18

891 92 36
                                    

Bölüm yarım kalmış gibi oldu zaten diğeri bunun devamı olacak, iki gün içinde yayınlarım umarım. 

Bu arada lütfen bakmadıysanız dreamerwriterx hesabından yayınladığım ''Kokunda Ölüm Saklı'' hikayeme göz atın. Benim için gerçekten çok önemli.

İyi okumalar!

"Louis." diye mırıldandım huzursuzca. Aynı saniye olduğu yerde durup arkasını döndü, elimi bırakmamıştı.

"Bir şey mi oldu?"

Kafamı sağa sola salladım. On dakikadır o önde ben arkada el ele yürüyorduk ve hem ellerim terlemişti, hem de sıkılmıştım. Okul bahçesinden çıkıyorduk ama nereye gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Yine de peşinden gidiyordum, çünkü ona bu konuda güvenebileceğimi biliyordum.

"Sadece artık bir yerde dursak ve sen de bana her şeyi anlatsan?"

Sadece gülümseyerek önüne tekrar dönüp yürümeye devam edince yanaklarımı şişirerek ofladım. Beni sevgilisinin yanına falan götürüyor olamazdı değil mi? Arabasının yanında durduğumuzda elimi bırakarak cebinden anahtarı çıkardı ve arabayı açtı. Ancak binmeyecektim, nereye gideceğimizi söylemeliydi. Benim için ön kapıyı açtığında nazikliğinden hoşlansam da fikrimin arkasında durdum. 

''Nereye gideceğiz?''

''Sadece boşver ve arabaya bin. Sana asla zarar vermem, sana zarar gelebilecek bir yere de gitmem.''

Mavi gözlerine baktığımda gördüğüm heyecan hala yerindeydi. Bu sefer beynimi dinlemedim, onu terslemedim veya küfür etmedim. Ne kadar ona karşı yumuşamamış olsam da beynimi bir odaya hapsederek kalbimi de daha önce hapsetmiş olduğum odadan çıkardım ve açtığı kapıdan içeri girdim.

Kapımı yavaşça kapattıktan sonra neredeyse koşarak yanımdaki koltuğa geldi, kaçmamdan korkuyor gibiydi. 

''Yol uzun mu?'' diye sordum o arabayı çalıştırırken. Bir an yan koltuktan ona bakınca tatile giden iki sevgili gibi hissetmiştim ancak inatçı bir kıza kendini anlatmaya çalışan hırslı çocuk dışında bir şey değildik. 

''Yirmi dakikada orada oluruz.'' dediğinde elimi cd düğmesine bastırarak arabanın müzikle dolmasını sağladım. Sanki bunu yapacağımı biliyor gibi bir gülümseme vardı yüzünde, bense Favorite Girl'i duyunca göz devirmiştim. Dün mesajlarımı gördükten sonra geleceğime o kadar emin olmuş ki resmen cd'yi bu şarkıyla doldurmuş.

Her zaman en iyisi olduğunu biliyordum
Tanıdığım en süper kızsın
Herkesten daha sevimlisin
Gösterinin yıldızısın
Hep benim olmanı diledim
Hiç, beni etkileyen kızlardan olacağını düşünmemiştim
Tek düşündüğümsün
Hep bir numarasın
Bir numara olman benim için sorun değil 

Şarkıya eşlik ederken  aynı zamanda göz ucuyla bana bakıyordu, bense sanki umrumda değilmiş gibi pencereden dışarıyı izliyordum ancak sesinin tınısını bu güzel cümlelerle her duyduğumda kalbimin atışları hızlanıyordu. Bunu çocuğunun annesine de söylemiş miydi? Onun kalbini bu sözcüklerle mi fethetmişti? 

En değerli şeyimsin
Teksin
Sana bayılıyorum
Seni istiyorum
Yaşama sebebimsin
Kıymetlimsin
Beni çıldırtan hanımefendisin
Beni böyle yapan, onca kızdan bir sensin
En sevdiğimsin, en sevdiğimsin
Favorimsin!

''Teksin'' ve ''Kıymetlimsin'' derken sesini yükselttiğinde yine göz devirip şarkıyı kapattım. Sinirimi bozuyordu çünkü bunu benimle beraber kaç kıza daha söylemiş olduğunu tahmin bile edemiyordum. Şarkıyı kapattığımda gün boyu yaptığım göz devirme işlemini o yapmış, ama yine de gülümsemeye devam etmişti.

''Ben de Evelyn ne zaman beni susturacak diye düşünüyordum.''

Ben olsam kendime katlanamazdım, o benim en gıcık hareketime bile gülümsüyordu. Gerçekten bazen ona ödül veresim geliyordu. Eski okulumuza doğru giden yolu fark ettiğimde amacını merak etsem de sesimi çıkarmadım. Sadece yanıma döndüm ve onu izlemeye başladım.

Bu kadar güzel olabilen bir çocuk, nasıl kızları sevdiğini söyleyerek kandıran ve ardından da onlardan çocuk yapıp bırakan birisi olabilirdi ki? Bazen bilinmeyen numaraya inanmıyordum, söylediği her şeyin yalan olduğunu düşünüyordum ancak fotoğrafları gözüme gözüme sokuyordu. Ayrıca Louis'nin de inkar etmediği ayrı bir gerçekti. 

Sakallarının yüzüyle oluşturduğu uyum, gözlerindeki mavi tonu, alnında oluşan kırışıklıklar... Hepsi o kadar güzeldi ki. Özellikle gülüşü, kesinlikle ondaki favori noktamdı. Güldüğünde ince sesinden dökülen güzel melodi, açığa çıkan güzel dişleri, kaybolan gözleri... Onu seviyordum. Onu ne yaparsa yapsın seviyordum ancak yine de onunla olamazdım. Kendime bunu yapamazdım. 

''Evelyn, torpidodan peçete verebilir misin?''

On dakikadır yoldaydık ve klima açık olmasına rağmen alnında terler birikmişti. Sıcaktan değil de heyecandan olduğu açıkça belliydi. Bazen bu hareketlerine karşı yanaklarını sıkasım geliyordu. Torpidoyu açıp peçeteyi çıkarırken bir fotoğraf dikkatimi çekti ve peçeteyi ona uzattıktan sonra izin dahi almadan fotoğrafı elime aldım. Freddie'nin resmiydi ve o kadar sevimliydi ki yüzümde bir gülümseme oluşmasına engel olamamıştım. Resmi elime aldığımı gören Louis önce ifadesiz bir yüzle baksa da gülümsememle beraber gülümsedi.

''O çok tatlı.'' Bir süre durup fotoğrafı iyice inceledim. Burnu Louis'ninkine benziyordu, göz rengi de. ''Sana benziyor.'' diye devam ettiğimde dişlerini göstererek gülümsedi. Oğlunu gerçekten sevdiğini anlamak zor değildi, onunla gurur duyuyordu. Neden gözlerimin dolduğunu bilmeden fotoğrafı yerine geri koyup dışarı baktığımda eski okuluma doğru yaklaştığımızı gördüm. Okulun önünde park ettiğinde ne yapacağımızı hala anlayamıyordum. Burada bana kendini tanıtacağı ne olabilirdi ki?

Kapımı açıp aşağı indiğimde o da benimle beraber inerek kapıyı kapattı. Yüzünden bir kere bile eksilmeyen gülümsemesi artık daha genişti ve bu benim sert tavırlaırmı bozmama neden oluyordu. Mesajlarda ona bir şeyler yazmak çok basitti, gitmesini söylemek veya kızmak... Ancak yanında olduğum zaman güzelliği karşısında her şeyi unutuyordum.

Okul bahçesinden içeri girdiğimizde, yıllar önceki her an önümde canlandı. Uzanıp elimi tuttuğunda sesimi çıkarmadım. Sadece etrafı inceliyor ve onun beni yönlendirmesine izin veriyordum. Liseliler için okul bittiği için etraf bomboştu. Yıllar önce tam yanımızdaki futbol sahasında oynardı hep, ben de köşeye çekilir onu izlerdim. 

''Bak.'' diyerek sahayı işaret ettim. ''Ne zaman sen oynarken izlesem, mutlaka bir gol atar ardından bana seksi sandığın ama her gördüğümde gülmekten geberdiğim 'marifetlerime bak' temalı bir bakış atardın.'' Güldüğümde o da güldü ve ardından yüzüme baktı.

''Bu bakış seksi değil mi şimdi?'' diyerek yan dönerek sağ kaşını kaldırdığında kahkaha atmaya başladım. O kadar komik görünüyordu ki! Gülmemle beraber heyecanı biraz da olsa azalmış, o da neşelenmişti. Okulun içine girdiğimizde kantine doğru ilerlediğimizi fark ettim. Cidden artık durup her şeyi anlatmasını istiyordum, bana mantıklı bir şeyler söylemeliydi ve ben de onu affetmeliydim. Beynim kapandığı kapıdan dışarı çıkarak kalbimi itti. ''Onu dinleme, üzülürsün! Ne olursa olsun affetmek yok!'' diye bağırıyordu. İçimdeki savaşı yürümeyi durduran Louis sonlandırdı. Kantinde, tam onu gördüğüm masanın yanındaydık.

''Burası?'' 

''Tam birbirimize aşık olduğumuz yer.'' Gülümseyerek etrafı inceledikten sonra aynı benim gibi, tam birbirimizi burda gördüğümüz o anı hatırladı. İkimizin de gözleri nedensizce dolmuştu. Tekrar yüzüme döndükten sonra gözlerimin en derinine belki de şu ana kadarki en samimi, en güzel gülümsemesiyle bakıp dudaklarını araladı.

''İkinci kez birbirimizi aynı yerde sevelim istedim.''

Favorite Girl / LTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin