"Su... Su getir bana hemen!" Gözlerini bile açamayan adam mırıldanırken nasıl kalktığımı bilemeden harekete geçtim. Bir sürahiyi doldurduğumda diğerini musluğun altında bırakıp koşarak Jongin'e gittim. Göz kapakları kıpırdanırken sayıklıyordu resmen. "Su... su..."
Alnına dökülmüş saçlarını kaldırmak isterken fark ettim alev gibi yanan tenini. Kurumuş dudaklarını su dolu bardakla buluşturdum hemen. Önce bol bol su içtiğinden emin olacak ardından bedeninin serinlemesini sağlayacaktım. "Hadi Jongin, bir bardak daha içmelisin."
Her zaman su için deliren adam bir bardak suyu zor içtiğinde durumun ciddiyetini ancak kavrayabildim. Çıplak bedenini kucağıma alıp banyoya ilerledim. Yarısı açık kapıya tekme atıp açtım, ateş gibi yanan bedeni boş küvete yerleştirip düşünmeden suyu açtım. Jongin mızıldanırken gideri kapatmayı akıl edebildim. Su yükseldikçe Jongin mutlu mırıltılar çıkarmaya başlamıştı. Koşarak mutfakta akmakta olan çeşmeye gittim. Dolu bir sürahiyle döndüğümde Jongin'in başını göremedim. "Aman Tanrım! Jongin... O kayıp, boğulmuş muydu küvette? Elimdeki cam sürahi yerle buluşurken küvetin içinden bana bakıp gülümseyen bedene baktım. Suyun içinde yatmış ve gülümsüyordu resmen. Titreyen ellerim deli gibi çırpınan kalbime tutunurken sudan çıkmış, oturduğu yerde bana gülüyordu Jongin.
"Sehun, deli misin sen? Deniz erkeği olduğumu bilmesen anlarım ama... Ahahaha! Çok tatlısın Hunie, buraya gel." tek eliyle beni çektiğinde kucağına düşmüş, hala atamadığım şaşkınlığımla gözlerine bakıyordum. "Beni çok yordun Hunie, resmen bedenimi kurutmuşsun, susuzluktan ölüyordum."
İşaret parmağımla kapattım dolgun dudaklarını, böyle konuşmamalıydı. O ölmemeliydi, hem deniz erkeği denilen bu mucizevi varlıklar ölümsüz değiller miydi? "Sus Jongin, sadece sana sarılmama izin ver."
Küçücük bir küvetin içinde yatan iki çıplak erkektik. Tamam, birimizin kuyruğu vardı ve o savrulduğu her seferde biraz daha Jongin'in göğsüne yaklaşıyordum ama kim bu güzellikten şikayetçi olabilirdi ki! Boynuna doladığım kollarımla iyice yaklaştım, hala oldukça sıcak olan bedene. Dudaklarımızı birleştirdim düşünmeden. Onu kaybetme fikri bile beni oldukça hırpalamıştı. Vücudunun ateşi dudaklarında bedenime yayılırken keyifle mırıldandım. "Seni seviyorum Jongin, seviyorum."
Ellerim bedeninde dans ederken, onun kollarında olmak keyif veriyordu. Ellerime değen pullarla geri çekildim. Onun pullarla kaplı alt bedeni... Nasıl anlatmalı bu duyguyu? Biraz önce aynı yataktan çırılçıplak çıkmamış, aşk ile ateşli dudaklarını öpmemiş gibi mi yapmalıydım yani? Düşüncelerimi okumuş gibi ellerimi tutup yeniden kendisine doğru çekti bedenimi. "Önemli değil Sehun, artık bir olduk biz. Alışacaksın bana, bize."
Bir olduk... Dünya üzerinde bir aşığa söylenecek en güzel cümleydi bu. Ne zaman aşık oldum, neyine aşık oldum? Bunlar önemsizdi işte, yalnızca Jongin'in olmalıydım, Jongin ile olmalıydım. Yeniden dudaklarına uzandığımda bana karşılık vermek yerine küçücük bir öpücük bıraktı dudaklarıma. " Ben acıktım Köylü! Hadi bizi besle."
İşte yine, yeniden "Köylü!" olmuştum. Bütün gün onun topraklarında iz süren bir köylü olacaksam neden olmasın? Taşan suya aldırmadan küvetten sert bir hamleyle ayaklandım. Şimdi, bu köylü, mutfağa gidecek ve bebeğimi besleyecek bir sürü yemek hazırlayacaktım. O arkamda, çoktan beni unutmuş bir halde, şarkılar söyleyerek suda dans ederken, ben ayaklarımı sürükleyerek -çırılçıplak bir halde mutfak kapısından dönmek zorunda kaldım- odama gittim ve ayağıma bir şey geçirdim.
Akşamdan kalma yemekler masayı donatmış dururken bana fazla iş kalmamıştı, yalnızca ufak dokunuşlarla masayı yeniledim. Hala suyla oynadığından emin olduğum sevdiğimi çağırma vakti gelmişti. Banyoya gittiğimde garip bir ritüel yapıyormuş gibi görünen adama seslendim. "Jongin!" Ellerini bana uzatırken daha önce hiç duymadığım bir şarkıyı mırıldanıyordu. Farklı bir dilde ilahi seslendiriyormuş gibiydi. Etkisine kapılıp yavaşça yanına süzüldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Ne Yapacağım? Sekai ✔
FanficO olmaz, bırak onu! Hayır Jongin onu değil! Biraz daha ıslak dolaşırsan... Her bulduğunu ağzına sokmamalısın, aaaaah Aman Tanrım! Seninle ne yapacağım ben?