Yüzüme doğru gelen buharla gözümü yavaş bir küfür eşliğiyle açtım. Rabia teyze yüzüme doğru ütü püskürtüyordu. Evet doğru duydunuz. Aslında okudunuz olacak. Çünkü siz okuyorsunuz. Aman neyse işte.
Burnuma kaçan buharla "rabia teyze napıyosun yaaa. Allah aşkına. Sen beni öldürmeye mi çalışıyorsun?" Dedim yakınarak.
Rabia teyze kaşlarını çatıp " O nasıl söz öyle. Asıl sen böyle ayı gibi uyursan uyumaktan öleceksin." Dedi. Evet biraz 'öl' meli kelimelere takılıydı. Ben belki daha da çok. Neyse zaten ilerde öğreneceksiniz neden takık olduğumu.
"Galktım ben. Geliyrum. Sen gidebirsin" dedim. Esnemek için en kısa kelimeleri seçmiş ardından da kocaman esnemiştim. Tabii ağzıma sanırım baya toz kaçtı bu sefer de hıçkırmaya başladım.
Uzun uğraşlarım sonucu hıçkırığımı durdurmayı başardım. Nasıl olduğunu sormayın neler olduğunu bir ben bir Allah biliyor.
Dolabımın karşısına geçip bakımdım. Bir tarafta okul kıyafetlerim bir tarafta serbest kıyafetler. Neyse bir güncük kurala uyayım diye okul üniformasını alacakken elim yine istemsiz serbestlere gitti. Yok anam yok. Ben kurallara uyamam. Elime aldığım kıyafetlere bakıp sırıttım. Tulum almıştım. Çok bebece olduğunu düşünüp dolabıma geri koydum ve siyah dar pantolon üstüne siyah beyaz göbeği açık tuhaf çizgileri olan bir tişört geçirdim. Bordo siyah bir gömleği de belime bağlayıp siyah nike larımı ayağıma geçirdim. Ama tabii ki twitty li çorabımı giymeyi unutmadım. Şimdi siz diceksiniz ki tuluma bebece dedi ama twitili çorap giydi. Ama tulum gerçekten daha bebece çünkü bebek tulumu. Ciddi ciddi benim oyuncak bebeğimin üstünde aynı model tulum vardı.
Yaklaşık yarım saat önce şarza taktığım telefonu şarzdan çıkarıp ekrana baktım. Töbe Allahım çok Töbe. Şanssız olduğum burdan belli. Dola dola "% 31" mi dolmuştu. Tekrar şarza takıp aşağı indim.
Kahvaltı masasına oturmuş Rabia teyzeyi görünce "oooo donatmışız yine " dedim memnun olduğumu belli eder sesler çıkararak.
"Gel geç otur kızım" dedi. Vaovvv bu iyiydi.
Oturup "Helal olsun rabiş. 4 kelimelik cümlede 3 tane emir kipi. Mütüşsün." Deyip sırıttım. Hadii ama her yiğidin harcı değildi bu.
"Bazen düşünüyorum da... acaba ne zaman işsizliği bırakacaksın???" Dedi. İşe başladığım zaman desem terlik yerdim. Biraz daha düşüntükten sonra Aklıma gelen dahice bir fikirle Sokrates'den alıntı yaptım.
" Yalnız işsiz olanlar değil, daha iyi işler yapabilecek olanlar da başıboştur." Dedim. Şimdi böyle bir baktım da konuyla alakası yoktu yaa. Amaaan neyse. Her zamanda konuyla ilgili konuşacak bir şeyler olacak diye bir şey yok ki. Yine saçmaladım. Tmm susuyorum.
Gözlerimi korkuyla rabiş teyzeye çevirdim. Bana 'seni amcan mı doğurdu' der gibi bakıyordu. Evet gözleriyle amca diyebiliyor.
Uzun bir sessizlikten sonra kahvaltı bitti. Telefonumu şarzdan çıkarmaya odama gidecekken, Rabia teyzeye söylemeyi unuttuğum şeyi söylemek için geri dönerken telefonda bir şeyler baktığını gördüm. Hafif bir şekilde eğildim. Hafif derken gölgem çıkmayacak şekilde. Benim çocukluk fotoğraflarıma bakıyordu.
Biraz daha eğilip yanağına koca öpücüğümü yerleştirdim. Aniden bana dönüp " sen gitmemiş miydin?" Dedi.
Gülümseyip "Ellerine sağlık demeyi unutmuşum" dedim sonra da "Ellerine sağlık Rabişim." Dedim.
"Afiyet olsun kuzum." Dedi. Tekrar telefonuna bakıp "hayırdır küçüklüğümümü özledin?" Dedim. Başka neden bakıyor olabilirdi ki. Ben küçükken çok yaramazmışım gerçi. Rabiş teyzem anlatırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİYASKO
Humor*Kendini övmeyi yaşam felsefesi haline getirmiş *Merdiven korkuluklarından kaymayı her oyundan daha çok seven (totosu kırılsa bile) *Sıcak çikolata' için en büyük kavgaları edebilecek olan *1.68 boyu olan *Pozitif olmadığı zaman içini sıkıntı basan ...