"Şansa bak! Resmen bir köylünün eline düştüm. Güzeller güzeli Deniz Tanrıçasını kızdıracak bir şey yapmış olmalıyım."
Sehun'un şaşkın bakışları altında, ona doğru kolları üzerinde sürünerek yaklaştı Jongin. "Hey köylü, besle beni. Hemen!"
Ağzına doğru götürdüğü ramenleri aldığı emirle durdurdu. Çekingen bir tavırla, üfleyerek bir miktar soğuttuğu rameni, dudaklarını uzatıp kapatarak ağzını kendisine doğru çevirmiş adama uzattı. Jongin ağzındaki hamuru şapırdatarak yerken uzun aradan sonra midesine giren yiyecek keyifle mırıldanmasını sağlıyordu.
Sehun yeniden uzattığı çubuğun kısa sürede tüketilmesiyle, çubuğunu tamamen boşalmış kutuya koydu. Burun kıvırdığı yiyeceği dakikalar içinde tüketen ve yenisi için siyah göz bebeklerini kendisine çevirmiş, şirin bir fok yavrusu gibi kendisine bakan adama doğru çevirdi kutuyu. Tamamen boşaldığından emin olmazsa rahat durmayacak gibi görünüyordu.
Jongin bedenini biraz daha kaldırıp Sehun'a doğru sürüdü yeniden. "Ama beni aç mı bırakacaksın?" Oldukça cilveli çıkan ses tonu Sehun'u şok ederken Jongin kaş göz ederek kendi kutusunu gösterdi. "Besle beni."
Sehun diğer kutuya uzanıp soğumaya yüz tutmuş ramenleri uzattı Jongin'in ağzına. "Hala çok sıcak, üfle." Sehun verilen emre itaat edip dudaklarına yaklaştırdığı elindeki çubuğu. Kısa sürede tükenen bu kutudan sonra da Jongin rahat durmamış, mızmızlanmıştı.
"Hey Köylü!! Açım diyorum sana, besle beni hadi!"
Sehun koluna sırnaşıp duran ve parmağıyla kolunda çizgiler çizen adamı aç bırakmamak için elinden geleni yapacaktı. Yanındaki adamı biraz uzaklaştırıp kolunun altına bir kaç minder getirdi. "Dolapta bir şeyler mutlaka olmalı, bekle beni."
Jongin keyifle uzandığı yerden bir yandan Sehun'u izliyor bir yandan da tırnaklarını kontrol ediyordu. Bu uzun adamla aynı frekansta olmaları büyük şanstı, hem onu kurtarıp buraya kadar da getirmişti. Jongin bunun için yıllarca uğraşmasına rağmen istediğini elde edemezken şimdi her şey kendiliğinden hallolmuştu işte.
Elinde bir salkım üzüm ve bir kaç kirazdan oluşmuş meyve tabağıyla yanına oturdu esmer olanın. "Umarım beğenirsin, dolapta başka bir şey kalmamış. Yarın erkenden gider yiyecek alırım." Esmer olan yanında oturan adamın dizlerine başını yaslayıp üzüm salkımını havaya kaldırdı. Tek tek alıp ağzına götürecek değildi. Sarı lezzet toplarını dudaklarına yaklaştırıp dişleriyle tutarak ağzına atmaya başladı. "Hmmmm, gorşokton şok lossotlo!"
Ördek gibi öne uzatılmış dolu ağza bakıp kıkırdadı Sehun. "Beğenmene sevindim. Biraz kiraz da denemelisin." Elindeki kirazı esmerin burnuna sürüp ağzına soktu. Ağzındaki üzüm tükenmek üzere olan esmer memnuniyetle kabul etti yeni meyveyi. "Bu daha şekerliymiş, bayıldım. Hadi besle beni köylü."
Büyütülmüş göz bebekleriyle minik bir kedi yavrusunu andıran adamın ağzına tek tek kirazlar sokmaya devam etti Sehun. Yediği her meyve tanesi sonrası mırıltılar çıkaran ve gözlerini sıkıca yuman esmer adam biten meyveyle yeniden bir kedi yavrusuna dönüşüyor, meyve bir kaç salise gecikirse sırnaşıyor ve Sehun'a sürtünmeye başlıyordu.
"Aaaah, su... Su getir bana köylü, çok susadım."
Sehun istemeyerek de olsa esmer bedeni yalnız bırakarak, bu kez deneyimlerine güvenerek bir sürahi su doldurmuştu, suyu getirdi. Bardağı peş peşe doldurarak esmer bedenin kısa sürede tüketmesini izledi.
"Her defasında söylemem mi gerekiyor köylü, doldursana şunu!"
Sehun biten sürahiyi yenilemek için mutfağa gittiğinde Jongin arkasından söylenmeye devam ediyordu. "Hadi ama köylü, susuzluktan ölüyorum. Nerede kaldın?"
Sehun eliyle ritim tutarken sürahinin inatla dolmamasına söyleniyordu. Makine suyu doldurmaya devam ederken araya bir bardak sıkıştırıp bekleme süresince mızmızlanan çocuğa su koşturdu. "Hemen getiriyorum biraz daha bekle."
Sehun bu defa mutfağa koşturup dolmak üzere olan sürahiyi alıp yüzündeki 'başarmış adam' ifadesiyle odaya döndü. "Hadi ama, hala seni bekliyorum burada. Saksıdaki kurumuş çiçeklere döndüm."
Sehun hızlı adımlarla, bir kısmı ıslanmış parkeye ayaklarını sürüyerek ilerledi. Kendisine uzatılmış boş bardağı doldurdu defalarca. Sonunda üçüncü sürahi de bitince Jongin hafifçe belirginleşmiş göbeğini okşadı. Hala bedeni sadece uzun mont tarafından kapatılıyordu ancak Jongin bu konuda çekingenmiş gibi görünmüyordu. Sehun da durumu dile getirmek için ilk kez fırsat bulmuş gibiydi. Yani yerinde durmayıp sürekli sürünerek dolaşırken o uzun mont fazlasıyla yukarı da sıyrılmış olabilirdi.
"İstersen bir duş al. Şimdiye kadar sormadığım için kusura bakma, senin için suyu hazırlayıp geliyorum hemen." Sehun bakışlarını kaçırarak teklifini sundu. "Su mu? Hadi hemen hazırla suyu."
Jongin, içeri giren adamın arkasından bakarak bir şarkı mırıldanmaya başladı. Az sonra Sehun koşarak gelmiş ve kucağına aldığı Jongin'i küvete taşımıştı. "Çekilebilirsin Köylü."
Sehun başıyla selamlayıp banyoyu terk etti. Odasına girip Jongin için hazırladığı kıyafetleri alarak esmerin yanına gitti. Banyodan gelen şıpırtı sesleri yüzünü güldürdü ancak kapıyı açtığında görmeyi beklediği şey kesinlikle bu değildi.
"Nesin sen?"
Hikaye Anlatıcısından:
İnsan olmadığını biliyoruz Jongin ama söyle bize Nesin sen?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Ne Yapacağım? Sekai ✔
FanfictionO olmaz, bırak onu! Hayır Jongin onu değil! Biraz daha ıslak dolaşırsan... Her bulduğunu ağzına sokmamalısın, aaaaah Aman Tanrım! Seninle ne yapacağım ben?