10- Yardım

1.3K 116 68
                                    

Yüzümü boynumda asılı duran havluya silerken tempomu sabit tutmaya çalıştım. Seneler önce kazandığım bir alışkanlık olarak her gün koşuya çıkıyordum, bu benim zihnimi temizleme yöntemimdi. Michael'ın yaşadığı site de iniş çıkışları ve yeşil manzarasıyla koşmak için harika bir yerdi. Tek sorunumsa bu bedendi.

Michael'ın bedeni benimkinden çok daha yavaştı ve hızlı yoruluyordu. Özellikle ilk koşmaya başladığım zamanlarda çok çabuk şişiyordum ve hemen tempomu düşürmek zorunda kalıyordum. Artık kondisyonumu çok daha arttırmıştım ama yine de kendi bedenimde olduğumun yarısı kadar bile iyi performans çıkaramıyordum.

Ama koşmak koşmaktı, değil mi?

İlk zamanlarda Luke benim koştuğumu görüp her gün peşime takılmaya ve beni bu ani spor sevdamla ilgili sogulamaya başlamıştı. Bu yüzden de artık o uyanmadan önce kalkıp koşumu tek başıma yapıyor ve amaçladığım gibi aklımı boşaltmaya çalışıyordum. Luke ise spor sevdamın geçici olduğuna ve koşmayı bıraktığıma inanmış görünüyordu.

Köşeyi dönüp evimin önüne çıktığım sırada basamakların üstüne bıraktığım suyu kaparak kafama diktim. Kapıdan kendimi içeri atıp nefes nefese üst kata tırmandım ve üstümdekileri hiç yerimde durmadan bir çırpıda çıkardım. Duşa girip kendimi soğuk suya teslim ettim.

Gerçekten de uzun saçlarımı şampuanlamayı özlemiştim. Çünkü güzel bir koşunun ardından yapmayı en sevdiğim şey uzun bir duş almaktı. Ama Michael kafamdaki azıcık saç hemencecik durulanıyordu ve vücudumu da yıkadıktan sonra bana duşta, sap gibi dikilmekten başka yapacak bir şey kalmıyordu.

Michael'ı düşününce aklıma dün akşam gelmişti. Ona ilk başta ulaşan ben olsam da bir anda karşımda belirince ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bilememiştim. Tüm bu yaşadıklarım çok gerçek dışıydı ama her geçen gün sanki bunların gerçekliğine daha da inanmamı sağlıyor gibiydi.

Üstelik başka birinin bedeninde hapsolmaktan daha zor olan bir şey varsa o da başka birinin hayatını yaşamaktı. Çünkü ben her ne kadar bedenime adapte olamasam da bunu benden başka kimse fark edemiyordu, onlar bana baktıklarında sadece Michael'ı görüyorlardı. Ama Michael'ın hayatına adapte olamadığımda ortaya katastrofik sonuçlar çıkabiliyordu.

Dün Luke'a söylediğim yalan gibi sonuçlar...

Telefonumu elime alıp Micael'ı aradım. Bu sefer aramama kesinlikle cevap vereceğinden emin olduğum için öncekinden rahattım. Gerçekten de ikinci çalışından sonra telefonu açmıştı.

"Hey! Bu kadar çabuk aramanı beklemiyordum. N'aber?"

"Hiç." dedim bir an kendi sesimi telefonun karşısından duymanın şaşkınlığını üzerimden atmaya çalışarak. Bu duruma asla alışamayacaktım, değil mi? "Şey... Buraya gelsene. Dün Luke yüzünden doğru düzgün konuşamadık ve aslında birbirimize yardımcı olmamız gereken çok fazla şey var."

"Evet, haklısın. Daha yeni uyandım sayılır ama beş dakikaya evden çıkabilirim."

Onu ikna etmeme bile gerek kalmamıştı. Anlaşılan o da benim gibi kendi bedeninden daha fazla uzak kalmak istemiyordu.

"Ama gelirken yanına almanı istediğim bazı şeyler var."

Ona uzun sayılabilecek bir liste verdikten sonra telefonu kapatmıştım ve onu beklerken yapacak daha iyi bir şeyim olmadığımdan, kendime dolaptan koca bir bardak meyve suyu doldurup elimde telefonumla koltuğa yayılmıştım.

Çocuklar hakkında çıkan haberleri takip etmek artık günlük rutinlerimden biri haline gelmiş sayılırdı. Neyse ki bu aralar grup pek aktif değildi ve fan sayfalarında sadece eski gifler ya da ropörtajlar dolanıyordu. Bu sayede ben de daha rahattım ama yaklaşan konserler olduğu da sürekli aklımın bir köşesini didikliyordu.

Being Michael CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin