18- Karmaşık Durumlar

1K 110 43
                                    

Kulisin dışında sahneyi toparlayan ekip elemanlarının koşuşturup durduğunu duyabiliyordum. Çocuklar duşlarını alırlarken ben de burada, omuzlarıma atılmış polar battanyeyle deri koltuğa yayılmış bitki çayımı yudumluyordum. Michael'ın ise nerede olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ve bu beni tedirgin ediyordu, onu yanımda istiyordum.

Kendi bedenimdeyken hasta olduğumda annem bile bana bun kadar iyi bakmazdı. Ve size komik bir bilgi vereyim, şimdi gerçekten hasta bile değildim.

Michael elini gırtlağıma kadar sokup beni kusturduktan sonra apar topar kulise alınmıştım. İkimiz bu sergilediğimiz oyunun harikalığına kıkırdarken ise içeri bir doktorla birlikte on kişi dalıvermişti. Ben yine oyunuma geri dönüp en mükemmel hasta taklidimi yapmaya devam etmiştim tabii ama doktorun varlığı da ödümü koparmıştı. Doktorlar tüylerimi diken diken ederdi...

Neyse ki işi bir iki karın dürtme ve sıcak bitki çayıyla kurtarmıştım ve iğneden yırtmıştım. Doktorun söylediğine göre yarın daha iyi olacaktım. Peh! Nasıl bir doktor, hastasının gerçekte hasta olmadığını anlamaz ki?

Ashton omzuna attığı havlunun ucuyla saçlarını kurulayarak içeriye girdi. Tanrıya şükürler olsun ki altına şortunu geçirip gelmişti ama, tekrar tanrıya şükürler olsun, üstü hala çıplaktı ve gözlerimi şenlendiriyordu. Acaba en yakın arkadaşının aklından böyle şeyler geçtiğini bilse ne düşünürdü?

Karşıma doğru ilerleyerek askılardan kendine bir tişört çekti. Tüm eşyalarımız sahne arkasına şu dev gibi metal sandıkların içinde getiriliyordu. Ama her şey o sandıkların içinde askıda duruyordu, tıpkı bir dolap gibi. Bu tür şeyler benim için oldukça etkileyiciydi...

"Nasıl hissediyorsun, Mikey?"

İçimden bir ses, Michael'ın hastayken çok mızmız olduğunu söylüyordu...

"Ölüyorum."

"Bana iyi görünüyorsun."

"Midemde sanki kaynayan bir kazan var." diye ona aldırmadan yakınmaya devam ettim. "Bir de bana bu sıcak şey içiriyorlar. Bu durumdan nasıl iyi bir şey çıkabilir ki?"

"Bu kadar şikayet ettiğine göre durum oldukça kötü olmalı."

Calum, altında sadece bir havluyla, yere sular damlatarak içeriye girmişti.

"Evet." diye onu onayladı Ashton ve ardından tekrar bana döndü. "Sen hastayken hiç böyle yakınmazsın."

İçimdeki ses yanılmış olmalıydı ama ne yazık ki şu anda buna odaklanabilecek bir durumda değildim. Çünkü Calum Siktiğimin Hood'u tam karşımda, altındaki havluyu adeta bir reklam filmindeymişçesine çekip çıkarmıştı. Ve, sikeyim, çıplak bir şekilde iki metre uzağımda dikiliyordu işte!

Ve... Vay anasını!

Gözlerimi diktiğimi fark ettiğimde derin bir nefes alarak bakışlarımı zorla onun üzerinden çektim. İçime doğru bir damla göz yaşı akmıştı tabii bunu yaparken ve biraz da acı çekmiştim. Şimdi ise gözümün ucuyla Calum'un altına bir iç çamaşırı geçirdiğini görebiliyordum.

"Evet evet." diye geveledim Ashton'a doğru. Aynı anda Calum tişörtünü üstüne geçirmeye çalışırken önüme doğru yürümüştü, uzansam adonislerine dokunabilirdim. Kutsal V...

Bronz teni beyaz ışık altında kusursuz bir şekilde parlıyordu ve- Ve benim pek de kutsal olmayan V'min altında bir yerlerde tanıdık bir karıncalanma hissi baş göstermişti. Kulağımda o eski dostun adı yankılanırken battaniyem kucağımda bir çadır kurmaya başlamıştı bile.

Cliffoconda...

Aceleyle bacaklarımı karnıma çekerek bu baş kaldırıyı polar battaniyemi de kullanarak gizlemeye çalıştım ama bu çok uzun bir süre işime yaramayacaktı.

Being Michael CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin