Dünya'daki en büyük güce karşı çıkmak en başta kimin fikriydi bilmiyordum ama benim yerçekimine saygım sonsuzdu. Bence kimse uçmamalı ve tekerlekler bizim için yeterli ulaşımı sağlayarak zeminle temasını yitirmemeliydi.
Kısacası uçaklar, korkunçtu.
Bu, kimsenin beni konuşarak aksine edeceğine ikna edebileceği bir durum değildi! O kocaman şeyler içinde yüzlerce kişiyle, binlerce kiloyu taşıyor ve buna karşı sakin kalmam kesinlikle söz konusu değil.
En azından değildi... Ve zaten şu an sakin değilim. Ama bunu hiç çaktırmıyordum. Akademi'nin bu senenin Oscar adaylığımı kesinlikle değerlendirmesi gerekiyordu.
Clifford bedenime hakim olup bunun üstesinden gelmeye çalışmıştım ama başaramamıştım.
Uyuyakalmış numarası ile uçağı kaçırma planı, başarısız.
Pasaportu tuvalete atma planı, başarısız. Michael'ın bu konudan sabıkalı olduğunu unutmamam gerekiyordu. Pasaportu kendisinde bile değildi çünkü. Gerisin geriye getirildiğim hava alanında check-in sırasında koruma görevlisi pasaportu elime tutuşturduğunda ise bunun çok geç olduğunu biliyordum.
Uçağın uzaylılar tarafından kaçırılması, başarısız.
"Hadi dostum."
Ensemde duyduğum Calum'un beni ittirmesi ile uçak koridoruna birkaç adım daha attığımda ayaklarımın ileri gidip gitmediğini anlayamıyordum bile.
Uçaktasın kızım, diye düşündüm . Artık geri dönebileceğin bir yol yok.
Hiç mi yok?
Biletimdeki koltuğa oldukça minik adımlarla ilerlerken arkamda uzun bir sıra oluştuğunu hissedebiliyordum ama umurumda değildi.
Oturacağım yere geldiğimi fark ettiğimde kalbim yeniden hızlanmıştı. Bir küfür mırıldandım.
Neden lanet olası tur otobüslerini kullanmıyorlardı ki? Uçmak istemiyorum, uçmak istemiyordum.
Tamamen uyuşmuş olan zihnimde birazdan gökyüzüne teslim olacağımı her düşünememeye çalıştığımda, kendimi uçak pencerelerine suratımı yapıştırmış bir şekilde bulutlara zırlarken görüyordum.
Önümdeki Luke ve Ashton'un yerlerine yerleştirdiğini gördüğümde buralarda bir yerde durmam gerektiğini fark etmiştim. Calum beni geçerek bir arkamdaki cam kenarına yerleştiğinde ben de çantamı yerleştirmek için kabin dolaplarına yöneldim. Bu sırada uzun sıradaki insanlar hala yerlerine gitmek üzere sürekli bana değerek arkaya ilerliyorlardı. Onlardan kurtulmak adına koltuk arasına girdim.
Camdan görebildiğim kadarıyla az önce sallanarak içinden geçtiğimiz yapay yolu kaldırdıklarını fark ettiğimde tırnaklarımı avcuma batırdım.
Siktir, sikeyim.
Zaman giderek daralıyordu. Uçak kalkmak üzereydi.
Uzaylılar gerçekten gelmemiş miydi?
"Yardım etmemi ister misiniz?"
Uzaylı mısın? Öyleyse evet.
Benim kendimi sıkıştırdığım koltuğun iki önünde aynı şekilde duran uçuş görevlisine baktığımda bana çokta içten olmayan kocaman bir şekilde sırıtıyordu.
Neden gülüyorsun!? Bence ortada kesinlikle gülümseyerek ifade edilecek bir şey yoktu.
Yüzümde muhtemelen kabızmışım gibi görünen ifadeyi silmeye çalışarak ona teşekkür ettim. Çantamı kendim yerleştirebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Being Michael Clifford
Short StoryBambaşka birinin bedenindeydim. Ben, Michael Clifford olmuştum.