordum haliyle. Hintçe biliyordum hemde çok iyi. Ama bu bir şey değiştirmiyordu. Odamda camın önünde otururken bir yandanda bunları düşünüyordu. Ben nasıl bırakırdım ailemi arkadaşlarımı ülkemi. Orada 6 ay nasıl geçecek hiç bilmiyorum. Hepsini çok özleyeceğim kesin. Yavaş yavaş göz kapaklarım kapanmaya başlıyordu. Kafamı duvara dayadım...
Uyandığımda sabah olmuştu. Of her yerim tutulmuş. Saat kaç acaba? Aa daha sekiz buçukmuş. Bir dakka olamaz bu gün günlerden hindistan geç kalıcam. Ben bu istanbul trafiğinde anca giderim hava alanına. Hemen apar topar valizleri aşağı indirdim. Annem çoktan kalkmış kahvaltıyı hazırlamıştı. Evet hala ailemle kalıyorum. 26 yaşımda olmama rağmen. Çünkü ben evcimen bi tipim annemlersiz yapamam.
-Oo tülin hanım yine erkenciyiz.
-Hadi otur kahvaltı et. Hem senin uçağın kaçta? Bak oralara gidince dikkat et. Öyle herkesle dost olup evine gitme. Neüdüğü belirsiz insanlarla takılma. Çok terleme terleyince soğuk su içme. He ayağından çorabını eksik etme. Biliyorsun sonra karnın ağrıyor.
Evet bu konuşan tülin hanım yani annem. Klasik annelerden kendisi. Ama o benim için dünyanın 1 numaralı annesi. Hoş hala 26 yaşımda olduğumu kabul etmiyor ama olsun. Ben öyle seviyorum tontişimi.
-Tamam anne söz dikkat edicem kendime. Ben kahvaltı edemicem anca varırım. Geç kaldım zaten.
-Olur mu kızım öyle şey ye azıcık bi şeyler.
-Yok anne valla vaktim yok yemek yemeye
-O zaman ekmek arası yapıyım. Ölümü gör 2 dakika bekle.
Klasik anne taktiği. Yine yumşak tarafımdan vurdu beni.
-İyi peki tamam
-Yine geç kalmışsın. Bir kerede erken kalksan şaşırırdım.
Evet şu köşede tekli koltukta oturan elinde gazetesi olan emekli albay turgut bey benim huysuz hiç bir şeyden memnun olmayan hatta çoğu zaman hayatı bana zindan eden babam. Kendisiyle pek anlaşamayız ablam gibi doktor olmadığım için kendisi hala kızgın bana. Üzerinden 4 yıl geçti ama hala sindiremedi. Ara arada böyle hazımsızlık yapıyor. Neyse ben onu öyle kabul ettim he he diyip geçiyom.
-Al bakalım kızım hazır ekmeğin.
-Ah sağol tülin sultan.
-Kızım biz bırakaydık hava alanına
-Ne gerek var kendi gidecek. Hem koskoca kız olmuş ya kendisi.
-Evet annecim babamın dediği gibi koskoca kız oldum. Taksiyle giderim. Hem aylayla ayberk hava alanında karşılayacak beni bavullara yardım edecekler. Hadi ben çıktım annecim.
-Hadi allaha emanet ol kızım varınca haber ver tamammı?
-Tamam annecim. Görüşürüz turgut albay.
Taksi gelmiş kapıda beni bekliyordu bavulları kapıya çırkamıştım zar zor. Yani hindistana gidicez sonuçta 3 büyük boy 1 orta boy valiz 2 de küçük boy çanta. Ve tabiki el çantam. Tamam biraz abartmış olabilirim. Ama her kız böyle değilmidir. Bir yere giderken giymeyeceğini bildiği şeyi bile götürürüz nolur nolmaz diye. Valizleri taksiye yerleştirdikten sonra yola koyulduk. Boğazın ordan hava alanına gidiyorduk. Camımı açtım ve derin derin boğaz havasını içime çekmeye başladım. Vay be istanbul bi gün senden ayrılacağım için seni özleyeceğimi hiç düşünmezdim. Bensiz çok yaramazlık yapma. İnsanların canını yakma sakın. Özliycem seni be. En çokta ne zaman kafam esse üzülsem boğasın orda bir banka oturup derin derin düşüncelere dalmayı özliyeceğim. Hatırlıyor musun? Bir gün eski nişanlım alperi en yakın arkadaşım nihanla basmıştım. Ne kadar çok kahrolmuştum. Bu sefer bi uçurumun kenarında bakmıştım denize boğaz köprüsüne. İlk defa o gün tepeden bakmıştım. Sana, insanlara ve diğer her şeye. Çok kırılmış çok yıpranmıştım. Ama daha gençtim. 20 yaşındaydım. Toydum öyle bir adama güvenilmeyeceğini bilemezdim. Belkide annemin bugünki neüdüğü belirsiz insandan kastı onun gibi insanlardı. O uçurumun kenarında bağıra bağıra yaşamak için bana tekrar bir umut ışığı ver demiştim ya. O gece benim için çok özeldir. Allah benim yakarışlarımı duydu. Ve o karanlık gecede bir yıldız kaydırdı yere. İşte o kayan yıldız benim umut ışığım oldu. O gece anladım. Asıl ışık benim, Allaha dua ederken açılan avuçlarımın içindeymiş meğer. İşte ben tamda o gün büyüdüğümü hissettim. Gözüm açıldı aydınlandı bir anda her şey. Acı tatlı bir sürü gün geçirdim seninle be istanbul. Sen bana kimseye güvenilmeyeceğini öğrettim. Bakalım hindistan bana ne öğretecek. Hava alanına varmıştım. Zaten ayberkle ayla beni bekliyorlardı. Hemen gelip valizleri aldılar
-Çüş bu ne kızım. Ne aldın bu kadar yanına.
-Sen anlamazsın ayberkçim. Kızlar arasında bir şey bu.
-Aman aranızda kalsın zaten. Bu kadar bavulu almanızı hiç bir şey açıklayamaz bana aylacım.
-Gençler muhabbetinizi bölüyorum ama içeri mi girsek? Hayır uçak çünkü okyanus inal gelecek diye beklemezde ondan.
-Bunu yanına o kadar bavul alırken düşünecektin küçük hanım.
Ayberk sitem ede ede girdik içeri işte koyduk bavulları bekleme yerine geçtik. Uçak seferleri okunmaya başladı bizim uçak için girmeye başlamıştı millet.
-Evet gençler yolculuk vakti sanırım.
-Gel buraya deli kız özliycem seni he. Ben şimdi şirkette kimle gıybet yapıcam. Kahve içip fal kapatıcam. Kendini çok özletme arada kaç gel özlerim ben.
-Aylacım bıraksanda bizde sarılsak arkadaşımıza
-Sen sus. Kız senin için kabul etti bunu. Ne olurdu sen gitseydin yani.
-Saçmalama ayla hadi bırakta ayberkle vedalaşayım.
-İyi be tamam.
-Gel buraya bakıyım en çok ben özliycem seni. Bilirsin ben öyle afilli konuşamam ama seni çok seviyorum bunu sakın unutma küçük hanım. Eğer bi sorun çıkarsa yapamıyacağını anlarsan oralarda hemen beni arıyorsun uçak biletini alıp geliyorsun. Ona göre. Yemişim projesini senden değerli değil tamam mı?
-Ya gider ayak ağlatacaksınız beni. Merak etme orada iyi olucam ben. Neyse hadi gideyim ben. Tam gidiyorum biraz ilerledim arkamdan seslendi ayla.
-Okyanusss
Döndüm baktım ne göreyim. Bu iki şapşik bana doğru koşuyor. Koşa koşa geldiler sarıldıralar. Belki koca insanlar olmuştuk ama hala içimizde bir yerlerde parkta oynayan o küçük çocuklar gibiydik. İlk defa onlarla bu kadar ayrı kalacaktım. Çocukken falanda ben yada onlar bi yere gidecek olsa böyle grup sarılması yapar söz verirdik birbirimize hemen döneceğimize dair.
-Evet şimdi bize bi söz vermeni istiyorum.
-Tamam çabuk dönücem ikinizede söz veriyorum. En çokta sana tamam mı ayla. Hadi gidin ya yeter artık ağlıycam birazdan. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Uçağa bindim sorun yoktu. Ama kalktığında artık tutamadım kendimi be başladım ağlamaya. Ayberke belli etmesemde zor günler beni bekliyordu... Hemde çok zor günler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ HİNDİSTAN
RomanceHer şey çok güzeldi. Büyük bir şirketin küçükte olsa hissedarlarından biriydim. Hayatımda her şey yolunda gidiyordu ta ki ortağı olduğum şirketle hindistanda bir şirket anlaşana kadar.