Amar bir tuhaftı. İlk defa bana kötü davranmamıştı. Biraz kızmıştı ilk başta ama sonradan bana güzel şeyler söylemişti. Aslında abartılacak sözler değildi. Sadece Amardan duymak oldukça tuhaftı. Az önce bana gülmüştü. Niye bu kadar mutlu oldum bilmiyorum. Sadece onun gülüşü... tuhaf hissettirdi işte.
"Okyanuss" bir an amarın okyanus demesiyle afalladım.
"E-efendim?"
"Yarım saattir sana sesleniyorum. Dalıp gittin dışarıya."
"Olanları düşünüyordum. Sen ne diyecektin."
"Vardık farkındaysan. İnebilirsin."
Amar dediğinde eve geldiğimizi anlamıştım. O bir şey demese 1 saatte farketmeden oturabilirim arabada. Bu gün olanlar iyicene sersemleştirmişti beni.
"Pardon ya farketmedim." Diyip indim arabadan. Benle beraber amarda indi.
"Sen niye geliyorsun?"
"Kötü gözüküyorsun. Seni bu halde yalnız bırakamam."
Evet artık evde yalnız kalıyordum. Daru teyze bazı nedenlerden dolayı memleketine dönmek zorunda kalmıştı. Sadece gündüzleri Indrina geliyordu. Onlada baya kardeş gibi olmuştuk. Ablam,ayberk ve ayla neyse artık İndrina da oydu.
"Doğruyu söyle o prens bozuntusu beni idam falan mı ettirecek ondan mı böyle iyi davranıyorsun?"
Bir anda gülmeye başladı ve ben yine şok.
"Tabi ya kesin öleceğim. Ondan bu kadar mutlusun. Sürekli gülüyorsun."
Tribimi atıp tam eve girecektim ki amar kolumdan tuttu ve çekti. Bu seferkinin aksine daha yumuşak tutup çekmişti kendine. Onla bu kadar yakın olmak beni heycanlandırıyordu. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki kalbimin sesini duyma ihtimali vardı. İlk defa ona sinirlenmeden bakıyordum. Hafif kirli sakalları ona ayrı bir karizma katıyordu. Benden baya uzundu gözlerinin içine bakmam için kafamı kaldırmam gerekiyordu. O açık kahve rengi gözleri insanı kendisine hapsediyordu. Gülümserken gözlerinin içide gülüyordu. Amar raj gibi buzlar prensi bir adam şuan içimi eritiyordu.
"Okyanus napıyorsun kendine gel." Diyip toparlandım ve ondan uzaklaştım."Saçmalama ne ölmesi. Ben buradayken kralı gelse sana bir şey yapamaz"
Şapşal bir sırıtma oluştu yüzümde.
"Hadi okyanus içeri girelim. Sende git duş al üstünü değiştir. Berbat görünüyorsun."
Saçlarımı geriye atıp
"Hıh. Ben her zaman güzelim bir kere."
"Tabi tabi sen ne diyorsan o." Dedi. Tabi bunu alaylı bir ifadeyle dediğini söylememe gerek yoktur heralde.
Kapıdan içeri girdiğimde ilk işim sağ taraftaki aynaya bakmak oldu. Ve gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Amar haklıydı çok fena gözüküyordum. Amarsa sırtını duvara yaslamış benim şaşkınlığıma gülüyordu."Gülme ya gülme!"
"Tamam küçük cadı gülmüyorum." Diyip ellerini yukarı kaldırdı. Ve arkasını dönüp mutfağa doğru ilerledi. Bende peşinden giderek konuşmaya devam ettim.
"Ne cadısı ya? O kadar da kötü değil."
Biraz düşünür gibi yapıp
"Imm bir düşüneyim. Evet haklısın o kadar da kötü değil. Sadece biraz kül kedisini andırıyorsun.""Bu çok farklı oldu sağol buzlar prensi."
"Buzlar prensi?"
"Evet buzlar prensi. Sana arada böyle diyorum. Malum gülmeden yoksun kalbi taş birisin ya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ HİNDİSTAN
רומנטיקהHer şey çok güzeldi. Büyük bir şirketin küçükte olsa hissedarlarından biriydim. Hayatımda her şey yolunda gidiyordu ta ki ortağı olduğum şirketle hindistanda bir şirket anlaşana kadar.