Zor Bir Gün

407 23 16
                                    

Sabah uyandığımda daha iyiydim. Hastalığım hafiflemişti. Ama bir dakika darshan nerde? Açıkçası darshanı koltukta görmemek içimde burukluğa neden olmuştu.
Sonra aşşağıdadır heralde diye düşünüp banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Uyurken dağılmış olan saçımı düzeltip topuz yaptım. Ayağıma giymeyi unuttuğum panda şeklindeki panduflarımk giymek için yatağımın yanına gittim. Terliklerimi giydikten sonra yalpalaya yalpalaya merdivenlerden aşağı indim. Mutfağa girdiğimde darshanı göremeyince kendimi yalnız hissetmiştim. Eğer evde olsaydım annem her saat başı kontrol eder kahvaltıyı yatağıma getirirdi.
Babam da yataktan çıktığımda kızıp gönderir, geceleride sürekli gelip ateşimi kontrol ederdi. Belki bana kızgın ya da kırgın olabilirdi ama ben hala onun gözünde küçük yaramaz kız çocuğuyum. Onun gözünde çocuk olmak benim hep çocuk kalma isteğimi arttırıyordu.
Ayberkle aylada günde 35 kere arayıp kontrol ederlerdi beni. Çiçek falan gönderirlerdi. 26 yaşında olsam bile annem ve babamdan ayrı evde yaşamayı bir gün bile düşünmedim düşünmemde. Onların yanında kendimi güvende ve huzurlu hissediyorum. Bu yüzde onlarla yaşamayı hiç bir şeye değişmem. Darshanda iyi biri. Burda tanıdığım bana yakın olan tek insan var. Onun yanında güvende hissediyor musun? Diye sorsalar sanırım cevap veremem çünkü birilerine güvenmek konusunda pek iyi değilim. Ama huzurlu hissediyorum. Sanki ben düşmeden beni tutacakmış gibi geliyor. Darshan şuan bana haber vermeden gitmiş olsada kahvaltı hazırlayıp gitmesi iyi hissettirmişti. Sofraya yaklaştığım da bir adet notla karşılaşınca ağzım kulaklarıma varacaktı nerdeyse.
"Küçük hanım sabah sizi uyandırmaya kıyamadığım için haber vermeden gittim. Ama krallara layık bir kahvaltı sofrası hazırladım senin için. Kıymetini bil bunu herkese yapmam. Ayrıca kahvaltıdan sonra tezgahın üzerindeki ilaçları içersen daha çok iyileşirsin. Ben toplantının durumuna göre bir kaç saate gelirim. Bensiz bir şeyler yapmaya kalkma."
Ne kadarda kibar bir bey diye düşündüm. Sonra bir an dank etti. Toplantı mı? OH MY GOT. Amar bana kafam kadar dosya vermiş ve ona bakmamı sonrasındada toplantı yapacağımı söylemişti. Ben şokun etkisiyle donup kalmışken kapının sesiyle kendime geldim. Kapıya gittiğimde öncelikle kapı deliğinden bakmıştım nolur nolmaz yani. Allahım kör olaydımda görmeyeydim. Tövbe allahım çok tövbe. Ben seviyorum gözlerimi. Ama bu gözlerle amar rajı toplantı yapacağımız gün ben hiç bir şey bilmezken kapıda görmek hiç hoş olmamıştı doğrusu. Kesin o kafam kadar dosyayı kafama atardı bu öküz. Hayır bir insanın bu kadar kötü özelliği varken takma isim bulmakta zor oluyor. Ama hırs yaptım oma cuk diye oturan bir lakap bulucam elbet. Kafamdaki düşünceler bir anda dağılırken kapıyı açmadığımı farkedince hemen açtım. Sanırım havale falan geçiriyorum şuan yoksa bu gördüğümün açıklaması olamaz çölde de değilim ki halisilasyon göreyim.
"Hastaymışsın geçmiş olsun. Al bu çiçekler senin. Yalnış anlama darshan aldırdı. Neymiş ayıp olurmuş."
diyip pat diye verdi çiçeği.

Zaten incelik ve amar raj aynı anda havanın aydınlık ve karanlık olması gibiydi. Evet evet sanırım bizde tam amarla böyleydik. O karanlığıyla insanları korkutup üşütürken bense güneş gibi içlerini ısıtıp sarmalıyordum. Acaba ona karanlıkların efendisi falan mı desem? Neyse bu konuyu iyileşip kafam çalışınca düşünürüm diyip amara döndüm oturma odasına gidiyordu. Bende peşinde zar zorda olsa gittim. Ben varana kadar çoktan oturmuş ve telefonuyla ilgileniyordu. Bir kaç saniye kapıda onun bu rahatlığına baka kaldım. O da telefonundan kafasını kaldırıp bana yine o sert bakışlarıyla baktı ve konuştu.
"Oturmak için benden izin almana gerek yok inal. Ev senin rahatına bak." dedi kendinden emin ve sert bir şekilde. Kız olsa kesin döverdim de bu haliyle yemiyordu açıkçası. Onu dövemeyeceğime göre en iyisi onu umursamamak olacaktı ve bende öyle yaptım.
Dediklerini umursamayıp oturma odasında ki boş vazoya çiçeği yerleştirirken

"Darshan nerde?" diye sordum.

Sonuçta onla aynı evde tek başına olmak tehlike barındırıyordu. Bu hasta halimle beni çiğ çiğ yiyebilirdi. Güvenmiyorum doğrusu ona.

ZORAKİ HİNDİSTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin