"Sakin olur musun?"
Ona ters bir bakış fırlatmak için attığım voltalara kısa bir ara vermek zorunda kalmıştım.
"Sakin falan olamam, Michael, senin burada olmaman gerekiyor."
"Hey! Sesini alçalt, tamam mı? Ve bana Michael demeyi de kes, etrafta dolanan çok fazla insan var."
Haklı olduğunu bildiğim için derin, ve asabi, bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Ama yine de fikirlerimden geri adım atacak değildim.
"Tamam." dedim en sonunda tamamen durup Michael'ın karşısına geçerek. "Ama yine de burada olmaman gerektiğini düşünüyorum. Los Angeles'da kalıp bizi eski halimize getirmeye uğraşmalıydın."
Bu sefer göz devirme sırası Michael'daydı. Kendini bıkkınca koltuğa bırakıverdiğinde hemen gidip yanına iliştim, bu koca bacaklarla "tünedim" desem daha doğru olur tabii.
"Bak, tüm bunlar tesadüf olamaz." dediğimde bıkkın bir ifadeye bürünerek koltukta daha aşağı doğru kaymıştı. "Eğer başımıza bu saçma olaylar gelmiş olmasaydı derdim ki, siktir et, böyle bir şey gerçek olamaz. Ama şimdi tek düşünebildiğim, tüm bunların birbirleriyle bağlantılı olduğu."
"Ben de ilk başta öyle düşünmüştüm, biliyorsun, Charlie." Ona uyaran bir bakış attığımda konuşmasına sesini biraz daha kısarak devam etmişti. "Emin ol, bedenime dönmeyi senden daha çok istiyorum, özellikle yine regl olmuşken. Ama oraya gittik, baktık. Ve hiçbir şey yoktu. Bunun hiçbir sonuca varacağı yok."
"Bunu bilemezsin! Mich- Charlie. Düşünsene bir, önce gizemli ve korkunç bir kadın bana bir bileklik veriyor. Seninle çarpıştığımızda bu bileklik senin bilekliğine takılıyor VE ŞANSA BAK Kİ BU İKİ BİLEKLİK AYNI."
"Evet evet, bunu daha önce de konuşmuştuk."
"Ve Michael sana yemin ederim, senin bilekliğin o gün elime aldığım diğer bileklikti. Benimki siyahtı ve öbürü de beyazdı. SENİN-"
"Bilekliğim de beyazdı. Evet, bunu da söyledin."
"O günden sonra benim bedenimde uyanmış olman da mı tesadüf peki?"
Bir anda odanın kapısı açılıp içeriye bir kafa uzandığında sorum yanıtsız kalmıştı ama yine de baskılı bakışlarımı Michael'ın üzerinden çekmemiştim.
"Ah, özür dilerim, bölmek istememiştim." dedi içeriye giren kız, üzerinde ekiptekilerin giydiği tek tip tişörtten vardı. "Ashton scooterını arıyordu da."
Michael, "Burada olduğunu sanmıyorum." derken hala onu bakışlarımla eziyordum. Kabul etmek zorundaydı. Bu işi çözmenin bir yolunu bulmalıydık. Kız teşekkür edip bizi odada tekrar yalnız bırakarak çıktığında hiç ara vermeden konuşmaya devam ettim.
"Sıkıldığını biliyorum, Michael ama sadece, her şeyi benim gördüğüm gibi görmeni sağlamaya çalışıyorum! O gün yaşadığım şeyleri tamamen unutmuşken aylar sonra bir anda rüyamda görmem nasıl bir tesadüf olabilir? Bu işareti fark etmediğimdeyse karşıma daha başkaları çıktı. Resmen o anı tekrar yaşadım diyorum sana!"
Havayla doldurmuş olduğu yanaklarını tek elimle tutup söndürdüm ve benimle ilgilenmesi için başını kendime doğru çevirdim.
"Bak, festivalden başlıyorum, tamam mı? İlk olarak, arkadaşım bize plastik ördekleri vurmaya çalışan bir çocuk gösterdi. Sonra yürümeye devam ettiğimde bir adamla çarpıştım ve ondan özür diledim. Oradan bilekliklerin satıldığı standa geldiğimde ise kızın biri vitraylı fenere vurup onu sallandırırken gözüne ışık yansıdı. Ben onu izlerken de şu korkunç kadının bana baktığını fark ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Being Michael Clifford
Short StoryBambaşka birinin bedenindeydim. Ben, Michael Clifford olmuştum.